YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Herşeyin başı "istikrar"!

Gazetelerimizdeki "Pazartesi yazıları"ndan birisi olan Seçkin Türesay imzalı "Hürriyet'ten" köşesinde KKTC'nin BM Genel Sekreteri Kofi Annan gözetiminde sürdürülen dolaylı görüşmelerden çekilme kararı alması şu satırlarla yorumlanıyor: "Rauf Denktaş'ın bu kararını, belki de önerisini Türk hükümeti de destekledi, ondan yana ağırlığını koydu. Şimdi dünyanın, kısacası AB'nin ve ABD'nin tavrının ne olacağı aşağı yukarı biliniyor. Önemli olan hükümetin bu konudaki tavrının istikrarlı olması."

Türesay'ın geçen gün Hasan Kaçan'ın "Rest-Kid" olarak resimlediği "Almazsanız almayın!" tavrını ne derece içten benimsediği apaçık. "Pazartesi yazarı"na göre "rest"in AB ve ABD tarafından nasıl karşılanacağı "aşağı yukarı" bilindiği halde, hükümetin "tavrının istikrarlı olması" çok önemli. Ne olursa olsun, ama "istikrar" bozulmasın!

Oysa, Hürriyet'in aynı sayısında gazetenin genel yayın yönetmeni haklı olarak hiç de bu fikirde değildi. Ertuğrul Özkök'ün "Torunlara cevabı hazırladınız mı" başlıklı yazısı "devlet erkanına" Çankaya zirvesinden oybirliği ile çıkan "çekilme" kararının muhtemel vebalini hatırlatıyordu.

"Çekilme" kararının alındığı "Çankaya zirvesi" pek alışılmış bir zirve değil. Bu zirve bir MGK toplantısı değil ama Genelkurmay Başkanı da orada; bu zirve sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin "devlet erkanı"nın bir araya getiren bir zirve de değil, çünkü toplantıya katılanlar arasında bir başka devletin cumhurbaşkanı, Rauf Denktaş da var... Ve kompozisyonu epeyce şaşırtıcı olan bu "zirve"den (hem de Nice zirvesine birkaç gün kala) AB'ye üyelik konusunda kamuoyu araştırmalarının oranını yüzde 80'den az göstermediği bir "evet"ci "taban"ı doğrudan ilgilendiren gelişmelere ilişkin olarak radikal bir "rest" çıkıyor. Yani özetle, "Büyüklerimiz her şeyi bizden iyi bilir!" geleneği...

Özkök, söz konusu yazısında, Çankaya zirvesinde Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in "sessiz" kaldığını, Mesut Yılmaz'ın ise "Bunun sonuçlarını da hesaplayalım" türünden birşeyler mırıldandığını söylüyor. Fakat bildiğiniz gibi karar "oybirliği"yle... Bu zirvede acaba Cumhurbaşkanı Sezer'in tavrı nasıldı? Eğer gazetelerde birkaç gün önce yer alan bir haberi hatırlarsak, bu sorunun cevabı çok basit: Cumhurbaşkanı, Çankaya'ya çıktığından bu yana kendi dışındaki "devlet erkanı" ile herhalde en uyumlu toplantıyı yapmıştır.. Gazetelerde birkaç gün önce yer alan haberden, Cumhurbaşkanı Sezer'in "Dünyanın Avrupa'dan ibaret olmadığının bilincindeyiz" diyerek Türkiye'ye yeni hedef olarak "Afrika kıtası ve Çin"i gösterdiğini öğrenmiştik. Fakat hayret! Sezer'in biz Türkler için çok alışıldık bu açıklamasına karşı basından hiç ama hiç bir yorum gelmemişti.

Türkiye işte böyle bir ülke... Başta AB'ye üyelik olmak üzere ülkeyi ileri götürmek için siyasetten ekonomiye her alanda başlatılan hamleler hep "halkın iyiliği" için; ama ne hamlelerden ne de geri çekilmelerden hiçbirini "halk"a soran filan yok... Bu durum büyük ölçüde feministlerin bir zamanlar çocuk sahibi olmaya ilişkin olarak pek meşhur ettikleri "Eğer istersem, ne zaman istersem!" sloganını hatırlatıyor. Yani uyarlayacak olursak: Onlar (devlet erkanı) "Eğer isterse, ne zaman isterse!" Çankaya zirvesinden Kıbrıs ve dolayısıyla AB'ye ilişkin çıkan "rest" kararı hakkında gazetelerde yer alan haber ve yorumlardan bazıları şöyle:

"Çankaya zirvesine aklın ve sağduyunun yerini öfke diplomasisine bırakması endişe verici... Bu durum, Türkiye'nin AB sürecinin zora girmesi hatta donması riskini taşıyor." Şükrü Elekdağ (Milliyet).

"Aslında AB'ye karşı olmak ayıp bir söylem olduğu için açıkça dile getirilmiyor ve bu, 'Kıbrıs'ta, Ege'de taviz vermeyiz' söylemiyle ortaya çıkıyor." Eser Karakaş (Radikal).

"Denktaş Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra, Birleşmiş Milletler'in Kıbrıs görüşmeleriyle 'vakit kaybettiği'ni söylüyordu. Evet kaybedilen bir vakit olduğu doğru, ama kaybeden Birleşmiş Milletler ya da Avrupa Birliği değil, Türkiye..." Erdal Güven (Radikal).

"Bazı uluslararası kuruluşlar ve bazı Avrupa ülkeleri bizden bireysel hak ve özgürlükler, bireysel kültür ve bireysel otonomi adı altında üniter yapımızı ve ulusal devletimizi içtenlikle benimsediğimiz insan hakları ve demokrasi adına..." Orgeneral Nahit Şenoğul, Harp Akademileri Komutanı (Sabah).

Yalan değil, herşeyin başı "istikrar"...


28 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Kürşad Bumin

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...