YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Mumcu'nun katilleri, İran ve Susurluk

Cumhurbaşkanı Ahmet Sezer'in İran'daki ECO (Ekonomik İşbirliği Örgütü) toplantısına gitmemeyi düşünmesi, böyle düşünmüyorsa dahi, olayın gazetelere bu şekilde yansıması diplomatik açıdan bir hata oldu.

Çünkü, Türkiye'deki terör eylemlerinin ardında, İran'ın bulunup bulunmadığı halâ bilinmiyor. Sadece bazı iddialar mevcut.

İran olsa bile, bugünkü yönetimin bir sorumluluk taşımadığı kesin. Zira, Hatemi ve arkadaşları, İslâm devriminin ihracını savunmuyor.

Kaldı ki, ECO, İran, Pakistan ve Türkiye tarafından kurulan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'ni de bilahare içine alan bir teşkilât. NATO'nun yeşil kuşak teorisi gereği oluşturulan CENTO'nun bir anlamda takipçisi. Askeri ve siyasi muhteva taşıyan CENTO'dan, RCD'ye (Bölgesel İşbirliği ve Kalkınma Teşkilâtı'na), sonra da ECO'ya (Ekonomik İşbirliği Örgütü'ne) geçildi. Siyasi işbirliğinin yerini ekonomik dayanışma aldı.

Türkiye, kurucusu olduğu bir teşkilâtın toplantısına -hele de Putin yönetimindeki Rusya bölgede hakimiyet kurmaya çalışırken- neden katılmasın.

Sanıklar ve itiraflar

6 Mayıs 2000'de Mumcu cinayeti sanığı olarak Selâm-Tevhid örgütü mensupları, Yusuf Karakuş, Abdülhamit Çelik, Mehmet Ali Tekin, Muzaffer Dağdeviren, Mehmet Şahin ve Talip Özçelik yakalandı.

7 Mayıs günkü tatbikatta, Yusuf Karakuş ve Abdülhamit Çelik, İranlı Muhsin Azad ve Said Cuprataş'ın arabaya bomba yerleştirdiğini söylediler. Bu iki İranlı'yı resimlerinden teşhis ettiler. 12 Eylül öncesi 2 sendikacıyı vurduğu için 12 yıl cezaya çarptırılan ve hapishaneden çıktıktan sonra (1986'da) İran'da eğitim görürken Tevhid Selam grubuyla tanışan Ülkücü kökenli Yusuf Karakuş, İran Gizli İstihbarat Servisi Savama'nın adı geçen iki ajanının, Hasan Kılıç vasıtasıyla kendileriyle irtibat kurduğunu anlattı.

Bu arada Hasan Kılıç'ın itirafları ile Kışlalı cinayeti de aydınlanıverdi(!)

Hasan Kılıç Necdet Yüksel'in adını verdi. Necdet Yüksel 13 Mayıs'ta tutuklandı ve Kışlalı'nın arabasına "korkutmak için" bomba koyduğunu itiraf etti. Yüksel'in açıklamaları doğrultusunda Sincan'daki tarlalar cephane açtı! Bir gün arayla Sincan'da, birbirinden 700 metre mesafede iki cephanelik bulundu.

Bu cephanelikte neler yoktu ki:

13 Mayıs'taki keşifte: 9 mm çapında 18 adet makinalı tabanca, 4 adet şarjör, C-4 plastik patlayıcı (570gr,47 adet), TNT patlayıcı madde (300gr, 47 adet), muhtelif menşeidede 9 mm'lik fişek (699 adet), 6.35 mm'lik fişek (20 adet), 7.65 mm'lik fişek (951 adet), muhtelif cins el bombası (39 adet), el bombası fünyesi (mandallı, 2 adet).

