YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Eğri otursak da...

 
Üç liderin, milletvekili oyları üzerine ambargo koyacak biçimde karar almaları, açıkça anayasanın ihlâlidir.

 

Eğri otursak da doğru konuşmalıyız. İşte bize göre Cumhurbaşkanlığı seçiminin doğruları:

-Ecevit'in kendi partisindeki milletvekillerinin oylarını çantada keklik gördükten sonra, koalisyon ortaklarını da hizaya getirmeye kalkışması en nazik ifadesiyle kabalıktır. Hele ANAP liderinin liderliğini sorgulamasının izahı yoktur. Ecevit bu tavrı, koalisyon kurulurken de MHP'yi terbiye etmek için ortaya koymuştu. Huy haline gelmesi ve diğer liderlerin de bunu hazmetmeleri Türkiye siyaseti hesabına hayra alamet değildir. Mesut Yılmaz'ın ağır suçlama karşısında Ecevit'e gösterdiği tepkinin zayıflığı belki hükümet krizini önleme hassasiyeti olarak değerlendirilebilir ama, Ecevit'in "ortaklarını terbiye" üslûbu açısından "yol olma" tehlikesi taşıdığı da unutulmamalıdır.

-Anayasa'nın "Anayasa değişikliği oylamaları gizli yapılır ve grup kararı alınmaz" hükmü açıkken, üç liderin, milletvekili oyları üzerine ambargo koyacak biçimde karar almaları, açıkça anayasanın ihlâlidir. Bu, Meclis'teki oylamayı formalite haline dönüştüren, milletvekillerini oy makinası haline getiren, demokratik terbiye açısından gerçekten kabul edilemez bir tutumdur. TBMM iradesini böylesine yönledirilebilir bir konuma düşürmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. TBMM, kendi iradesini bu konuma düşürürse, yarın hangi konuda liderlerden farklı tavır geliştirebileceğini de sorgulamak zorundadır.

-Şu anda ANAP milletvekilleri, kendi rey özgürlüklerini koruma kararlılığı içinde görünmektedirler. FP için de bir sorun yoktur. Ancak, asıl tavır açıklamak zorunda olanlar DSP, MHP ve DYP milletvekilleridir. Onlar Demirel'i bir dönem daha Cumhurbaşkanlığı'nda tutma adına reylerini liderlerine ipotek mi etmişlerdir?

-Kaldı ki, oylama gizli yapıldığı için hiçbir liderin bütün milletvekillerinin oyunu kontrol imkânı yoktur. Dolayısıyla fire, Demirel heyecanı taşımayan bütün partiler için sözkonusudur. DSP'nin oylarının Ecevit'in cebinde olup olmadığını nasıl denetleyeceğiz?

-İşin ilginç yanı MHP ile ilgilidir. Demirel'in cumhurbaşkanlığı konusunda en tavırlı olması beklenen MHP, şu sıralar, 5+5'i desteklemediği için ANAP'ı sıkıştırma çabasındadır. Nasıl oldu bu iş? MHP, Demirel'in hangi misyonuna inandırıldı? Bir kere daha Gürüz'ü YÖK Başkanı yapması için mi? "Canım, biz 5+5'i destekliyoruz, henüz Demirel'e sıra gelmedi ki" demesinler, bu sözler, insanları sadece güldürüyor.

-DYP liderinin girişimlerinde, ANAP'ın yerine oynama ve krizden ortaklık çıkarma hesabı sırıtıyor. Eğer Çiller'in daha erdemli bir düşüncesi varsa, onu da kamuoyunun algılayacağı ölçüde vurgulamaya çalışmalıdır.

-İstikrarsızlık iddiası, Ecevit'in ürettiği bir korku bulutudur. Ecevit, Demirel'i yeniden seçtirmek için 5+5 kampanyasını başlatmamış olsaydı, mesele "rutin" biçimde gelişecek ve Meclis yeni bir Cumhurbaşkanı seçecekti. Bir Anayasa değişikliğini gerektirecek olan "Demirel'i gündeme getirme projesi"nin geçerliliği için, durumun olağanüstüleştirilmesi gerekiyordu ve Ecevit böyle bir gerilim ortamı oluşturdu. Şimdi herkesin zihninde "Acaba söylenenden öte ne var?" kuşkusu dolaştırılıyor ve kamuoyuna "bu işin içinden ancak Demirel'e çıkılacağı" kanaati pompalanıyor. Bu durum her bakımdan sakıncalıdır. Her şeyden önce, "Türkiye Demirelsiz yaşamayı öğrenemeyecek mi?" sorusunun cevabı yoktur. 5 Yıl sonra gene Demirel'i istemekten nasıl kurtulacak bu ülke?

-Ayrıca Ecevit'in, Demirel'in Cumhurbaşkanlığına "istikrar" adına taraftar olmasına rağmen, ANAP'la gerilimi hükümeti tehlikeye atacak ölçüde büyütmesi, bir çelişki olarak ortaya çıkıyor. İstikrar için Demirel ve Demirel için göze alınan istikrarsızlık...Nasıl?

-Bu arada toplumun çoğunluğu, açılıştan açılışa koşarak gerçekleştirilen bütün "halkla ilişkiler" çalışmasına rağmen, Ecevit'in Demirel'le ilgili gerekçelerine katılmıyor. İki araştırma kurumunun (POLAR, İBS) yaptığı kamuoyu araştırmaları, Demirel'in bir dönem daha Cumhurbaşkanı olmasına yüzde 50-60'larda bir toplum kesiminin karşı olduğunu ortaya koyuyor. (Polar-yüzde 49.8, İBS-yüzde 64) Ecevit'in Demirel ısrarı, milletvekillerinin özgür tercihinden sonra, toplum eğilimlerini de dışlama anlamına geliyor.

-Ve "Güniz Sokağa inerim" sözünün yansıması... Demirel siyaseti karıştırır mı? Merkez sağı toparlayıp DYP ve ANAP'ın içini boşaltır mı? Zor... Bu yaştan sonra çok zor... Güniz Sokağa inecek bir Demirel'in siyasi ağırlığı Bayar kadar olacaktır.

-Bize göre, Demirel için bundan sonra en kalıcı işler, "Devlet Elçisi" gibi görev yapmak, hatıralarını yazmak ve 12 Eylül sonrasında olduğu gibi, sistemin sağlıklı işleyebilmesi için gerekli özeleştirilerde bulunmaktır.

-Burada son olarak, medyadaki Demirel lobisinin tavrına temas etmek gerekiyor. Zaman zaman parti içi demokrasiden, milletvekilleri üzerindeki liderler sultasından, milletvekillerinin özgür tavır geliştiremediğinden şikâyet edenlerin, bugün Anayasa'yı da aşıp, milletvekillerinin oylarını Demirel'den yana eğip bükmek için seferber olmaları medyamızdaki yanar-döner hava için ilginç bir örnek teşkil ediyor.


25 Şubat 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...