YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Fildişi kuleler taşlanıyor

Türkiye'de kanunlar vardı, ama herkese eşit olarak uygulanmazdı. Birilerinin "dokunulmaz" olduğu inancı yerleşmişti topluma. Kasırga operasyonu ile birlikte, bu düşünce yıkıldı. Vatandaşların büyük bölümünün operasyonu desteklemesi, sonuna kadar gidilmesini istemesi ve bu kovalamanın yarım kalmayacağına inanması, adalete duyulan güvenin yavaş yavaş yeniden yeşermesinden kaynaklanıyor.

Ve tabii bazı patronların telaşa kapılması da, tabuların yıkılmasının bir sonucu. Artık birileri çıkıp, fildişi kulelerini taşlayabiliyor.

Bankalar Kanunu

Sıra bir gün Sabah ve Etibank'ın patronu Dinç Bilgin'e de gelecek. Bilgin'in fiili, Bankalar Kanunu'nun 22'inci maddesindeki suçun tarifine uyuyor. "Kendisine emanet eden parayı zimmetine geçirmek, emniyeti suistimal" Türk Ceza Kanunu'nun 508-510'uncu maddelerinde yer alırken, Haziran 1999'da yapılan düzenleme ile Bankalar Kanunu'na bu hususta özel hükümler konuldu. Ceza 6 yıl -12 yıl arasında değişiyor; hatta kimi hallerde 12 yılı bile aşıyor:

"... Banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları, görevleri dolayısıyla kendilerine tevdi olunan ve muhafazaları, denetim ve sorumlulukları altındaki bankaya ait para veya sair varlıkları zimmetlerine geçirirlerse, altı yıldan oniki yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılacakları gibi, bankanın uğradığı zararı da tazmine mahkûm edilirler. Bu fıkrada gösterilen suç, bankayı aldatacak ve fiilin açığa çıkmamasını sağlayacak her türlü hileli faaliyette bulunmak suretiyle işlenmişse, faile 12 yıldan aşağı olmamak üzere, ağır hapis ve meydana gelen zararın üç katı ağır para cezası verilir. Zararın, kovuşturma yapılmadan önce tamamının ödenmiş olması halinde, cezaların yarısı; ödeme, hükümden önce gerçekleştirilmiş ise, üçte biri indirilir."

Çete Kanunu

Tutuklanan bankacıların 4422 sayılı 30.7.1999 tarihli çete kanununa (Çıkar amaçlı suç örgütleriyle mücadele kanununa) göre yargılanması, hukuken taşların yerine oturmadığı intibaını yaratmakta. Çünkü her yönetim kurulu üyesinin, çeteye mensup olduğunu söylemek mümkün değil.

4422 sayılı çete kanununda, suçun oluşabilmesi için fiilin yanı sıra, sindirmek, korkutmak, yıldırmak gibi unsurların mevcudiyeti aranmakta.

"Korkutarak, sindirerek, yıldırarak şiddet kullanarak vs.. menfaat temini" (Çıkar amaçlı suç örgütü madde 1)

Aslında, Adalet Komisyonu'nda "Çıkar amaçlı suç örgütleri" kanununun mafyayı hedef aldığı defalarca söylenildi. Sözgelimi, Çakıcı-Korkmaz Yiğit -Türkbank veyahut Nesim Malki-Şükrü Karahasanoğlu-Hayyam Garipoğlu-Cavit Çağlar-Erol Evcil ilişkileri, yasa muhtevasına uygun düşebilir.

Çünkü, ortada bir cinayet var. Tehdit var. Öldürmeye azmettirme fiili var. Malki'nin paralarıyla satın alınan banka var vs...

Murat Demirel ile Dinç Bilgin veyahut Ali Balkaner daha ziyade Bankalar Kanunu'nun 22'nci maddesindeki suçu işlemiş görünüyorlar.

Gelişmeler karşısında fildişi kulelerinde oturanlar nasıl ürkmesin! Halâ, "Operasyon, medya patronuna bulaştırılamaz" diyenlere rastlıyoruz. Dinç Bilgin'in polise çağrılmaması, ifadesine başvurulmaması bunun delili olarak sunuluyor.

