YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

İbret-i âlem için

Cumhuriyet gazetesinde çıkan yazısında, Erdoğan Aydın, "İstanbul'un fethi" olayına ilginç bir yaklaşım sergiliyor: "Pek çok diğer şey gibi, tarihi algılama ve kutlama günlerine ilişkin de çarpık bir durum yaşanıyor Türkiye'de. Cumhuriyet'in kuruluşunda önemli bir kilometre taşı olan İstanbul'un emperyalist işgalden kurtuluşu sıradan bir ordu gününe indirgenmeye çalışılırken, şehrin Osmanlılarca işgal günü ülkeye yayılan şoven gösterilerle kutlanıyor. İstanbul'un 29 Mayıs 1453 günü Osmanlılarca işgali ile 15-16 Mart 1920'de İngilizlerce işgali arasında, işgalcilerin kimliği dışında, öz olarak bir fark yok."

"Öz olarak hiçbir fark" yokmuş... Ne güzel değil mi? Cumhuriyet'i yaşatmak için bazı işadamlarının destek verdiklerini duyuyorum; haklılar, "İstanbul 1453'te Osmanlılarca işgal edildi" diye yazabilen bir gazeteyi 'ibret-i âlem için' yaşatmak şart...

Halil İnalcık yaşayan en büyük Osmanlı tarihçisidir. Bunu ben söylemiyorum, uzmanların takdiri öyle. Eserlerine baktığımızda, Halil İnalcık'ın Osmanlı tarihinin anlaşılmasına yaptığı katkı çok iyi idrak edilebiliyor. Genellikle önyagılı Batılıların yaptığı yanlış değerlendirmeler için, "Câhillik işte" deyip geçen İnalcık Hoca, acaba Erdoğan Aydın'ın bu tespitine ne derdi?

Zaman'dan Eyüp Can'ın kendisiyle yaptığı mülâkatta ("Zamansız sözler", s. 95-115, Timaş Yayınları), Halil İnalcık, "İstanbul'u fetheden Türkler'in kültürünü, sanatını, ekonomik yapısını, becerilerini, yaşama biçimini ortaya koymak önemli" dedikten sonra şu bilgileri veriyor: "Osmanlılar o muazzam Rumelihisarı'nı 4,5 ayda tamamladılar. Bunu nasıl yaptılar? Bu bir mucizedir, o zamanki Türklerin muazzam beceri ve iradesini gösteren bir olaydır. (..) Osmanlı, zamanının en ileri tekniklerini hiçbir taassuba kapılmadan almıştır."

Mâdem 'fetih' vesilesiyle Halil İnalcık'ın tespitlerine bakmaya başladık, devam edelim: "(Fatih'in) yaklaşımının en önemli özelliği bağnazlığa geçit vermemesidir. Fatih, Bizans'ı asırlarca koruyan o üç kat surları nasıl yıkarım diye düşündü ve devrin en ileri toplarını döktürmek için Macar Urban'ı getirtti. Vesikalarda gördüm; Fatih Urban'a döktüğü güçlü toplardan dolayı bir konak hediye etmiş İstanbul'da. Osmanlı bugünkü Amerika gibi dinamik, açık bir toplum."

Peki, "İstanbul'un fethi" Türk tarihi açısından ne kadar önemli? İnalcık Hoca şunu söylüyor: "Osmanlı imparatorluğu'nun kesin olarak kurulmasında temel olaydır. Eğer İstanbul fethedilmeseydi, Balkanlar'da, Anadolu'da, Akdeniz'de, Karadeniz'de hâkim cihanşümul bir imparatorluk ortaya çıkmazdı. Fetihten önce Boğazlara hâkim olunamadığı için Osmanlı Devleti Balkanlar'da ve Anadolu'da çok kez parçalanmak, çökmek tehlikesiyle yüz yüze kalmıştı. Ayrıca fetih sonucunda genç adam Fatih, bir karizma, bir kişilik kazandı. Kendisini Roma İmparatorluğu'nun vârisi ve sahibi olarak görmeye başladı. Öbür yandan Fatih'in sahsında klasik Osmanlı padişahı ortaya çıktı. Her bakımdan Türk tarihi açısından bir dönüm noktasıdır Fetih..."

Mülâkatta, konu, Prof. Halil İnalcık'ın ilgi alanı Osmanlı ekonomisine geldiğinde çok şaşırtıcı ayrıntılarla karşlaşıyoruz. İngiltere'de kapitalizmin doğuşunda Osmanlı'nın doğrudan etkisi bulunduğunu söylüyor sözgelimi ve ekliyor: "Avrupa Birliği'ne bizi almakta nazlanan Avrupa'nın vaktiyle Avrupa ekonomisini liberal politikalarımızla nasıl etkilediğimizi bilmesi gerekiyor."

Bu kadar da değil. "Fatih 1481 ilkbaharında ölünce kalede (Otranto Kalesi) kalan 500 kadar Osmanlı askeri geri gelemedi ve ücretli asker olarak Napoli kralının hizmetine girdiler, papalığa karşı başarı sağladılar. Hollanda, İngiltere, sonradan Batı Avrupa'da yükselen monarşiler, Fransa ve Şarlken'in baskısından kurtulmak için, Osmanlı ordularının ittifakını aradılar. O zaman büyük Osmanlı gücünü Avrupa devletler muvazenesinde en mühim denge gücü olarak kullanma siyaseti ortaya çıktı. Avrupa'ya en önemli etkilerimizden birisi budur. Başka deyişle, 16. yüzyılda Avruapa'daki devletler sisteminin oluşmasında en mühim rolü Osmanlı Devleti oynamıştır."

"Cumhuriyet ve Erdoğan Aydın gibilerin 'aykırı' tavırları acaba Fatih'in kişiliğiyle ilgili olabilir mi?" Halil İnalcık'ın anlattıklarını okurken bu soru geçti aklımdan. Siz de okuyun: "(Fatih) Arapça ve Farsçayı, klasik İslâm kültürünün temel bilgilerini çok iyi biliyor. Kur'an, fıkıh, hadis, kelâm ve felsefe alanlarında derin bilgi sahibi. Hatta meşhurdur, her hafta ulemayı toplar ve onlarla fıkıh ve kelâm meseleleri üzerinde tartışma yaptırır. Bazı âlimlerin tartışılmasını küfür saydıkları ontolojik meseleler onun huzurunda tartışılıyor. Bu çok önemli tartışmalarda sultan olarak bulunmuyor, nitekim ulema sarığını takıyor bu toplantılarda."

Fatih ve ulema sarığı? Prof. İnalcık, bir başka yerde, bir cümle içerisinde Fatih'in babasının bir özelliğini de kaydediveriyor: "II. Murat hünkâr mahfilinde değil cemaatin arasında namaz kılardı. Tevazu mümin insanın genel karakteridir."

Nicedir tarih konusuna değinme fırsatı bulamamıştım. Bu yazıyı Cumhuriyet'e borçlusunuz. Memduh Hacıoğlu ve Hüsamettin Kavi gibi işadamları, holdingleşen Cumhuriyet'i yaşatmak için kolları sıvamış görünüyorlar. Bir hisse senedi de ben mi alsam?


31 MAYIS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...