15 Mayıs'taki keşifte: 225 gram TNT, 4 kanallı uzaktan kumanda verici-alıcı, Pil kutuları, elektronik parçalar, 3 adet zaman ayarlayıcı, bağlantıları yapılmış cep telefonu, 2 elektronik devre, 2 Star 9mm, 3-9 mm çaplı 14'lü Browning, 10 Walter 7.65 mm, 2 Ceze marka 7.65 mm, 2 Baretta 7.65 mm, 8 Lama marka 7.65 mm, 1 Vizor marka 7.65 mm, 2 Browning 6.35 mm çaplı tabancalar, 1 MP5 tüfek, 1adet Uzi küçük makineli, 2 adet büyük Uzi, 5 adet Uzi yedek şarjörü, 8 lav silâhı, 50 susturucu, 51 adet makineli tabanca şarjörü, 28 adet 7.65 mm yedek şarjörü, 81 tam, 8 yarım yeşil renkli C-4 patlayıcı madde (ABD yapımı), 25 tam, 6 yarım beyaz C-4 patlayıcı, 1 koli mermi, 100 elektronik kapsül, 6 kutu ateşleme çakmağı vs.

"Pıtlayan bombalar"

Necdet Yüksel, Kışlalı'nın katiliydi. Cephaneleri de teslim ederek itirafçı statüsünden yararlanmak istiyordu. Zaten, gene gazete haberlerine göre, tarlada ele geçirilen silâhların seri numaraları ile Emeç cinayetinde kullanılan silâhın numarası birbirini tutuyordu. Emeç cinayetinden sorumlu bulunan İslâmi Hareket Örgütü lideri İrfan Çağrıcı'nın silâhlarının bir devamıydı bunlar.

Böylece, sadece Mumcu'nun katili derken, bir çırpıda, Kışlalı'nınkini ve Emeç'inkini de yakalayıvermiştik!

Gazeteciler, Tantan'ın peşpeşe patlattığı bombaların arkasından koşarken, bunların patlamadan "pıtladığını" fark ettiler.

Meselâ, cephanelikte bulunan silâhların seri numaraları taşlandığı (silindiği) için Emeç cinayeti ile bir irtibat kurulamadı.

Necdet Yüksel'in Ferman Özmen'in ismini vermesi işleri biraz daha karıştırdı. Özmen'in ortaya çıkmasıyla birlikte, Uğur Mumcu'nun bir değil, iki katilini birden yakalamıştık!!!

Necdet Yüksel, Sincan'daki tarlaya bıraktığı silâhları Ferhan Özmen'in kendisine, saklaması için teslim ettiğini itiraf etti. Böylece Kudüs Savaşçıları adını taşıyan örgütün beyni Ferhan Özmen yakalandı.

Garip olaylar

Özmen, Kışlalı'yı öldüren bombayı, arabada imal edivermiş ve yanında 400 metre taşımıştı. Bu kadar hassas bir bombayı otomobil yürürken hazırlaması garip karşılandı.

Ama en garip şuydu:

Madem örgütün beyni Ferhan Özmen ve Necdet Yüksel Uğur Mumcu'nun otomobiline bomba koymuşlardı, İranlılar'la işbirliği yaptıklarını "itiraf" eden Yusuf Karakuş ve Abdülhamit Çelik demek doğruyu söylemiyordu.

Sonra, Ferhan Özmen ve Necdet Yüksel aralarında Farsça konuştukları için, Yusuf Karakuş ve Abdülhamit Çelik'in onları İranlı sanabileceği ileri sürüldü. Oysa Karakuş ve Çelik, o iki İran'lıyı, fotoğraflarından, hem de isimleriyle "teşhis etmişlerdi."

Her nedense herkese açık yüzlü tatbikat yaptırıldı. Sadece Yüksel ve Özmen'in suratları kara maske ile saklandı.

Yusuf Karakuş ve Abdülhamit Çelik, yapılan tatbikatta sokağa aşağıdan, Ferhan Özmen ve Necdet Yüksel ise yukarıdan girdiklerini beyan ettiler. Burada da yazı tura tutmadı!

Başka çelişkiler

Bombaları pıtlatan önemli başka çelişkiler ve yanlış bilgilendirmeler de var.

