YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Batı tipi modernleşme serüvenimiz

Modernliği, Katolik kilisesinin temsil ettiği din anlayışının yerini Protestanlığın ve sekülarizmin, mutlak monarşinin yerini demokrasinin, ruhban sınıfının kutsalı ve dünyayı algılama ve izah biçiminin yerini bilimin mutlakçı izah tarzının, tarıma dayalı bir yaşam biçiminin yerini sanayileşmenin ve şehirleşmenin aldığı bir süreç ve bu süreçteki yaşam biçimi olarak tanımlamak mümkün. Bu süreç Batı'da onaltıncı yüzyıldan başlayıp yirminci yüzyıla kadar devam eden bir dönemi kapsar. Batı dışında ise modernleşme çok daha sonra başlayan ve henüz tamamlanmamış bir çabayı ifade eder. Burada üzerinde durulması gereken nokta Batı dışı toplumlardaki bu çabanın onlar için ne anlama geldiği ve neden beklenen hedefe ulaşamadığıdır.

Batı dışı toplumlarda ve özellikle İslam toplumlarında modernleşme çabaları bir iç gelişmenin ürünü değildir. Ne klasik dini yorumun yerine - Vehhabilik gibi manjinal yorumlar bir tarafa- yeni bir yorum konmuştur, ne monarşiler demokrasiye doğru bir değişim geçirmiştir. İslam toplumlarının belirli bir asırdan sonra gerçekleştirmeye gayret ettiği sanayi devrimi de kendisinin ürettiği bilimsel gelişmelerin sonucu olmamıştır. Bu toplumlarda modernleşme hevesleri Batı devletleriyle yakın temasın sonucu ve biraz da onların zorlamasıyla başlamıştır. Çünkü Batı tipi modernleşme yine Batı örneğinde bir yaşam biçimini beraberinde getirecekti. Bu İslam dünyasının bütünüyle Batılılaşması ve Batı'ya bağımlı olması anlamına gelmekteydi. Bu sebeple bu dünyada modernleşme çabaları Batılılaşma ile eş anlama gelmiştir ve hâlâ da öyledir. Ancak modernleşme çabaları Batı'nın aksine sondan yani bilim ve düşünceden değil, sanayi devriminden başladığı için kaçınılmaz olarak Batı'ya tâbi olunmuş bu, diğer alanlarda da tabiiyeti beraberinde getirmiştir.

Bu tabiiyet, Batı'da pozitivizmin din karşısındaki tutumunun Katolik inançlarına karşı tepkisel bir tavır olduğu gerçeğini dikkatten kaçırmış, bunun dine yöneltilmesi gereken müşterek bir tavır olarak algılanması gerektiğini düşündürtmüştür. Ancak entelektüel kesimde kabul gören bu tavır İslam ülkelerinde istenen oranda bir toplumsal taban bulamamıştır. Batı tipi modernleşmeye karşı gösterilen tepkide bunun önemli ölçüde payı vardır.

Öte yandan yine bu dünyada dinin yeni dönemin gelişmeleri ışığında yeniden yorumu ve anlatımı konusunda özgün çalışmalar çok cılız kaldığından ulema savunma refleksiyle içine kapanmış, dini yorumlar ve izahlar bütünüyle savunmacı bir tavra bürünmüştür. "Müsbet ilimler" alanında hiçbir varlık gösterilmediği veya imkan tanınmadığı için de bu alanda alanında gözle görülen ve topluma ümit ve kendine güven duygusu veren bir gelişme olmamıştır.

İşte İslam ülkelerinde bir taraftan Batı tipi modernleşme çabalarının artması, ancak beklenen sonucu vermemesi, diğer yandan muhafazakar kesimde içine kapanma çabalarının çoğalması, modernleşme çabalarının sağlıklı bir değerlendirilmesinin yapılmamış olması yüzündendir. Bu yapılamadığı için de İslam ülkelerinin kendilerine özgü bir modernleşme modeli ortaya koymaları mümkün olmamaktadır.


28 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

M. Akif Aydın

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...