Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Konuşan: Hüsnü MAHALLİ
Bu kararlar Filistin halkının beklentilerini karşılamadı. Ancak biz yine de olayın olumlu tarafına bakmak istiyoruz. En azından tüm Arap ve Müslüman ülkeler bizim yaşadıklarımızı görme ve değerlendirme olanağına kavuştular. Arap ve Müslüman ülkeler Filistin halkının yanında olduklarını kanıtladılar. Şimdi somut adım atma zamanı... Ne gibi somut adımlar bekliyorsunuz? Beklentimiz İntifada'ya daha fazla maddi, siyasi, manevi ve askeri destek verilmesidir. Filistin halkı bu mücadelede tek başına olmadığını hissetmelidir. Filistin halkı sırtını kendi dostlarına ve kardeşlerine dayamalıdır. Bu nedenle biz Arap ve İslam zirvelerinden İsrail ile ilişkileri olan ülkelerin bu ilişkilerini kesme kararını bekliyorduk. Çünkü bize göre Filistin ve Kudüs meselesi yalnız bizim meselemiz değil. Biz tüm Müslüman ülkelerden daha somut tutumlar içinde olmalarını bekliyoruz. Ancak böyle bir destek ile Filistin halkı İsrail vahşetine direnebilir.. Ancak bekledikleriniz gerçekleşmedi. Bu durumda İntifada'nın geleceği ne olacak? Filistin halkı, Arap ve İslam Zirvesi'nden bir şey çıkmayacağını biliyordu. Ama yine de Filistin halkı kendi İntifada'sını sürdürüyor. Filistin halkı tüm Arap ve Müslüman ülkelerden halkların desteğine daha fazla önem veriyor. Gönlümüz isterdi ki ilk günlerde sokaklara dökülen ve camileri dolduran milyonlarca Müslüman bu eylemlerinden vazgeçmesin. Filistin'de her gün şehit düşen çocuklarımızın görüntülerini olağan haber haline gelmemeli ve tüm Müslümanlar'ın yüreği bizimle olmalıdır.. Böylesi zor koşullarda ve İsrail askerlerinin giderek sertleşen tutumlarına karşın daha ne kadar direnebileceksiniz? Filistin halkı İntifada'yı başlatırken kimseden izin almadı. Bu İntifada'yı sürdürmek için de hiç kimsenin onayına veya desteğine ihtiyacı yoktur. Siyonist işgale karşı mücadele etmek her Filistin'in görevidir. Arap ve Müslüman ülkelerin desteği olmadan da bizler bu görevi yerine getirdik, getireceğiz. Kaldı ki Filistinliler'in önünde başka bir seçenek yoktur: Ama şu da çok iyi bilinmelidir. Bizler bu mücadeleyi yalnız kendimiz için vermiyoruz. Biz aynı zamanda Arap ve Müslüman ülkeleri ve ulusları da savunuyoruz. Çünkü herkes biliyor ki, bu ülkelerin de toprağı, siyonistlerin yayılma alanları içindedir. Başka deyişle Türkiye, İran, Pakistan, hatta Afrika'daki Müslüman ülkelerin toprağı hep siyonistlerin ilgisini çekmiş ve siyonistler bunlar için sürekli planlar yapmışlardır.
