YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Ayrıntılara gizlenen rejim...

 
Neredeyse her kanun maddesinde rejimi pekiştirecek ya da yıpratacak bir ipucu olup olmadığını aramaya başladı siyasi erki temsil eden unsurlar.

 

Dikkatli bakın, üstünden bir miktar zaman geçmesine rağmen, Beşiktaş Kongresi'nde ortalıkta dolaşan, açıkça dillendirilmese de herkesin dilinde olan sözler, "rejim tartışmalarına hakim olan rengin" nerelere sirayet ettiğini gösteriyor. Serdar Bilgili'nin Beşiktaş Kongresi'ni "derin güçlere" karşı kazandığının yaygın olarak dillendirilmesi, futbolun gittikçe "siyasi" karakter kazanmasına paralel olarak, ilginç çağrışımlar yapıyor kuşkusuz.

Bilgili'nin başkanlığı kazanması, futbol dünyasında rastlanan egemen yapının mağlubiyeti olarak değil sadece, takım yönetimlerindeki egemenliklerini siyasi ilişkileri de yoğun bir biçimde kullanarak devamlı kılanların yenilgisi olarak anlaşıldı aynı zamanda.

Hatta daha önce Fenerbahçe Kongresi'nde görülen durum, bu ilişki tarzının "tersinden" ne kadar etkili bir boyuta ulaştığını gösterdi. Fenerbahçe Kongresi'ne gelerek başkan adaylarından birine destek veren "etkili" siyaset adamlarının çoğu "Galatasaraylı". Buna rağmen isimlerinin "Susurluk" gibi ilişkiler ağına bulaşmasından dolayı, mensup olmadıkları bir takımın kongresini etkilemek üzere boy göstermeleri, "siyaset-futbol" ilişkisinde yeni bir dönemece veya epeydir yol alınmış bir dönemecin daha görünür olmasına işaret ediyor.

Bu dönemeç, futbola siyasetçilerin ilgisinin artmasına ya da siyasi ilişkilerden yararlanma konusunda futbol dünyasının daha aktif bir tutum takınmasına "indirgenemeyecek" kadar önemli. 1997'den beri yaşanan "siyasi süreç" gitgide toplumsal bilinçaltını kuşatıyor ve zedeliyor. Günlük ilişkilerden işin tabiatı gereği yoğun siyasi yoğrulmuşluğa maruz kalmaması gereken kurumsal ilişkilere kadar her yer, yoğun bir biçimde "sıkı markaja" alınmış olan siyasetin tüm patolojilerini göstermeye başladı. Böylece, bozulan bir yapıya karşılık sağlığını koruyan yapılara müracaat etme imkanı da kalmıyor toplumun; bozulma en süratli bir biçimde her yere bulaşıyor.

Toplumsal yaşamın en küçük detayından en makro gelişmeye kadar her noktada "rejime dair bir ipucunun ya da karşıtlığın aranması", işlerini yürütemeyen ve "işlerin yürümemesini en önemli işi sayan" bir toplum haline getiriyor, bu toplumu. Cumhurbaşkanlığı tartışmalarının merkezde olduğu son anayasa değişikliklerinin konuşulmasında merkezi rol üstlenen iki kelimenin "pazarlık" ve "taviz" olması, durumun vehametini ortaya koyuyor.

Bu iki kelimeyi, Türkiye yıllardır "asayiş sorunları" ve "terör vesilesiyle" anlamlandırarak kullandı. "Toplumsal hafıza", bu iki kelimenin on yılı aşkın bir süredir başka bir anlam yükleme ile kullanıldığına şahit olmadı.

Durum böyleyken, hükümetin, muhalefetin her talebini "pazarlığa kapı açmamak" yaftasıyla off-side'a düşürmeye çalışmasına tanık olundu bu süreçte. Ya da kimi çıkar grupları, muhalefetin kabul edilmeye uygun isteklerini "hükümetin tavizi" olarak etiketleyip demokratikleşme adımlarını tökezlettiler.

"Muhalefete taviz yok" gibisinden cümleler kuran hükümet üyeleri, devletin kendi dışında saydıklarını nitelemek için kullandığı kelimeleri, "aynı düzlemi paylaştıkları" siyasi partilerin taleplerine karşı kullanabildiler. Neredeyse her kanun maddesinde rejimi pekiştirecek ya da yıpratacak bir ipucu olup olmadığını aramaya başladı siyasi erki temsil eden unsurlar. Bu durumda "demokratikleşme" adına herhangi bir adımın atılabilmesi de mümkün değildi tabii.

Neticede, rejime dair ayrıntılara gizlenmiş tüm tartışmaları yaptı Türkiye, ama bu yolla rejim üzerine yanlış tartışmalar yapılmasından çıkar temin edenler kazançlı çıkmaya devam ederken, rejime dair doğru tartışmalar yapılmasını talep edenler seslerin duyurmanın güçlükleriyle boğuşmaya devam ediyorlar.

Herşeye rağmen, bu süreçte Süleyman Demirel'in temsil ettiği bir dönemin kapanması yönünde kaydadeğer mesafe alınmış olması sevindiricidir. Siyaset, bu hamle ile kendine yeni bir alan açmış ve ayrıntılara boğulmuş Türkiye'ye nefes alma fırsatı yaratmıştır. Bundan sonrası, öncelikle Türkiye'nin "eskimiş siyasi aklı"na 5 Nisan'da son noktayı koymaya, ardından da devlete ve demokratikleşmeye dair tartışmaların doğru zemine çekilmesine endekslidir...


3.NİSAN.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ömer Çelik

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...