YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

Ne olacaksa olsun artık...

Bugün size küçük bir bilmecem var. Önce aşağıdaki cümleleri okuyun:

"Özel haber: Konsolosa ölüm tuzağı. Bulgar gizli servisi Burgaz başkonsolosu Mehmet Koza ile eşini kaza süsü vererek öldürmeye çalıştı. Burgaz başkonsolos vekili Mehmet Koza ve eşi arabalarıyla giderken yolda iki araç tarafından sıkıştırıldı."

Şimdi de başından böylesine tehlikeli bir olay geçmiş olan Mehmet Koza'nın sıfatını aşağıdaki şıklardan birini işaretleyerek bildirin: a) Başkonsolos. b) Konsolos. c) Başkonsolos vekili. d) Hiçbiri...

Bu bilmeceye esin kaynaklığı eden haber, önceki gün (26 Kasım 2000 Pazar) Sabah gazetesinin manşetiydi. Haberin başlığı ve spotunu aynen alıntıladım. Cevap verirken, haberde kullanılan üç değişik sıfattan birini söylediyseniz yanıldınız; Sabah'ın manşet olma değerinde bulduğu bu olay en az iki ay önce olmuştu ve arabası sıkıştırılan kişi Burgaz başkonsolosluğunda idari ataşeydi...

Eskiden heyecan veren nice haber ve yorumu sayfalarında bulduğum bazı gazeteleri okurken şimdilerde ıstırap duyuyorum. Gazete dökülüyor, tutarlılığını kaybetti, haberler bayat ve yanlı, ünlü yorumcular topu sürekli taca atan acemi futbolculara döndü. Çıkmasının sanki tek bir sebebi var: Bankaların içini boşaltanlara yönelik operasyonu şimdiki sınırları içinde tutabilmek... Kendileri gündemi takip etmeyen başlıklarla çıkıyorlar; rakip yayın grubu da -ne hikmetse- sonradan susmayı yeğledi... Bereket gerçekleri korkmadan yazan Yeni Şafak var.

Oysa, ortalık durulduğunda, gazetelere ve gazetecilere -umarım- bir şey olacak değil; herhalde ya eski sahipleri temize çıkacak, ya da temiz birileri grubu sahiplenecek... Şimdi kirli işlere kendilerini siper edenlerle tetikçilik yapanları o zaman ortalıkta görmeyeceğiz; bu pislikten onların temiz çıkması mümkün değil çünkü... Temiz bir ortamda ise kirliler hiç çekilmez...

Okurken ıstırap duymamın bir sebebi de, bir kaç ay önce kendilerini dünyanın tepesinde zanneden bazı meslektaşların "Yarın ne olacağız?" endişesine kapıldıklarını hissetmem... Hayır, işsiz kalma endişesi değil onların sergiledikleri, daha derin, daha beşeri bir korkuyu yaşıyorlar: Varlıklarını kaybetmeleri bir yana, geleceklerini de yitirebilirler...

Gruba taze sermaye getiren ortak, patron masasında oturduğu ilk gün, önüne getirilen bilançoyu gördüğünde, az kalsın koltuğundan düşecekmiş... Telefonla ulaştığı yakınlarına, "Biliyor musun?" diye başlayan cümlelerle bazı çalışanların bilançoda görülen maaşlarını okumuş... 90, 100, 110 gibi rakamlarmış bunlar (yok, milyar TL değil, bin dolar)... Sonra sonra, etraftan topladığı bilgilerle, gerçek rakamın gördüğünün üçte biri kadar olduğunu öğrenmiş...

Onlar, şimdi bankalar yeminli murakıpları tarafından hesapları didik didik edilen bankadan yüksek miktarda kredi talepleri karşılansın diye maaşları sun'i olan şişirilmiş gazete çalışanlarıymış... Tam, "Oh, rahatladım" derken bir başka gerçekle yüz yüze gelmiş gazetenin yeni ortağı: Bazı çalışanlara 'ikramiye' veya 'ev alma yardımı' adıyla 200 ila 500 bin dolar arasında kaynak aktarımı aynı banka üzerinden yapılmış; ancak bunun için kredi muamelesine başvurulmuş... Eğer kaynaklarım doğru söylüyorsa, gazeteden 250 bin dolar ikramiye aldığını sanan 'talihli' gazeteci, aslında grubun bankasından 2,5 milyon dolar kredi kullanır gösterilmiş... İkramiye miktarı arttıkça, gazeteciye binen kredi yükü de on misli artıyormuş...

Bankalar yeminli murakıpları şimdiye kadar dikkatlerini yüksek miktarlarda kredi kullananlar üzerinde yoğunlaştırdılar; bazı gazeteciler devlet tarafından el konulan banka merkezine ancak şimdilerde çağrılmaya başlandı... Bir kaynak, bu durumdakilerin sayısını 23 olarak verirken, bir diğeri "Hayır, 24 kişi" dedi bana... Aslında eline geçen -sözgelimi- 250 bin dolar iken 2,5 milyon dolar kredi almış muamelesine tâbi tutulacağı anlaşılan kişiler bunlar... Her şeylerini kaybedebilir, hayat boyu borç altında ezilebilirler...

El konulan bankalardan Egebank'ta Berdan Tekstil'in başına geleni herhalde duymuşsunuzdur. Şirketin ihtiyacı olan 16 milyon dolarken muamele 32 milyon dolar üzerinden yapılmış ve fazlayı banka sahibi kendi hesabında tutmuştu. Egebank'a el konulduğunda, murakıplar, Berdan'ın sahibinden kredinin bütününü talep ettiler. Murat Demirel'in kısa dönem askerliği sırasında bıçaklanmasına yol açtığı söylenen kredi ilişkisinden söz ediyorum... El konulan diğer bankada grubun bazı çalışanlarına yapılan benzer bir uygulama...

O sebeple, "Gazete yazarları sürekli olarak bir türlü gemleyemedikleri intikam ve öfke duygularıyla hareket ediyor ve toplumda, hırsızlık, rezillik ve skandallardan başka hiçbir şeyi göremiyorlar" veya "Niye herşeyden fazla hukuku istiyoruz? Çünkü hukuk, insanların birbirini boğazlamasını, haksızlıkları, kandırmayı, aldatmayı önler, vahşeti engeller, işkenceyi öteler ve haksızlık yapanları cezalandırır!.." türü yazıları gazetede okudukça, yazanlar için, "Yoksa bu da mı?" kuşkusu uyanıyor içimde… Şifre memuruna döndüm.

Her sabah okuma ritüelimin bir parçası olan gazetelerin kötü duruma düşmesi kadar beni rahatsız eden bir şey yok, emin olun; meslektaşlarımızı "Her an her şey olabilir" tedirginliğinden bir an önce kurtarmak şart...


28 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...