Sultan Abdülhamit'in direnişi unutulmazTürkiye'den ne bekliyorsunuz? Ekonomik, siyasi ve askeri ağırlığı ile İslami potansiyeli ile Türkiye'den çok şey bekliyoruz. Türkiye ve Türkler'in bize ve bölgeye karşı tarihsel bir sorumlulukları var. Sultan Abdülhamid'in siyonistlere karşı direnmesini hiç bir Filistinli ve hiçbir Müslüman unutmaz. Bu çerçevede Türk kardeşlerimizden beklentim Araplar'la olan tarihsel hassasiyetlerini unutarak yeni bir yaklaşım içinde olsunlar. Bu amaçla öncelikle Türkiye düşmanımız ve aslında kendi düşmanı olan İsrail ile ilişkilerini kesmelidir. Bu ilişkiler ne Filistinliler'in ne de Türkler'in çıkarına hizmet etmemektedir. Çünkü siyonistler kendilerinin dışında hiç kimsenin çıkarını düşünemez. Aynı şekilde Türkiye'den Arap dostlarının yanında olmasını bekleriz. Buna karşın tüm Araplar'dan da Türkiye'ye kardeşçe duygularla yaklaşmalarını isteriz. Araplar da Türkler'le olan tarihsel hassasiyetlerinden ve yanlışlıklarından vaz geçmelidir. Türkiye'de parti, grup veya kişilerle ilişkileriniz var mı? Şu aşamada hiç kimse ile hiçbir ilişkimiz yoktur. Geçmişte çeşitli vesilelerle bize yapılan açık ve resmi davetlere icabeten Türkiye'ye gittik. Türkiye'deki tüm ilişkilerimiz hep açık ve net idi. Hiçbir zaman ve hiç kimse ile gizli bir işimiz olmadı. Biz hiçbir zaman Türkiye'nin iç işlerine karışmadık. Biz Türkler'le ilişkilerimizde hep Türkiye'ye bir devlet ve bir ulus olarak baktık ve öyle davrandık. Bizim için önemli olan bu önemli ülke ve onurlu ulusun bizim mücadelemizin yanında olmasıdır? Erbakan olayını ve Türkiye'deki laiklik tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bakın biz hiç bir şekilde ve hiç kimsenin içişlerine karışmadık ve karışmayız.. Buna paralel olarak Türkiye gibi dost ve kardeş bir ülkede yaşanan bir olayı değerlendirmek bizim görevimiz olmasa gerek! Biz Türkiye'nin hep birliğini, istikrarını, esenliğini istedik, isteriz.. Ancak biz şuna inanırız; Türkiye, İslami kimliğini hiçbir zaman kaybetmeyecektir. Türkiye kendi tarihinden ve İslami kişiliğinden uzaklaşamaz. Türkiye İslam aleminin bir parçasıdır ve öyle kalacaktır. Bu yalnızca duygusal nedenlerden değil aynı zamanda ekonomik ticari ve sosyal çıkarınadır. Özet olarak bir birlik içinde güçlü bir Türkiye ile işbirliği ve dostluğu amaçlarız. Onun ötesinde Türkiye'de ve diğer Arap ve Müslüman ülkelerde olup bitenler o ülkelerin halklarını ilgilendirir.
'Biz hiç radikal olmadık'Neden Hamas için radikal İslamcı, terörist bir örgüt denir? Bunu diyenler düşmanlarımızdır. Kuşkusuz Amerika'dan, siyonistlerden ve onların müttefiklerinden daha farklı bir tanım bekleyemeyiz. Kuşkusuz biz İslami bir hareketiz. Zaten Hamas, İslami Direniş Hareketi'nin kısaltılmışı değil midir. Ama biz Müslümanlığımızı başkaların bize çizmeye kalkıştığı çerçevede kabul etmeyiz. Bize göre İslam dar ve hizipsel bir İslam değil. Biz olgun, aydın, akıllı ve herkese açık bir İslami hareketiz. Biz hiçbir zaman ne söylemde ne de pratikte radikal olmadık. Terörist suçlamalarına gelince Mandela da öyleydi ve bunun için 20 yıl hapiste yattı. Ama çıktı ve ülkesinin cumhurbaşkanı oldu ve Beyaz Saray'da karşılandı. Belki bizim ondan farkımız biz siyonistlere karşı mücadele veriyoruz. İnanıyorum ki Türk halkı gerçeği biliyordur. Ben biliyorum ki Türkler'in büyük bölümü Mohamed Durra'nın babasının kucağında öldürülmesini gördüğünde ağlamıştır. Biz Hamas olarak ve tüm Filistin halkı olarak işgal altındaki