YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

2000 yılı ve zamanımızın son küçük hükümdarları!..

 
İnsan zihni, en olmadık yerlerde ve en olmadık şartlarda olmadık karşılaştırmalar yapabiliyor...

 

2000 yılına Londra'da, Thames Nehri'nin kenarında girdim... Oğlumla birlikte Embankment Köprüsü'nün yanıbaşında, nehrin karşısında ışıl ışıl göge doğru yükselmiş London Eye ( Londra'nın gözü) adı verilen dev dönme dolabın açılış törenini bekliyorduk...

Saat sekize birkaç dakika kala, bizim önümüzdeki kalabalıkta hafif bir dalgalanma oldu... Arkadan yeni bir insan dalgası geldi sandım... Değildi...

Aniden önümüzde beyaz pardesüsü ile Başbakan Tony Blair'i gördüm... Yanındaki birkaç kişiyle birlikte öndekilerden bazılarının ellerini sıkarak ve ön sıradakileri selamlayarak dönme dolabın açılışını yapacağı platforma doğru yürüdü...

Ne bir alkış, ne tezahürat... Arka sıradakiler Başbakan'ın oradan geçtiğinin farkına bile varmadılar...

Sembolik açılış yapıldı, lazer ışınları gögü tararken küçük bir havai fişek gösterisi gerçekleştirildi...

Gerçi ne olduysa London Eye çalışmadı ama tören tamamlandı...

Biraz sonra Blair, yine sessiz sedasız, yakınındaki insanların elini sıkarak yürüyerek evine doğru gitti...

Kimse oralı bile olmadı...

Birçoğunuz, 'Ne var bunda?' diye sorabilirsiniz...

Olağanüstü birşey değil kuşkusuz... Ama beni etkiledi...

Oradan, saat 24.00'teki büyük havai fişek gösterisini görebileceğimiz nispeten daha az kalabalık bir başka köprü arayışı için, dünyanın dört bir tarafından gelmiş milyonlarca insanla birlikte yürürken de bu sahne hiç aklımdan çıkmadı...

İnsan zihni, en olmadık yerlerde ve en olmadık şartlarda olmadık karşılaştırmalar yapabiliyor...

Milyonlarca insanla birlikte omuz omuza yeni bir yıla, 2000 yılına girmeye doğru yürürken bile yapıyor bu kıyaslamaları...

İçimde bir eziklik hissederek bizimkileri, herbiri kendisine küçük bir ülkenin haşmetlüsü muamelesi uygulatan ve bundan da doyumsuz bir zevk alan bizim 'küçük hükümdarlar'ları düşündüm...

Az gelişmişliğin sadece üretim azlığıyla, kişi başına düşen milli gelirle, refah seviyesi ve araba sayısı ile ölçülen bir seviye değil, düşünce yapısı ve hayata bakış biçimi ile de yakından ilgili olduğunu daha iyi anladım...

Yani daha açık söylemek gerekirse, insanlara kul olduklarını hissettirmek ya da birey olduklarını kabul ederek saygı duymak arasındaki fark idi beni yılbaşı gecesi düşündüren...

Bu küçük ve sıradan olay, ister biçimsel olsun, isterse hayatın başka alanlarında başka dertler bulunsun, Türkiye'nin gerçek sorununun, bu insana saygı anlayışından geçtiğine olan inancımı daha da artırdı...

Yanıbaşımda Hintliler, Koreliler, Fransızlar, Ruslar, İskoçlar, Türkiyeliler, İngilizler ve yetmiş iki buçuk milletle yanyana, Blackfriars Köprüsü'ne doğru, bu gezegenin bilmem kaç milyar, bilmem kaç milyon, bilmem kaç bininci yaşını kutlamaya doğru giderken, hem 6 milyar dünya insanı ile birlikte kolkola yürür gibi keyifliydim, hem de kendi ülkemdekiler başta olmak üzere acı çeken, açlık çeken ve saygısızca itilen kakılan insanlar nedeniyle biraz buruktum...

Gecenin, bulunduğum yerdeki saate göre tam 24.00'ünde, gökyüzünün inanılmaz bir biçimde renk ve ışık cümbüşüne dönüştüğü sırada ben de, küçük hükümdarların ve saygısız despotların olmadığı bir dünyayı düşünüyordum...

Hayal bu ya!..


2 OCAK 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...