Meselâ, bir ara, Bahriye Üçok'u öldüren bomba parçalarında, Ferhan Özmen'in parmak izi bulunduğu hatta bombalı paket üzerindeki yazının da Özmen'e ait olduğu ileri sürülmüştü. Ama, bütün bunların doğru olmadığı ortaya çıktı.

Muammer Aksoy'u da öldürdüğü ileri sürülen (Kudüs Savaşçıları'nın) beyni (!) Ferhan Özmen'i, Muammer Aksoy'un oğlu fena halde yalanladı:

1- Özmen tabancasında susturucu olduğunu belirtiyor. Oysa, annem dahil herkes, silâh sesini duyup koştular.

2- Özmen, babamı tek kurşunla ensesinden vurduğunu söylüyor, halbuki, babam cepheden aldığı ikisi vücuduna biri kafasına olmak üzere 3 kurşunla öldürüldü.(1)

Deveye neden sırtın eğri diye sormuşlar, deve de "Nerem doğru ki" cevabını vermiş. Bunun gibi, Özmen'in her anlattığı gerçeklere ters düşüyor.

Üstelik, Ferhan Özmen'in, "Aksoy'u öldürdükten sonra kanalizasyona attım" dediği silâh, Sincan'daki tarladan çıktı. Ama şimdi, Tantan'ın, "Sincan'daki silâhla Muammer Aksoy öldürüldü" derken, balistik muayene yaptırmadığı belirtiliyor.

Yeşil gene gündemde

Görüldüğü gibi işler karışık. Son hafta ilişkiler İran'dan Yeşil'e kaymaya başladı.

Sabancı'nın katili Mustafa Duyar'ı cezaevinde öldüren Ahmet Yargüder, talimatı Yeşil'den aldığını ve parayı da cezaevi müdürü Osman Sert'in vasıtasıyla elde ettiğini açıkladı.

20 Mayıs'ta ele geçen Hizbullahçı Hacı İnan'ın, Nesim Malki'nin katili Mehmet Sünbül'ü öldürdüğü ileri sürülüyor.

22 Mayıs'ta, Yeşil'in sağ kolu Zakir Selvi yakalandı.

Olay karışık. Bu yakalananların hiç değilse bir bölümünün suçlu olması ihtimali de kuvvetli.

Ama hadiseye katiyen İran ve irtica penceresinden bakmamalıyız. Bakarsak, gerçekleri gözden kaçırırız.

İran'ın istihbarat teşkilâtı Savama da işin içinde olabilir. Fakat acaba Savama, meşru yönetimin kontrolünde mi? Yoksa, Mumcu cinayetinden hemen sonra İsmail Nacar'ın ileri sürdüğü gibi, Savama'yı kuran Savak üyesi general, MOSSAD ve CIA ile mi bu örgütü irtibatlandırdı? Niçin Sincan tarlalarında "yetişen" C-4'ler Amerikan yapımı?

Unutmayalım, Susurluk'tan hemen sonra, bir yandan "bir dakika aydınlık" eylemleri düzenlenirken, bir yandan da gündeme irtica tehlikesi geliverdi. Hatta Susurluk'a yönelik eylemler istikâmet değiştirerek Refahyol Hükûmetine karşı bir protesto mahiyetine büründü.

Acaba, gene İran hedef gösterilerek, birileri korunup kollanıyor mu?

İran-irtica-Hizbullah vs. derken, faili meçhullerin gerçek katilleri, Hizbulkontra ve benzerleri kamufle mi ediliyor?

Ahmet Sezer, İran'a gidip gitmeme kararı vermeden önce, bütün bu ihtimalleri enine boyuna incelemeli.

Dip not (1): Daha sonra Özmen Savcılık dosyasına giren ifadesini değiştirmiş ve Aksoy'u önden 3 kurşunla öldürdüğünü söylemiştir. Bu kadar ifade değişikliği de bir çelişki değil mi?


30 MAYIS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Nazlı ILICAK

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...