- 7 -
The Times muhabiri Kernig "Türk siyaseti" başlıklı yazısında İsmet Paşa'nın azledilmesini şöyle yorumluyordu: "İsmet Paşa'nın istifasına sürmenaj sebep gösterildi. Fakat arada görüş farkları olduğu muhakkaktı. Celal Bayar'ın Başbakan seçilmesi daha çok şu fikri veriyor ki, değişikliğin asıl sebebi Atatürk'ün hâlâ eski usullerle işleyen Türk idare sistemini tadil etmek ve yenilemek istemesidir."
Paşa azlediliyor
Trendeki başbaşa görüşmede Cumhuriyet'in sürekli Başbakanı İsmet İnönü ile, Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal, ayrıntılarını tarihin hâlâ merak ettiği son konuşmalarını yapıyorlardı.
İnönü'nün niyeti "çıkış" yapmaktı gerçekten. Bayar'ın liberal programı, Nyon konferansı, Dersim hadiseleri derken, yönetimde "görülebilir" bir boşluk oluşmuştu. Bunun müsebbibi Mustafa Kemal'di İnönü'ye göre.
Bir süredir gergin olan ipler Çankaya'yaki olaylı yemekte tamamen kopma noktasına gelmişti.
Mustafa Kemal'in doğrudan icraya müdahalesi canını sıkıyordu İsmet Paşa'nın. Devlet işlerini istediği gibi çekip çeviremiyordu.
Ya Soyak'tan, ya Kılıç Ali'den, her gün bir "emir" geliyordu.
Bir başka can sıkıcı nokta da, Bayar'ın varlığıydı.
Bayar'la birlikte başbakanlık yetkileri adeta "by pass" edilmişti.
Görünen şuydu:
Cumhuriyet fikriyatının hayata geçirilmesinde "etkin" olmuş bu ikili hiçbir noktada anlaşamıyorlardı. Son yıllarda ilişkileri hep çatışmalı ve çetrefilli yürümüştü. İsmet Paşa "karma ekonomi"ye kayan daha katı, daha devletçi bir tutumu savunurken, Atatürk "imkanlar dahilinde" liberal açılımlar istiyor ve devletin "asayiş mantığı"ndan vazgeçmesi gerektiğini söylüyordu.
İşte program bu
Eski parlamenterlerden M. Arif Demirer, Mustafa Kemal'in öfkelenmesinin ve giderek hırçınlık boyutuna varan tepkiler göstermesinin altında "Şark Raporu"nun yattığını söylüyor.
Atatürk raporu beğenmişti.
Kürt unsurların yeniden kazanılması için bu bir fırsattı.
Bu nedenle, "Yepyeni bir program" demişti.
Hatta daha da ileri gidip şunu söylemişti:
"Benim vaadettiğim program işte bu."
Çankaya'daki "kavgalı" oturumdan bir gün sonra... Atatürk'ün programında İstanbul seyahati vardı. Dolmabahçe'deki Dil Kurultayı'na katılacaktı.
Bir gece öncenin öfkesi vardı üzerinde.
Sabah Çankaya'dan çıktı, Atatürk Orman Çiftliği'nde bir kahve içtikten sonra Ankara Garı'na geçti.
Gar kalabalıktı.
Sıradan protokol görüntüleri...
Milletvekilleri, bakanlar, meraklı siviller salonu hıncahınç doldurmuştu.
Geliniz Paşam
Başbakan olarak İsmet Paşa da hazır bekliyordu orada.
İsmet Paşa gelirken Kazım Özalp ve Ali Çetinkaya'yı da (İstiklal Mahkemeleri'nin ünlü Kel Ali'si) almıştı yanına.
Atatürk önce İsmet Paşa'nın, sonra da Kazım Özalp ve Ali Çetinkaya'nın ellerini sıktı.
Trenin hareketine çok az bir zaman vardı.
Hiç beklenmedik bir şey oldu.
Mustafa Kemal trene doğru hareket edecekken durdu, bir an çevresine bakındıktan sonra İsmet Paşa'ya döndü.
İsmet Paşa kıpırtısızdı.
Mustafa Kemal, dün geceki kavgaya şahit olanların şaşkın bakışları arasında İsmet Paşa'nın elini tutarak hafifçe kendisine doğru çekti.
"- Paşam, siz de benimle geliniz. Nasıl olsa Dil Kurultayı için İstanbul'da bulunacaksınız..."
İnönü duraksadı:
"- Fakat ben yarın geçecektim Paşam!"
Gülümsedi Mustafa Kemal.
Gölgeli baktı...
"- Bugünün işini yarına bırakma demişler... Ayrıca sizinle görüşeceklerim de var."
Der demez, İsmet Paşa'yı kolundan tutup trene doğru sürüklemeye başladı.
İnönü direnmedi.
Mustafa Kemal doğru özel kompartımanına yürüdü. İsmet Paşa ile birlikte içeri girdikten sonra kapıyı sıkıca örttü.
Az sonra tren hareket etti.
