YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Dilimlenmiş dil

"Din dili şov diline indirgenebilir mi?" Fatma K. Barbarosoğlu'nun 10 Kasım 2000 tarihinde Yeni Şafak'ta yayımlanan yazısının başlığı bu soru cümlesiydi. Cümleyi okuyunca din adına gösteri yapan ikiyüzlülerden söz edeceğini sandım önce. Meğer, düpedüz bir televizyon şovundan söz ediyormuş.

Fatma Hanım'ın giriş cümlesi şöyle: "Son on yıldır dînî kavramların din dışı bağlantılar içinde kullanılmasına şahit olurken diğer taraftan dindar insanların uhrevi bağlantılar oluşturmak üzere oluşturdukları dilde dînî muhteva taşımayan kelimeleri kullanmalarına şahit olmaktayız."

Öyle sanıyorum ki, bu yargıyı sınırlayan "on yıldır" zarfı, özellikle, cümlenin ilk yarısı için geçerli olamaz. Yani, "dînî kavramların din dışı bağlantılar içinde kullanılması"nın tarihi rahatlıkla yüz yıla, bin yıla çıkarılabilir. Gerek teşrifat dilinde, gerek şiir dilinde dînî terimlerin "din dışı bağlantılar içinde kullanılması"na sık sık rastlanır. Sevgilisinden güzelliğinin "zekât"ını isteyen, yârin yöresini "Kâbe" sayan, cânan için canını "kurban" eden, servi boydan "kıyamet" koparan, kaş eğrisinden "mihrap" çıkaran birçok şairimiz vardır. "Şeriatin kestiği parmak acımaz." atasözü, Osmanlı döneminde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de kullanılmıştır. Özünde din uğruna can verme anlamını taşıyan "şehitlik" kavramını dinsizler bile tepe tepe kullanmışlardır.

Barbarosoğlu'nun cümlesinin ikinci yarısında sözü edilen "dindar insanların... dînî muhteva taşımayan kelimeleri kullanmaları" da on yıldan çok daha eskiye uzanır. Hemen hatırladığım bir örnek, merhum üstad Necip Fazıl Kısakürek'in "İman ve Aksiyon" konferansı. Yüzyıllardır "iman ve amel" yahut "iman ve cihad" terimlerine alışmış bir toplumun karşısına Fransızca'dan "action=aksiyon" getirmek, önemli bir yeniliktir. Bu yeniliği, bir sapma ve yozlaşma, gelenekten uzaklaşma, egemen Batı uygarlığının diline teslimiyet belirtisi mi sayacaksınız, yoksa çağın dilini kavramayı ve karşılamayı da içeren bir silkiniş ve yenileniş çabası mı?

Bir de şu var: Müslümanların dilinde "dînî-din dışı, dünyevî-uhrevî" ayrımının anlamı var mıdır, varsa bu ayrımın sınırlarını nasıl belirleyebiliriz? "Hayır" dînî, "iyilik" din dışı, "şer" dînî, "kötülük" din dışı, "günah" dînî, "suç" din dışı (hukukî!), "meşru" dînî, "yasal" din dışı diyebilir miyiz?

Bu sorular, Fatma Hanım'ın adını vermeye değer bulmadığı Mehmet Ali Erbil'in, Çarkıfelek programında "Bismillâhirrahmanirrahim" cümlesini "şov diline indirgemesi"nden daha önemli bence. Kaldı ki, "besmele-i şerif" "inşaallah", "maşaallah" kadar kolay indirgenemeyecek bir cümledir. Dolayısıyla Erbil dindarlardan değil, din düşmanlarından tepki görecek ve o densizliğini yakında terk edecektir!


14 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...