Oysa, henüz, 1999'un Aralık ayında Tasarruf Mevduat ve Sigorta Fonu'na devredilen 5 bankadan üçüne el atıldı. Yurtbank (Ali Balkaner), Egebank (Murat Demirel), Sümerbank (Hayyam Garipoğlu) Belki diğer ikisinde (Yaşarbank, Esbank) fonların şahsi menfaat amacıyla kullanılması diye bir durum yok.

Sabah ve Etibank

Sıra, en tartışmalı konulardan biri olan Etibank'a ve patronu Dinç Bilgin'e mutlaka gelecek.

9 Kasım tarihli Tempo'da "40 soruda Sabah olayı" başlığı altında, Etibank'taki vurguna dair ipuçları veriliyordu:

1) Operasyonun arkasında kim var? Hükûmet mi?

Hayır. Hükûmet, el konan kimi bankaların olumsuz murakıp raporlarını aylarca gözardı etti. Bunun yanı sıra, kamu bankalarından verilen kredilerin siyasi sorumluluğunu taşıyanlar arasında, hükûmetin bazı bakanları da bulunuyor... Aslında düğmeye mayıs ayında, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in başkanlık ettiği ilk MGK'dan sonra basıldı. İlki, mayıs ayı sonunda Ankara DGM tarafından yürütülen Paraşüt Operasyonu ile başlayan ve Kasırga Operasyonu ile bankacılık sistemine uzanan bir dizi bu. Etibank ve Bank Kapital'e el konulduğu gün, MGK toplantısı vardı. Toplantının bitimini izleyen saatlerde, el koyma kararı kesinleşti.

2) Etibank'a niçin el konuldu?

Bankalar Yeminli Murakıpları'nın incelemeleri ve çeşitli usulsüzlüklere ilişkin uyarıları iki yıl öncesine gidiyordu. Bankalar Kanunu'nun 14'üncü maddesinin 4'üncü fıkrasındaki durum -yani Etibank kaynaklarının patron Dinç Bilgin'in sahip olduğu şirketlere, yasalara aykırı olarak paravan şirketler üzerinden kredi yoluyla aktarılması- nedeniyle el kondu.

3) İşin parasal boyutu ne?

Etibank'taki zarar 438 milyon dolar. Bank Kapital'deki zarar 168 milyon dolar. Bunun büyük bölümü yasal limitler aşılarak grup şirketlerine verilen usulsüz kredilerden kaynaklanıyor.

4) Etibank'ta sadece usulsüz kredi mi söz konusu?

Hayır. Usulsüz kredi dışında, murakıpların bir başka bulgusu da, ihracatta kullanılan sahte döviz alım bordroları ile, bazı hesapların kapatıldığı ve Katma Değer Vergisi alındığı yolunda.

5) Etibank'ta usulsüz olarak kullanılan kaynaklar nereden geliyor?

Bankaya yatırılan mevduat. Daha önemlisi, kamu bankaları tarafından, doğrudan verilen ya da bunların yurtdışı temsilcilikleri aracılığıyla veya başka şirketler üzerinden dolaylı olarak verilen krediler, teminat mektupları, hazine garantileri.

6) Etibank'a kredi veren kamu bankaları hangileri?

Emlakbank, Vakıfbank, Halkbank. Halkbank ve Vakıfbank'ın grup şirketlerine dolaylı yollarla sağladığı krediler, 250 milyon doların üzerinde. Emlakbank'ın yaklaşık 200 milyon doları yine grup şirketlerinde. Bu kaynaklar, kredinin yanı sıra depo mevduatı ile sağlandığı gibi, yasal sınırları aşmak için, yurtdışındaki temsilcilikler aracılığıyla da fonlama yapılıyor.

7) Bu durum yeni mi fark edildi?

Hayır. Murakıp raporları, Etibank'taki usulsüzlükleri iki yıl öncesinden ortaya koymuştu. Raporlar, Egebank'ta olduğu gibi, siyasi etkilerle işleme konulmadı.