Kapalı kapılar arkasında Cumhuriyet'in sürekli Başbakanı İsmet İnönü ile, Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal, ayrıntılarını tarihin hâlâ merak ettiği konuşmalarını yapıyorlardı.
Bu aynı zamanda son konuşmalarıydı.
Sonuç?
İnönü sürmenaj...
Tarihçiler, trendeki başbaşa görüşmede iplerin tamamen koptuğunu yazıyorlar.
Gerçekten de düğüm bu "başbaşa görüşme"ydi.
Bir süre sonra Anadolu Ajansı, İsmet Paşa'nın "istirahate mezun edildiği" haberini geçecektir.
The Times muhabiri Kernig "Türk siyaseti" başlıklı yazısında bu olayı şöyle yorumluyordu:
"İsmet Paşa'nın istifasına sürmenaj sebep gösterildi. Fakat arada görüş farkları olduğu muhakkaktı. Celal Bayar'ın Başbakan seçilmesi daha çok şu fikri veriyor ki, değişikliğin asıl sebebi Atatürk'ün hâlâ eski usullerle işleyen Türk idare sistemini tadil etmek ve yenilemek istemesidir. Cumhurbaşkanı'nın açık ve kati direktifi şudur ki, yeni başvekil şimdiki sistemi daha rasyonel bir hale getirecek ve idarenin gidişini daha süratli ve verimli bir seviyeye çıkaracaktır."
Başvekil sensin
Bayar, anılarında, Başbakanlığa nasıl getirildiğini şöyle anlatıyor:
1937 Eylül'ünde Dolmabahçe'de Dil Kurultayı vardı. Sabah, davet saatinden beş-on dakika önce Dolmabahçe'ye gittim.
Hiçbir şeyden haberim yoktu.
Atatürk'ün İstanbul'a geldiğini bildiğim için, kendisine bir 'Hoş geldiniz' demek istiyordum.
Atatürk'ün dairesine doğru yürürken Ali Çetinkaya ile karşılaştım. Çetinkaya beni görünce biraz telaş ve heyecanla koluma girdi. Benim hiçbir şeyden haberim olmadığını farkedince güldü, gayet samimi bir şekilde:
"- Celal Bey" dedi, "Atatürk'ün yanına gidin, bekliyorlar. Size bir şey teklif edecek, sakın reddetmeyin. Memleketin hayrınadır..."
Atatürk'ün bulunduğu salona geldiğimde kapı açıktı.
Yürüdüm.
İçeride Atatürk'ün her zamanki yakın arkadaşları vardı. Yüksek sesle bir şeyler konuşmaktaydılar. Salonun ortasında ayakta durdum.
Birden bir sessizlik oldu.
Atatürk arkadaşlarına döndü, yüksek sesle:
"- İşte kendisi geldi" dedi, "Vazifeyi tevdi edelim, alıp yürütsün."
Sonra bana döndü:
"- Başvekilsiniz Celal Bey. Tebrik ederim, başarılar dilerim."
Şaşırdım. Milletvekili, bakan ve kurultay üyesi olarak girdiğim salondan Başbakan olarak çıkıyordum.
21 Eylül 1937 tarihli gazetelerde şu haber yer alıyordu:
"Başvekil İsmet İnönü'nün talep ve ricası üzerine, Reisicumhur tarafından kendisine bir buçuk ay istirahat için mezuniyet verilmiş ve Başvekil Vekaletine (Başbakanlığa) İktisad Vekili Celal Bayar tayin olunmuştur."
Başvekilsiniz Celal Bey
İstanbul'daki Dil Kurultayı'ndan hemen sonra, Mustafa Kemal, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ı çağırttı. İsmet Paşa'yı görevden alacağını, ordunun buna tepkisinin ne olacağını sordu.
"- Muvafıktır Paşam!" dedi Mareşal.
Fahrettin Altay, anılarında, Mustafa Kemal'in İsmet Paşa kaynaklı bir "oldu-bitti"den çekindiği için, önceden orduyu bağladığını yazıyor.
Orduda, tümgeneral, tuğgeneral düzeyindeki subaylar İnönü'yü destekliyorlardı. Genç subaylar arasında da çok sayıda taraftarı vardı.
Kısacası, Atatürk, İnönü'nün hislerine kapılıp orduyu bir "macera"ya sürüklmesinden korkuyordu.
Komitacı bir gelenekten geliyordu ikisi de...
İkisi de ordunun yöntemini çok yakından biliyordu.
Oysa, Atatürk, Dolmabahçe Sarayı'ndaki Dil Kurultayı'nda kararını vermişti:
İnönü'yü azledecekti.
Bu tasfiyenin zahmetsiz olması için nabız yokluyordu. Bu konuda İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın da fikrini almıştı. Kaya, İsmet İnönü'nün azledilmesinin devlet içinde bir rahatsızlığa yolaçmayacağını söylemiş, bir anlamda güvence vermişti.
İleri gelen tüm devlet erkanının görüşünü almıştı Atatürk.
İktisat Vekili Celal Bayar'la konuşmasında ise, sözünü, "Artık Başvekilsiniz Celal Bey" diye bağlamıştı.
YARIN: BİTTİ.
|