YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

İslam'ı bitirmek

 
Asıl sorun, Müslümanlar'ın, müslümanlıkla sorunlu olan ilişkilerini nasıl giderebileceklerini kavrayamamış olmaları.

 

İslamcı aydınlar dökülüyor. Mevzilerini, duruşlarını, söylemlerini hızla terkediyorlar. Yazık! Gelinebilecek nokta burası olmamalıydı.

Hizbullah vahşetinden sonra İslamcı aydınların tam bir beyin travması yaşamaya başladıkları gözleniyor. Bunun son örneği, Mehmet Metiner'in Siyaset Meydanı'nda gösterdiği bir hayli "düşündürücü" ve "acınası" tavır ve performans oldu.

Bir demokrasi masalı

Metiner, demokrasiden, laiklikten, FP'nin halka güven vermesi gerektiğinden vesaire sözetti durdu.

Metiner'in de bildiğini sandığım ama nedense atladığı acı gerçek şu: Bir kere, Türkiye'ye vaziyet eden elitler, güç ve çıkar odakları, Türkiye'de demokrasinin de, laikliğin de tüm kural ve kurumlarıyla köksalmasını istemiyorlar. Çünkü böylesi bir şeyin halkın iradesinin ülkedeki tüm kurumlara yansıması anlamına geldiğini; halkın iradesinin de sürgit (tüm retorikselliğine ve "primitifliğine" rağmen) İslami söylemler çerçevesinde şekillendiğini; yani çevre'nin merkez'e yürümeye başladığını, buna iç ve dış dengeler ve dinamikler açısından kesinlikle izin verilemeyeceğini çok iyi biliyorlar. Metiner, bunları bilmiyor olamaz!

İkincisi, FP'nin halka değil, güç ve çıkar odaklarına "güven vermesi" gerektiğini artık sağır sultan bile duymuş olmalı!

İslam-laiklik dikotomisinde veya ilişkilerinde Türkiye'de, tıpkı dünya genelinde olduğu gibi yapılmak istenen şey, toplumun müslümanlıkla ilişkilerinin daha bir problemli hale getirilmesi ve müslümanlığın bu dünyaya ilişkin iddialarından vazgeçmesinin sağlanmaya çalışılması. Yani İslam'ın bitirilmesi, tüketilmesi gibi küresel bir proje ile karşı karşıyayız ve bu projenin Türkiye ayağı son birkaç yıldan bu yana çok yönlü bir şekilde hayata geçirilmeye çalışılıyor.

Hizbullah vahşeti, kim tarafından ve ne adına işlenmiş olursa olsun elbetteki şiddetle kınanmalı ve lanetlenmeli. Ama Hizbullah vahşetinin nereden, nasıl, kimler tarafından, hangi amaçlarla ve neden şimdi sahneye konulduğu soruları da mutlaka sorulmalı ve tartışılmalı diyorum fakat bunun imkansız olduğunu da biliyorum.

İki yakıcı sorun

Son birkaç yüzyıldan bu yana tüm dünyadaki Müslümanların çok köklü sorunlarla, bunalımlarla karşı karşıya oldukları doğru.

Müslümanların karşı karşıya kaldığı sorunların temelde iki ekseni var. Birinci eksen müslümanlıkla; ikinci eksense yaşadığımız dünyaya pekçok bakımdan şekil veren Batı kültürü/uygarlığı ve Batı ülkelerinin dünya üzerinde kurmayı başardıkları hegemonyayla ilintili.

Müslümanlar, müslümanlıkla ne tür bir ilişki kurmalarının mümkün olabileceği konusunda ve yaşadığımız dünyanın sorunlarını anlamlandırabilme sürecinde köklü ve çaplı paradigmalar icat edebilmeyi başarabilmiş değiller. Ama bu süreçte gerek müslümanlıkla, gerekse "bu dünya" ile kurmaya çalıştıkları ilişkiler, Müslümanların güçlü paradigmalar geliştirebileceklerine dair gözardı edilmemesi gereken işaretler veriyor.

The Economist dergisinin milenyum özel sayısında yayımlanan ve daha önce bu sütunda konu ettiğim başyazıda bu potansiyel şu cümlelerle özetlenmişti: "Hıristiyanlık, sonradan anavatanı haline gelen Batı'da hayatiyetini her geçen gün yitirirken, İslam, kendi coğrafyasında hem varlığını, hem de dinamizmini yeni şekillerde sürdürüyor."

The Economist'ten yaptığım alıntı da işaret edildiği gibi, müslümanlığın, yeni paradigmalarla yeniden dünya sahnesine siyasi, ekonomik ve kültürel bir güç ve dinamik olarak çıkabilmesi, kısmen, biraz da Batı ile İslam dünyası arasında, yakın zamanlarda somut olarak belirginleşen ve önümüzdeki onyıllarda ise ivme kazanarak sürecek olan iktidar/sızlaştırma ilişkilerinin seyrine (de) bağlı.

Küresel bir proje

İslam dünyası ile Batı dünyası arasındaki ilişkilerin karşılıklı olarak düşman kavramsallaştırması çerçevesinde şekillendiğini biliyoruz. Batı dünyasının sadece siyasi muhayyilesinde değil, entelektüel ve kültürel muhayyilesinde de müslümanlığın ne denli olumsuzlandığını, artık Batı'daki yazar ve düşünürlerin de ayrıntılı olarak gözler önüne serdiğini burada sadece yeniden anımsatmakla yetiniyorum.

Batılıların dünya üzerindeki hegemonyalarını yaygınlaştırabilmeleri ve pekiştirebilmeleri için Müslümanların veya müslümanlığın bir "aktör" olarak dünya sahnesinden çekilmesinin kaçınılmaz olduğunu ve bunun gerçekleşebilmesi için ne denli yoğun ve hummalı bir çaba içine girdiklerini biliyoruz.

Osmanlı'nın "durdurulması" veya çökmesi ile birlikte Batılılar'ın hedeflerini gerçekleştirdikleri herkesin malumu. Batılıların hedeflerini gerçekleştirmelerine zemin hazırlayan en esaslı nedenlerden birinin, Müslümanlar'ın, İslam'ın anlam haritalarını, kök paradigmalarını yeniden icat etmeyi başaramamaları olduğunu ise çoğu zaman gözardı ediyoruz.

Evet asıl sorun, Müslümanlar'ın, müslümanlıkla sorunlu olan ilişkilerini nasıl giderebileceklerini kavrayamamış olmaları.

Ama bu asli sorunun aşılamamasında, Müslüman toplumların müslümanlıkla daha yaratıcı, imaginatif ve özgür ilişki kurmalarını engelleyen iç ve dış güç odaklarının kilit rol oynadıkları gerçeğini gözardı edemeyiz.

Özellikle, son birkaç on yıldan bu yana Müslüman toplumların müslümanlıkla köklü ve yeni ilişkiler kurmalarını önlemeye dönük küresel projelerin olduğunu, bu küresel projelerin, İslam'ı fanatizmle, terörle, şiddetle özdeşleştirmeyi ve böylelikle yeniden tarih sahnesine çıkma emareleri gösteren İslam'ı bitirmeyi, tüketmeyi, Müslüman toplumlarda bile sevimsizleştirmeyi amaçladığını artık herkesin görmesi gerekiyor.

Kimi İslamcı aydınların bu gerçeklerden bihabermiş gibi hareket ediyor olmaları gerçekten düşündürücü.


19 ŞUBAT 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Yusuf KAPLAN

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...