Türkiye'nin birikimi... | ||
|
İSTANBUL- AB'ne adaylığı ile Türkiye'nin gündemine yerleşen insan hakları ve demokrasi alanındaki 'iyileşme' beklentilerinin, ancak Sivil Toplum Kuruluşları'nın (STK) çalışmalarıyla gerçekleşebileceği kaydedildi. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik başvurusunun kabul edilmesi temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi ümidi doğurdu. İnsan hakları kuruluşları ve siyasiler, hak ve özgürlüklerin elde edilmesi konusunda sivil toplum kuruluşlarına büyük iş düştüğünü belirtiyor. Avrupa Birliği organlarının sivil kuruluşlara çok önem verdiğini belirten uzmanlar, AB sürecinde insan hakları, düşünce özgürlüğü konularında kendiliğinden ilerleme sağlanamayacağını, iyi hazırlanmış dosyalar ve raporlarla Türkiye gerçeğinin AB organlarına gösterilmesi gerektiğini söylüyor. Mazlum-Der: Kamuoyu oluşmalı
Artık harekete geçmek gerektiğini vurgulayan Mazlumder Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, herkesi bu dönemde hak ve özgürlüklerin genişletilmesi ve güvenceye alınmasına yönelik çalışmalara katkıda bulunmaya çağırıyor. AB Komisyonundaki hak ihlalleri ile ilgili raporlarda 28 Şubat sürecinde gerçekleştirilen din ve inanç özgürlüğü ihlallerinin yeterince yer almadığını belirten Ensaroğlu, bu eksikliğin giderilmesi için kamuoyu oluşturulması gerektiğini söylüyor. Birdal: Güçbirliği gerekiyor
Sivil girişimin AB sürecinde çok önemli olduğu görüşünü paylaşan İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Akın Birdal, sivil toplum kuruluşlarının hem içeride hem dışarıda dayanışma içine girmeleri gerektiği görüşünde. Bu kuruluşların, baskı grubu olma işlevlerini de yerine getirmelerini isteyen Birdal, "AB sürecinde insan hakları, demokrasi, konularında aşama kaydedilebilmesi ve Kopenhag kriterlerinin hayata geçirilmesi için STK'ların ortak hareket etmeleri gerekiyor. Bunun için de örgütlü ve özgür olması gerekiyor. Kendine tanınan sınırlar içerisinde kalmak yerine muhalif olma işlevini yerine getirmeleri şart. Ayrıca uluslararası sivil kuruluşlarla ortak çalışma içine girmeliler" diyor. Akarcalı: STK'lar önemli
ANAP İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı da sivil toplum kuruluşlarının Avrupa Birliği sürecinde çok önemli bir rol oynayacağını belirtiyor. Türkiye'de bu sürecin gerektirdiği disiplin içinde çalışan kuruluş sayısının çok az olduğunu vurgulayan Akarcalı AB'nin yayınladığı raporlarda STK'ların ön plana çıktığını anlatıyor. AB'nin katılıma çok önem verdiğini belirten Akarcalı şöyle devam ediyor: "Bu nedenle STK'ları iyi oluşturmalıyız. 5-6 iyi niyetli kişinin bir araya gelmesi yetmez, temsil kabiliyetinin sağlanması ve geliştirilmesi gerekiyor. Vatandaşların STK'lara destek vermesi gerekir. Sistem kamuoyu oluşturmaya izin veriyor. TBMM de Belediye Meclis toplantıları da vatandaşa açıktır. Ama her ikisine de rağbet eden çok azdır. 'Ben seçtim artık ne yaparlarsa yapsın' anlayışı var. Bu olmaz. Katılımcı sivil toplum bilinci geliştirilmelidir." İyimaya: Herkese iş düşüyor
DYP Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya ise özgürlüklerin anayasalarda yazılmasının yetmeyeceğini hatırlattıktan sonra şunları söylüyor: "Özgürleşme yazından eyleme dönüşürse gerçek bir değer kazanır. Bizde bazı sivil toplum kuruluşları demokrasinin yaşaması için direnç gösterecekleri yerde tam tersi eylemlerde bulunabiliyorlar. Bunun örneklerini çok yaşadık. Bu nedenle gerçek sivil toplum kuruluşlarına daha fazla ihtiyaç var." Karatepe: Yetkililer isteksiz
Türkiye'nin son zamanlardaki düşünce suçlularından olan Kayseri Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Şükrü Karatepe, yetkililerin hak ve özgürlükleri "lütuf gibi göstermeye çalıştıklarını" ve isteksiz olduklarını kaydediyor. Cumhurbaşkanı Demirel'in "28 Şubat devam ediyor" sözünün bu isteksizliği belgelediğini söyleyen karatepe AİHM'nin daha iyi çalışacağını, bunun için öncelikle iç hukuka daha çok müracaat edilmesi gerektiğini vurguluyor. Karatepe'nin, dini özgürlüklerin elde edilmesi ile ilgili düşünceleri şöyle: "Dindarlar, devlete küsmüş, kendilerini itilmiş kakılmış olarak gördükleri için hukuka müracaat etmediler. 'Kol kırılır yen içinde' dediler. Halbuki hukuku zorlamaları gerekirdi. Hukuk da rüzgara uyuyor. Kamu oyu oluşturmak gerekiyor. Dışardan dindarlara bakış açısı çok eksik ve yanlış bilgilendirmeler var. Bunun aşılması lazım. Kapalı devre çalışmaktan çıkmalıyız. Cemaattan cemiyet gereklerine intibak edebilmeliyiz. Dindar kalarak nasıl demokratik, müslüman bir ülke kalarak nasıl Avrupalılaşabiliriz, bunun hesabını yapmak lazım. Her topluluk ya da grup Avrupadaki benzerleriyle ilişki kurmalı."
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|