8) Diğer bankalarla ortak bir isim var mı?

Evet. Şükrü Karahasanoğlu. Karahasanoğlu'nun bugüne kadar profesyonel olarak çalıştığı ya da hissedarı olduğu 4 banka battı. Karahasanoğlu'nun adı Emlakbank genel müdürüyken, çeşitli yolsuzluklara karışmış, ancak Meclis komisyonlarında aklanmıştı. Karahasanoğlu, sonra Nesim Malki'nin bankası Tuncabank'ta genel müdür ve hissedar oldu. Ardından Hayyam Garipoğlu'na ait Sümerbank'ın genel müdürlüğüne geldi. Etibank yönetiminde de yer aldı.

Tempo'nun iddialarını özetlemek gerekirse:

1) Toplanılan mevduatın büyük bölümü grup şirketlerine, limitler aşılarak pompalandı.

2) Devlet bankalarından doğrudan veyahut dolaylı yollardan kredi alındı.

3) Bu işlemlere dikkat çeken murakıp raporları hasır altı edildi.

4) Malki ile ilişkisi olan ve Sümerbank'ta Malki'nin sermayesini temsil eden Şükrü Karahasanoğlu, daha sonra, Etibank'ın da genel müdürlüğü görevini yürüttü.

Anlaşılıyor ki, Demirel'in Çankaya'dan inmesinden sonra, bir yandan Bankalar Üst Kurulu'nun faaliyetine başlamasıyla, bir yandan da Cumhurbaşkanı Sezer ile Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu'nun teşvikiyle, temiz eller operasyonu başlamıştır. Zekeriya Temizel'in yanı sıra burada Savcı Nuh Mete Yüksel'in de oynadığı rol küçümsenmemeli. İçişleri Bakanı Tantan da yolsuzluk ekonomisini hedef tahtasına oturtmuştur.

Fildişi kuleler

Türkiye'de, kendilerini kanunların üzerinde gören diğer medya patronları da, gelişmeleri endişe ile seyrediyordur herhalde. Öyle ya, Dinç Bilgin'e dokunulduktan sonra, Aydın Doğan'a niçin ilişilmesin? Radyo ve Televizyon Kanunu, televizyon sahiplerinin devlet ihalesine girmesini yasaklamıyor mu? Bu yasağı delmek için Aydın Doğan Kanal D'nin hisselerini, kanuna karşı hile yaparak, hülle yaparak (Bakınız: Ertuğrul Özkök 4 Aralık 1997 - Hürriyet; Güneri Civaoğlu 4 Aralık 1997- Milliyet) başkalarının üzerinden göstermiyor mu? Elektrik ihalesini, bu hileli pay taksimatı yüzünden kazanmadı mı?

Aydın Doğan kayıp kaçak oranını ilk yılın sonunda % 19 oranına düşüreceğini, 7 senede ise % 8'lik oranı yakalayacağı taahhüdüne girerek, İstanbul Avrupa yakası elektrik dağıtımını kazanmıştı. Yoksa, Engin Ciner'in sahip olduğu Park Holding ile aralarında 270 milyon dolarlık bir fark vardı. Tahkim hakkı eski mukavelelere de tanındıktan sonra, eldeki mukavelenin yenilenmesi için Enerji Bakanlığı ile masaya oturdular. Artık Danıştay denetimi de yok. Plan Bütçe Komisyonu'nda kayıp kaçak oranlarında bir değişiklik yapılıp yapılmadığı soruldu Cumhur Ersümer'e. Ersümer soruyu geçiştirdi. Benim de aynı muhtevada bir soru önergem mevcut.

Dikkat edin. Artık fildişi kulelerde oturanlara da dokunuyorlar. Bugün olmasa, yarın hesap sorulabilir. Hiç kimse, Dinç Bilgin'in bu duruma düşeceğini hayal edebilir miydi?

Şair'in dediği gibi:

"Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme,

Seni Siga'ya çeken bir Molla Kasım gelir"


28 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazlı ILICAK

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...