YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

3 yıllık istikrarın sonu

 
Ekonomisini IMF şablonlarına, dış politikalarını Cumhurbaşkanı'na, güvenlik politikalarını MGK'ya havale etmiş bir hükümet ve muhteşem istikrar ortamı...

 

Demirel'in gençlerle birlikte çıktığı Siyaset Meydanı, DİE'nin rakamları açıklandıktan sonra yapılsaydı herhalde gençlerden birisinin sorusu şöyle olurdu:

-Ekonomideki, bütün tahminleri aşan yüzde 6.4'lük küçülmenin sorumlusu kim? Kişi başına milli gelirdeki 350 dolarlık azalma kime nasıl yansıyacak? Cumhurbaşkanlığınızın son günlerinde, geride bırakacağınız Türkiye'nin, fert başına düşen milli gelir itibariyle, dünyada 93'üncü sıraya, Gabon (3950 Dolar)'dan, Dominik (3010)'ten bile geriye, 2878 dolara düşeceğini biliyor muydunuz? 93'lük Türkiye'nin itibarı açısından bir anlam taşıyor mu? Türk-İş tarafından 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı olarak belirlenen 374 milyon liralık aylık gelire göre Türkiye'de 36 milyon insanın yoksulluk sınırı altına düşmesi, sizin "Memlekette aç insan yoktur" kanaatinizi zorlayıcı bir etken olabilir mi? 1999 yılı içinde ekonominin yüzde 5.3'le tek büyüyen kesiminin mali kuruluşlar olması, ülkede nasıl bir rantiye düzeni oluştuğu noktasında bir fikir veriyor mu? 28 Şubat sürecinin devreye girdiği 1997 yılında Türkiye'nin büyüme oranı artı yüzde 8.3 olmuş, 1998 onun hızıyla ama biraz düşerek gene artı yüzde 5.0 olarak gerçekleşmiş. Ve 1999 damdan düşme yılı... Eksi yüzde 6.4. Asya krizi, Rusya krizi ama bunun yanında, 28 Şubat süreci ile gelen istikrar (!) ortamının da etkisi olamaz mı? Ekonomide istikrar (!) uzantısı olarak kara listeler ilanının mesela... Ya da vatandaşın, yine iç istikrarı oluşturma amacıyla içine itildiği özgürlük bunalımının... Siz ki, ihtilallerin, demokrasilerde biraz da anarşi, dolayısıyla istikrarsızlık bulunduğu, toplumu zaptu rapt altına almanın gerekli olduğu kanaatinden türeyen askeri müdahalelerin Türkiye'yi geriye götürdüğünü söyleye gelirsiniz. Acaba 28 Şubat sürecinin de böyle bir etkisinden söz edilemez mi? Eğer öyleyse, neden hâlâ 28 Şubat'la bütünleşmeyi sürdürürsünüz? Size tüm devlet ve siyaset üzerinde "Baba" bir rol oynama imkanı sağladığı için mi? Ekonominin 6.4 küçülmesi, zatı âlinizin bütçesinde de bir etkilenmeye yol açmakta mıdır? Acaba Çankaya'dan yoksulluk sınırının altındaki milyonlarca insan nasıl görünmektedir? Cumhurbaşkanlığınız bir beş yıl daha uzarsa, üç yıllık istikrardan daha farklı bir Türkiye öngörmekte misiniz?

Oldukça uzun bir soru oldu değil mi? Aslında bu kadarına gerek yok. Demirel, o, dillere destan birikimi ile daha ilk cümlesinden bu sorunun nerede noktalanacağını tahmin eder ve mutlaka bir cevap üretir. Üretir ama inandırıcılığı başka mesele. O da gençlerin bıyık altı tebessümlerine havale...

