YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Spor'dan

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Yeşil sahadaki sihirbaz

Futbolun "gösteri sanatları" ile ilgisini düşünüyorum. Bu sporun bir yarışma, yenme-yenilme gibi diğer spor dalları ile benzeşen özellikleri yanında "gösteri" tarafı da önemli. Sinemada çok olur; hani işte, hazırlık yaparsınız, bilet alımı falan, sonra topluca karanlık salona girilir, bir sessiz bekleyiş (bazıları bu seremoniyi âyinlere kadar götürüyor), sonra müzikle beraber perde aydınlanır, artık bir başka "âleme" girmiş oluruz.

İçinde yaşadığımız gündelik zamandan koparız. Düşünceler, dertler, tasalar gider. Filmin -eğer bizi çekebilirse- atmosferine katılır, orada olup biten olayların akışına kapılırız. Bazan kahramanlardan biri ile özdeşlik kurduğumuz olur; o sanki biz, biz sanki o olmuşuzdur. Birlikte güler, birlikte üzülürüz. Orada geçen birbuçuk saatlik zaman, seyrettiğimiz maceranın zamanıdır. Film biter, büyü bozulur, ışıklar yanar, biz yeniden kendimize geliriz. Hele dışarı çıktığımızda, dışarıda bir dünyanın olduğunu hayretle farkederiz.

Filmin başrol oyuncularının kimliği, kişiliği, yaşadıkları daha bir süre içimizde yaşamaya devam eder. Özellikle gençler ve çocuklar, özdeşlik kurdukları kahramanları taklide yeltenirler. Onlar gibi yürür, onlar gibi konuşur ve elbette onların giydiklerini giymek isterler..

Yeşil sahaların illüzyonu futbol da böyle değil mi?

Günler öncesinden seyirciler de futbolcular gibi maçın "hava"sına girerler.

Kahvelerde, sokakda, evlerde tahminler, tartışmalar yapılır. Maç günü ve saati iple çekilir. Bayraklar, flamalar hazırlanır, statta yiyecek-içecek ne varsa stok edilir. Hatta fanatikler slogan üretirler.. Maça yalnız gitmenin bu "âlem"de pek yeri yoktur. Atelyelerden, karanlık izbe dökümhânelerden, mektep koridorlarından, mahalleden arkadaşlar; taksi duraklarından, fabrikalardan, bürolardan kafadaşlar bir yerde buluşur, güle-oynaya stadın yolunu tutarlar. Maçın önemine binaen slogan atmaya yolda bile başlanılır.

Neden sonra o ünlü "maç kuyruğu"na varılacaktır. Kokoreççiler, köfteciler, turşucular, bayrak satanlar, karaborsacılar, tüyocular bütün kadro oradadır. Maç kuyruğu sırasında maçla ilgili son bilgiler, kadrolarla ilgili son dedikodular elde edilir. Heyecan gittikçe artmaktadır.

Bin müşkilat ile stada girilip bir yer bulunacak, iyi-kötü oturulacaktır.

Artık slogan savaşı başlayabilir. Bu "atmosfer" maçın başlama saati yaklaştıkça gerginliğini artırır. Maytaplar atılmaya, bayraklar sallanmaya başlamıştır. Karşı takımın taraftarları ile slogan savaşı iyice kızışır. Takımlar sahaya çıktıklarında yükselen sesler son kertesini bulur.

Artık toz-duman bir aradadır. Şeritler, kâğıtlar, konfetiler, balonlar, ışıklar, yaldızlar, son perdeyi de kaldırmıştır.

Böylece tıpkı sahne sanatlarındaki gibi bir başka zamana girilmiş olur. Dert, tasa bir süre için unutulmuştur. Eğer takımın yıldız futbolcuları formda iseler, top her ayaklarına geldiğinde tribünler ayağa kalkar. Onunla birlikte top sürer, onunla birlikte gol atar. Bu sebeple futbol oyununda yıldızlara ihtiyaç duyulmaktadır.

Oysa günümüz futbol anlayışı yıldızları değil, takımı önde tutmaktadır. Takım oyunu denilen gösteride yıldızlaşmaya yer bırakılmıyor.

İşte çelişki de burada.


30.5.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...