YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Kartel medyası, et lokantasına döndü..

 
"Durumdan vazife" çıkartanlar, "durumdan vurgun" çıkartanları korur duruma düşmeseydi, "28 Şubat" denilince, aklımıza "medya-mafya-siyaset" ilişkileri gelmezdi..

 

Hani ızgara et düşkünlerinin çok sevdiği "kendin pişir-kendin ye" türü lokantalar vardır ya.. İşte bizim kartel medyası da, şimdi kendi pişirdiklerini, kendileri yemeye başladı..

"28 Şubat"ın "brifing haberciliği" döneminde, bazı isimleri pompalayıp, pişirdiler.. Tarihi de, siyaseti de, dini inançları da, toplum yaşamını da, şişe geçirdiler.. Bazı isimleri alabildiğine karalayıp, bazı isimleri de cilaladılar.

Cilalanan bazı isimleri, olaylar sürükleyip götürdü..

Kartel medyasının yere göğe sığdıramadığı 28 Şubat'ın atanmış başbakanı Mesut Yılmaz, iki tane ses kaseti ile yıkıldı..

Kartel medyasının "çok başarılı ekonomi" dediği modele, sonunda IMF müdahale etti..

"28 Şubat"ın "güçlü adam"ı, şimdi emekli olan Orgeneral Çevik Bir'in, "cumhurbaşkanı adayıyım" açıklaması ertesinde yaşadığı serüveni hepiniz biliyorsunuz.. O dönemde emir-komuta zinciri altında manşetler atıp yorumlar yapan kartelciler "sivil" Çevik Bir'e inanılmaz eleştiriler yönelttiler.

Güven Erkaya'nın Korkmaz Yiğit'le, Teoman Koman'ın Cavit Çağlar'la ilişkilerini de, kartel medyasının satır aralarından öğrendik önce..

Kartel medyası, gazeteleri ve televizyonları ile, "tarih" konusunda Cemal Kutay'ı, "din" konusunda da Yaşar Nuri Öztürk'ü yazdırıp, konuşturdu 28 Şubat sürecinde..

Cemal Kutay da, Yaşar Nuri Öztürk de, kendi alanlarında eserler veren, çalışkan, değerli isimler.

Ama kartel medyası, 28 Şubat sürecinde, bu iki ismi, mesleklerinin ötesinde kullandı.. Kutay, sanki "ideolojik bir tarih"in yazıcısı oldu.. Öztürk, sanki toplumdaki inançların ve geleneklerin, anti-teziymiş gibi sunuldu..

Ve şimdi aynı kartel medyası, Cemal Kutay'ın İnönü karşıtı olmasını ve Yaşar Nuri Öztürk'ün mehdî olup olmadığını, canlı yayınlarla sorguluyor. Medyatik mahkemelerde, sunucu yargıçlar, Cemal Kutay'la, Yaşar Nuri Öztürk'ü yargılıyor.

Hatırlarsınız..

"28 Şubat post-modern" müdahalesinin ana sebeplerinden bir tanesi, kurban derilerinin Türk Hava Kurumu'na verilip, verilmemesi tartışmasıydı..

Kartel medyası, o dönemde, kurban derilerini THK'ya vermeyenlerin, neredeyse gizli örgüt üyesi olabileceği yolunda, yayınlar yapıyordu..

Türk Hava Kurumu'nun içinde, karanlık işlerin döndüğünü de, sonra, kartel medyasından öğrendik..

Bunları hatırlatmaktaki amacımız şu..

Kartel medyasının, 28 Şubat döneminde susturup, ambargo koyduğu yazarlardan biriyiz..

40 yıla yakın süredir, imzamızla yazı yazıyoruz.. Türkiye'ye "şeriat düzeni gelsin" veya "hilafet canlansın" çizgisinde, tek bir kelime veya düşünce, kalemimizden çıkmadı..

Değişimden, modernleşmeden, globalleşmeden yanayız.. Hep bunları yazıp, anlattık..

Neden biz ve bizim gibi meslektaşlarımız susturuldu 28 Şubat'ta?

Kartelleşmeye, militarizme, ahbap-çavuş kapitalizmine, aterizme karşı olmak ve tek sesliliğe karşı çıkmak, 28 Şubat'ın kartel medyası için, suçtu..

Eğer kartel medyası, Çevik Bir'i, Cemal Kutay'ı, Yaşar Nuri Öztürk'ü konuşturduğu oranda, Sami Selçuk'ları, Mustafa Erdoğan'ları konuşturabilseydi, bu gün "kendin pişir-kendin ye" modeli lokantalara benzemezlerdi..

"Durumdan vazife" çıkartanlar, "durumdan vurgun" çıkartanları korur duruma düşmeseydi, "28 Şubat" denilince, aklımıza "medya-mafya-siyaset" ilişkileri gelmezdi..

Eğer medya patronları, gazetecilik mesleği ile tatmin olabilselerdi, şimdi her banka kamulaştırılmasında, "sıra bana mı geldi" diye, yürekleri ağızlarında beklemezlerdi.

Bu kadar itibar kaybına ve bir mesleğin, 21'inci yüzyılın son günlerinde böylesine yozlaştırılmasına değdi mi yani?

ŞAKA

Bana dokunmayın!..


Tankların üzerine çıkarak "demokrasi kahramanı" olan Yeltsin, şimdi adamı Putin'e arka çıkarak, "dokunulmaz emekli" statüsünü kazanıyor.
Koltuklarına yapışan şaibeli politikacılar için, en önemli mesele, galiba bu "dokunulmazlık"tır..
Anlaşılan, her ülke kendi Yeltsin'lerinden kurtulmak için kendi Putin'lerini bulmak zorunda..

KURBAN DERİSİ

En önemli mesele bu mu?

Milli Güvenlik Kurulu, çok önemli konularda, hükümete tavsiyelerde bulunan anayasal bir organ.. Son olarak da, kurban derilerinin, THK'ya bağışlanması gibi bir "önemli konu", yine tezekkür edilmiş..

Diyoruz ki..

Avrupa Birliği yolunda demokratikleşmesi gereken ve IMF gözetimi altında enflasyonunu indirmesi beklenilen Türkiye'nin en önemli konusu, Türkiye'de "devletin şeffaflaşması", "serbest rekabetin egemen olması" ve "hukuk üstünlüğünün kabul edilmesi"dir..

Türkiye, devlet malına, parasına ve ihalelere göz dikmiş belirli bir oligarşinin kapalı kapılar arkasında çevirdiği siyasi ve ticari dolaplarla, ne Avrupa Birliği'ne, ne de düşük enflasyona gidebilir.

Çakıcı'nın konuşmasından korkan siyasetçilerin ve bankaların denetlenmesinden ürken bir sermayenin varlığı, kurban derilerinin kime verileceğinden daha önemli bir konudur..

Diyoruz ki..

Şu Milli Güvenlik Kurulu, bir kez de "soygun ve vurgun tehlikesi"ni ele alıp, hükümete tavsiyede bulunsa ya..

O zaman, sadece kurbanların derilerini değil, işkembelerini ve bağırsaklarını da, herkes, istenilen yere, seve seve bağışlar..


2 OCAK 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Mehmet BARLAS

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...