topraklarımızın kurtarılması için mücadele ediyoruz. Atatürk de, Türk milleti ile birlikte işgallere karşı mücadele etmiştir ve ülkesini yabancı işgalinden kurtarmıştır. O zaman gazetelerine baktığımızda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan basını Atatürk için de terörist ve isyancı diyordu. Biz hiçbir zaman hiç bir ülkede hiç- bir kimse herhangi silahlı bir eylemde bulunmadık. Biz yaptığımız herşeyi ülkemizi ve toprağımızı işgal eden ve her gün çocuklarımızı öldüren siyonistlere karşı yapıyoruz. Bunun terör veya terörizmle ne ilgisi var. Yani 50 yıldır bizi öldüren siyonistlere gelin bizi öldürün mü dememiz gerekiyor. Bunu hiçbir onurlu insan da kabul etmez. Bu demektir ki, Hamas silahlı eylemlerine ve belki de intihar eylemlerine devam edecektir. Kuşkusuz İntifada kendi mantığı ve doğal süreci içinde gelişecektir. Mücadelemiz taştan bıçağa, molotoftan tüfeğe ve intihar eylemleriyle gelişecektir. Siyonisti baskı ve terör devam ettiği sürece biz de kendimizi savunmak zorundayız. Filistinliler bugün tam anlamı ile kuşatma altında yaşıyorlar. Evleri yıkılıyor, dükkanları talan ediliyor; çiftlikleri yakılıyor, çocukları öldürülüyor, insanlar yaralanıyor. Böyle bir gerçek karşısında Filistinliler'in tek bir seçeneği var. O da mücadele ve her yola baş vurarak mücadele. Terör siyonistlerin ideolojilerinin temelidir. Onların yaşama biçimidir. 'Batı Yahudiler'le yaşadı mı ki biz de yaşayalım'Hamas olarak Arafat ile anlaşamadığınız konular nelerdir? İntifada'nın ve işgale karşı mücadelenin sürdürülmesi ve başta Kudüs olmak üzere tüm Filistin topraklarının kurtarılması yolunda bizimle olan herkesle biz anlaşırız. Biz "Barış Süreci" adı altında görüşme ve pazarlıklara karşıyız. Biz başarısızlığı kanıtlanmış barış söylemlerine ve Amerika'nın rolüne karşıyız. Çünkü Amerikan yönetimi net olarak siyonistlerden yana olduğumu kanıtladı. Diyelim İsrail Oslo ve Madrid anlaşmalarına uyarak Gazze ve Batı Şeria'yı Filistinliler'e verdi. Bu duruma ne diyeceksiniz? Başta Kudüs olmak üzere, Batı Şeria ve Gazze'nin kurtarılması önemli bir aşama olacaktır. Ama biz hiçbir zaman Filistin toprağından vazgeçmeyiz. Hayfa, Yufa, Akka ve benzeri şehirlerimiz kurtuluncaya kadar mücadele devam edecektir. 1948 öncesinin Filistinliler'in durumu ne olacak. 5 milyon Filistinli göçmen ne olacak? Ama Arafat'ın İsrail ile yaptığı anlaşmalara göre bunlar geri dönecek. Hayır.. İsrail bu konuda net bir taahhüdün altına imza atmadı. İsrail, parçalanmış ailelerin birleştirilmesinden söz ediyor. Yani birkaç bin Filistinli'nin dönüşünden söz ediliyor hem de 10 yıl içinde. Filistinliler'le, İsrailliler'in bir arada barış içinde yaşama şansı hiç yok mu? Hiç sanmıyorum. Bunun da birçok nedeni var. Ama en önemlisi Yahudiler'in psikolojileri ile ilgilidi. Yahudiler bu psikolojileri ve kafa yapılarıyla hiç kimse ile yaşayamazlar. Çünkü Yahudiler hiç kimseye güvenmezler. Yahudiler, kendilerinin dışında tüm Müslüman, Hıristiyan ve diğer dinlerin halklarına yaşamayı hak etmemiş topluluklar olarak bakarlar. Tarih boyunca Avrupa ülkelerinde yaşayan Yahudiler hep kendi kendilerine ve hiç kimse ile bütünleşmeden yaşadılar. Fransa'da, Almaya'da, Rusya'da, Yunanistan ve Türkiye'de hep böyle olmuştur. Bugün Yahudiler'le barış içinde yaşayamayan Avrupa ülkeleri ve Amerika neden bizden Yahudiler'le beraber yaşamamızı istiyorlar. Üstelik bizim işgal edilen toprağımızda.
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|