YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Hayat! Aç bir parantez daha

Şimdi, "Bir parantezlik veda" ile başlayan ayrılığa nokta koyma zamanı. Sahibinin mecburiyetten açtığı parantezin içine sığan onlarca müthiş, görkemli ya da hüzünlü olay, onlarca acı, onlarca tebessüm, onlarca ihanet vs... Hiçbirisi yazılmadı, yazılamadı. Hepsinin ardından, bir yazarın ah'ları vah'ları telaşla koşuşturmakta, onbinlerce kelime zihin kıvrımlarından düşünce labirentlerine uçuşup durmaktaydı.

Herkesin gözünün önünden akıp geçen hayat, turunu tamamlamadan önce her defasında bir kez de o labirenti dolaşıp, müstehzi bir tebessümle "Senin bir söyleyeceğin yok mu?" diye sorup aceleyle karanlığa karışmaktaydı.

Yazarken, birdenbire yazamamak aslında bir kâbustu...Neyse ki bu ülke, eli kalem tutanlar için bulunmaz fırsatların, sabahtan akşama tükenen ama ertesi sabah yeniden başka bir topraktan filiz veren heyecanların ülkesiydi. Şükür ki, kâbustan uyanmak, kâbusa dalmak kadar kolaydı.

Bu ülkede hayalkırıklığı kadar umut, umut kadar hayalkırıklığı vardı. Savaş kadar barış, barış kadar savaş vardı. Fitne kadar kardeşlik, kardeşlik kadar fitne; yalan kadar gerçek, gerçek kadar yalan vardı.

Onları birbirinden ayırdetmek belki güçtü ama hiç şüphesiz hepsinin üzerine söylenecek en az bir söz vardı.

Ne güzel, ne keyifli tezatların ülkesiydi burası...

Enflasyonu düşürürken işsizliği yenecek, bütünlüğünü korurken Avrupa Birliği'ne girecek, faili meçhulleri mef'ulleri marifetiyle çözecek, marş söylerken şiiri susturacak, zaferini kutlarken sevinçten cana kıyacak bir ülkeydi burası...

Şu halde yazıdan, yazacak şeyden daha çok ne olacaktı!

Sonra... Bu güzelim curcunada devler cüce, cüceler dev gibi görünmeyecekti de herkes olduğu gibi mi görünecekti?

Herkes, piramidin bir taşı olabilmek için üstündekinin gönüllü payandası olmaktan mı utanacaktı?

Toplum siyasetin, siyaset sermayenin, sermaye kuşatamadığı güçlerin, o güçler de ait oldukları dengelerin esiri olmalıydı. Yasalar onları çiğneyenlere amade, anayasa ise yasa uygulayıcıların ihtiyaç duydukları anda sıradan bir metin haline gelmeye elverişli olmalıydı. Hukuk asla, insan olmanın o vazgeçilmez, vazgeçilemez değerini himaye etmemeliydi.

Bütün bunları kendisini; hayatı gözlemlemeye ve okurlarına oradan "sıcağı sıcağına" haberler vermeye adamış, "bilmem neredeki adamımız hayatın ta içinden bildiriyor" anonsuyla tafra atmaya hazır birisi olarak yazıyorum.

Biliyorum, günlük hayat bunca ağır sözü, bunca keyifsiz gerçeği kaldırmıyordu ve zaten bütün bunlara da aldırmıyordu ama.... "Hayat" asla ama asla "günlük hayat" denilen şey değildi. O başka birşeydi... Onda bizim bildiğimiz siyaset, bizim anladığımız ekonomi ve bizim tanıdığımız entrikalar sadece birer detaydı. Bir gazetenin bulmaca köşesi kadar küçük, siyah-beyaz bir detay. Çözülse de olurdu çözülmese de...

Aslolan, geçip giden zamanlardan hayat için ayırabildiğimiz şeylerdi. Kimbilir! Herşeyi, bu gerçeğin ışığında görebilsek belki o zaman canımız daha az sıkılacak, keyfimiz daha zor kaçacaktı! Denemek lazımdı zira, hayat parantezlerden ibaretti.

İşte bunun için hayat! Aç bir parantez daha!


31 MAYIS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mustafa Karaalioğlu

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...