İllegaliteden arınmanın yönü...

Devlete sırtını yaslayarak faili meçhul cinayetleri işleyen ve adam kaçırma gibi eylemlere karışanlardan, "Paraşüt Operasyonu"nun cezalandırmayı hedeflediği yolsuzlukları gerçekleştirenlere kadar, bütün hukuk-dışı işlere girişenlerin ortaya çıkarılmasına dönük hareketler, bu ülke için kaçınılmaz zorunluluklardır. Devletin bu eylemlerin "tetikçilerini" ya da "taşeronlarını" yakalamakla sınırlı kalmayan ve suyun başını tutanlara uzanan bir şekilde, özellikle illegal eylemleri devlet içindeki güçlerine dayanarak himaye edenleri ele geçirmeye yönelen bir irade gösterisine girişmesi ise, çoktan yapılması gereken bir "arınma" eylemidir.

Türkiye'nin içinde yer almaya çalıştığı "uluslararası entegrasyon"un gereklerinden en önemlisi, her türlü illegal eylem türünün devletlerin himayesinden çıkarılmasıdır. Gladio türü yapılanmaların gölgesinde serpilen ve o tür yapılanmaların varettiği "sermaye"yi terör mühendisliğine dönüştürerek yaşamını idame ettiren örgütlenmelerin çökertilmesi, şeffaflık talep eden ve şeffaflık olmazsa ayakta durması imkansız olan "yeni uluslararası siyaset haritası"nın varlık nedenidir. Kuşkusuz, Türkiye, yeni güç sistemi içinde ayakta kalmanın bir gereği olarak da düşünülebilecek şekilde kendi kendini "arındırmanın" yollarına başvuracaktır.

Kendi kendini arındırırken, "Umut Operasyonu"nda olduğu gibi "gerçek"le "spekülasyonu" karıştırması halinde ise, bunun, ne kadar kitabına uydurulan "iç tehdit" ve "dış düşman" renkleriyle süslenirse süslensin, hem iç kamuoyunda inandırıcılığı güçlü olmaz, hem de uluslararası alanda ciddiye alınmaz. "Hukuk-dışılıktan arınma", gerçek bir şeffaflığı hedefleyerek ve herhangi bir spekülatif gerekçeye sığınmadan, tamamen devletin kendi kendini her türlü illegaliteden soyutlaması şeklinde yapılacaktır... "Umut Operasyonu"nda olduğu gibi "illegaliteden arınma" çabalarına, "iç siyasette pozisyon kotarma" ya da "dış siyasette bir tür biçimlendirmeye aracı olma" misyonu eklenirse, bu, hedeften sapma olarak netice verecektir. Şeffaflığı hedeflemekten ve uluslararası entegrasyonun varlık nedeniyle uyum içinde olmaktan uzak bir çaba anlamına gelecektir...

"Yeni uluslararası siyaset haritası", koordinatlarının hiçbir noktasında devletler tarafından himaye edilen örtülü operasyonlara, faili meçhul cinayetlere, adam kaçırmalara izin vermeme temelinde çizilmiştir. Türkiye bu entegrasyona girmek için uzun müddettir büyük çaba gösterdiği için, entegrasyonun gereklerini yerine getirme konusunda kendini taahhüt altına sokmuştur. Zaten bu entegrasyon içinde yer almasa da dünyanın yeni dengeleri içinde ayakta kalabilmek için Türkiye'nin bu taahhütlerin içerimlerine sahip çıkma zorunluluğu vardır. Çünkü aksi yönde seyreden ve görünürde "devletin çıkarları adına" yapıldığı söylenen eylemlere zemin oluşturan örgütlenmelerin, Türkiye'yi "yönetilemez ülke" konumuna süratle ittiği görülmektedir.

"Umut Operasyonu"nun halk katındaki inandırıcılığının zayıf olmasının sebebi, operasyon başlarken "iç tehdit" algısını güçlendirmeye ve "dış düşman" algısına yaslanarak Türkiye'nin yararına olmayan bir krize doğru ilerlemeye aşırı iştahlı gözükmesidir. Bu "iştah", gerçek bir şeffaflıktan yana olmanın değil, şeffaflığı talep eder gözükerek yine yeni "perdelemelere" yönelen bir "niyet"in adresi gibi gözükmüştür. Böylece, gerçekten ortaya çıkarılması gereken birçok karanlık eylemin daha da karmaşık hale gelmesine yol açması da işin cabası olmuştur...

Dünyada benzerleri gözüken eylemler ile devletlerin içine girdiği "arınma" çabaları, en açık biçimde, demokrasi ve hukuk devleti ilkesini hedefleyerek, şeffaflığı talep etmektedir. İllegal eylemlerden arınma çabaları gibi gözüken eylemler, "açık toplum"u hedeflemiyorsa, hakik karşılıklar bulamıyor. Artık "arınma"nın kendisi kadar, belki daha da fazla, "yönü" de önemli. Yönünü "açık toplum"a çevirmeyen arınma çabaları, esasını da koruyamayan boş gayretlerden ibaret kalacaktır...