Ekonominin yüzde 6.4 küçülmesi, şu an cami avlusuna bırakılmış sahipsiz bir çocuk gibi... Kim üretti bu sonucu? Sorumlusu yok! Oysa Tansu Çiller doğru söylüyor: Anasol-D'si ile, Ana-Sol-M'si ile aşağı yukarı 3 yıldan bu yana "istikrar" arzeden bir hükümet modeli var. Bir de 7 yılını tamamlayan Cumhurbaşkanı...Ve ülke çapında olağanüstü hal ikliminde akan 28 Şubat süreci... Bu istikrar görüntüsü Türkiye'yi dibe vurma noktasına getirdi. Siyasi istikrar mutlaka önemli bir ülke için ama, demek ki, sadece siyasi kadroların istikrarı da yetmiyor olumlu sonuçlar üretmek için... Hatta istikrar, ya da Cindoruk'un ifadesiyle istikrarın değişime ayak direyen boyutu olan "statükoculuk" yanlış bir sürecin tekrarına da dönüşebilir.

Nitekim Cindoruk, Demirel'de ısrarı "iktidarın değişimden korkması" olarak niteliyor: "Tam statükocu düşüncesi bu. Yeni Cumhurbaşkanı'ndan ürkme, kuşku, sisteme güvensizlik. Kuşku siyasetin karanlık yönü. İki statükocu lider, Demirel üzerine bir oyun oynadı." (Nilgün Cerrahoğlu ile mülakat, Milliyet, 2 nisan 2000).

Aslında, Ecevit'in Demirel ısrarında, bir başka özgüven eksikliğine daha temas ediliyor. Şu an hükümet, normalde kendi inisiyatifinde olması gereken bazı alanları Demirel'e havale etmiş durumda.. O yüzden Cumhurbaşkanı'nın (somut anlamda Demirel'in) siyaset içindeki etkinliği, statüsünü de aşacak biçimde artmış durumda. Bu, bir bakıma Ecevit'in, sağlık vs gibi çeşitli sebeplerle bilerek, isteyerek havale ettiği bir sorumluluk. Yani bir bakıma Demirel, Ecevit'in boş bıraktığı alanları ikame ediyor. İşte Ecevit'i pek meşgul eden ve 5 artı 5 üzerinde bu kadar ısrarla durmasına sebep olan "Demirel gidince ne olacak?" sorusu buradan kaynaklanıyor. Ecevit'in boş bıraktığı alanları kim ikame edecek?

Ama Türkiye'nin bir kişiye bu ölçüde bağımlı hale gelmesinin mantığı yok. Ecevit'in kendisindeki özgüven eksiğini Türkiye'ye yansıtmasının da... O yüzden "Demirel bir başka biçimde giderse Türkiye ne olacak?" sorusu da ciddiyet kazanıyor, hatta "Ecevit giderse DSP ne olacak?" sorusu da... Hatta "Bir Başbakan olarak Ecevit'in herhangi bir alanı boş bırakabilme hakkı var mı? Diyelim Türk dünyası ile ilişkiler neden Ecevit'in inisiyatifinde gelişmez?" sorusu da...

Burada Cindoruk'un "Demirel neden sistemin, kendi şahsını ilgilendiren böyle bir zorlama içine sürüklenmesine razı oldu?" sorusuna verdiği cevabı da görmeliyiz. Diyor ki: "Türkiye'nin AB sürecini aşabilmesi için, kendisinin gerekli olduğunu düşünmüş olabilir. Yerinin kolayca dolmayacağını görmüş olabilir." Aslında Demirel'in psikolojisine ilişkin bu tespitle, Ecevit'in psikolojisine ilişkin önceki tespitler birbiri ile örtüşüyor. O zaman da ortaya, ciddi bir hükümet zaafı çıkıyor. Kendine güvenmeyen bir hükümet, ya da hükümete güvenmeyen bir Cumhurbaşkanı...

Ekonomisini IMF şablonlarına, dış politikalarını Cumhurbaşkanı'na, güvenlik politikalarını MGK'ya havale etmiş bir hükümet ve muhteşem istikrar ortamı...

"İki adım sonrasını zaten yaşıyoruz" demiştim... İşte 6.4'lük ekonomi depremi... Kadim siyasetçilerimizin çağ sonu armağanı... Yar bana bir istikrar amaaan!


3.NİSAN.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...