YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 

 

Biraz sağduyu, biraz da akıl

 
gözaltılar, bölgeyle ilgili hesapların yeniden gözden geçirilmesini gerektirecek kadar radikal bir değişimi başlatma istidadı taşıyor...

 

HADEP'li üç belediye başkanının gözaltına alınması başlı başına bir olay; ancak üzerinden geçen her gün olaya çok daha ilginç yeni boyutlar kazandırıyor. Son gelişme hepsinden ilginç: Başkanların gözaltına alınması, öyle sanıldığı gibi hükümetin planlı-programlı bir çıkışı değilmiş; Dışişleri Bakanı İsmail Cem olaya hukukî kılıf bulma çabasına girse bile Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün "Aşırılıklar var, onaylamıyoruz" sözleri buna işaret ediyor. Dün DGM'den başkanlar için tutuklama kararı çıktı: HADEP davasında da yöneticilere cezalar yağdı. Belli ki, bir el yeni bir süreç başlatma hazırlığında...

'Yeni bir süreç' dememin altını çiziniz lütfen; çünkü üç belediye başkanının gözaltına alınması, sonu şimdiden görülemeyecek bir süreci başlatacaktır kaçınılmaz olarak...

Bizde pek anlaşılmayan bir nokta var: Sonu şaşırtıcı gelen olayların başlangıcı ilk elde önemi pek farkedilmeyen basit gelişmeler olabiliyor... Birinci Dünya Savaşı elbette bir Sırp suikastçının tabancasını ateşlemesiyle başlamadı; ancak o olayın süreci hızlandıran etkisi de inkâr edilemez. Abdullah Öcalan'ı İmralı'ya götüren sürecin ilk adımı, bir kuvvet komutanı ile Cumhurbaşkanı'nın Suriye'yi hedef alan sözleriyle atılmıştı; belki onları da kendilerine verilen brifingler öyle bir davranışa sürüklemiştir... HADEP'li başkanların gözaltına alınması da, ileride daha iyi ortaya çıkacak, şimdiden öngörülmesi güç yepyeni bir süreci başlatabilecek önemdedir...

Mahiyet değişerek süren ülkemizin en temel sorununun bundan sonraki aşamalarının neler olabileceğini başka ülkelerdeki örneklere bakarak tahmin edebiliriz. Belli ki, yepyeni bir 'siyasallaşma' evresine giriyoruz ve Avrupa Birliği (AB) irtibatı siyasallaşacak sorunu uluslararası alana daha güçlü biçimde taşıyabilecek... 'Siyasallaşma' sürecinde üreteceği politikalarla sorunun çerçevesini belirleyecek aktörün kimliği henüz tam açık değil; PKK devre dışı görünüyor, oluşacak yeni bir parti kadar HADEP'in de siyasi aktör olarak önem kazanması mümkün...

HADEP'li başkanların gözaltına alınmasının pratikte birbirine taban tabana zıt iki sonuçtan birini doğurması beklenebilir. Gözaltılarla başlayan süreç, Anayasa Mahkemesi'nde süren kapatma dâvâsına hız kazandırarak HADEP'i siyaset sahnesinden silebilir ve böylece yeni aktörlerin önü açılabilir; bu ilk ihtimal... İkinci ihtimal de, AB güçlü bir biçimde arka çıkarsa, gözaltılarla bölge insanı gözönünde önemi artacak HADEP'in bu bunalımdan güçlenerek çıkmasıdır... Sonuçta hangi ihtimal gerçekleşirse gerçekleşsin, gözaltılar, bölgeyle ilgili hesapların yeniden gözden geçirilmesini gerektirecek kadar radikal bir değişimi başlatma istidadı taşıyor...

Bu noktada 'tehlike', Adalet ve Dışişleri Bakanları'nın açıklamalarından burunlara gelen 'oldu-bitti' kokusudur... Hükümetin en kritik iki koltuğunda oturanların ne olduğunu anlayamadığı, birinin eleştirileri göğüsleyecek mâzeret bulmakta zorlandığı, diğerinin aşırılıklar yüzünden endişelendiği bir gelişme, hiç beklenmeyen sürprizleri içinde barındırıyor olabilir... AB adaylık süreci heyecanıyla, Türkiye, telâfisi imkânsız yanlışlar işleyebilir...

Bu endişemizin kökeninde, Güneydoğu merkezli sorunun son 20 yıl boyunca nasıl kötü bir 'kriz yönetimi' ile içinden çıkılmaz hale getirildiğini gözlememiz yatıyor. PKK'nın başlangıcı ile bugünü arasında büyük farklar var; PKK -tıpkı sonradan Hizbullah için de dile getirilen iddialarda olduğu gibi- çıkışı kuşkular gölgesinde bir örgüt, ama Türkiye'ye 20 yıllık maddî ve mânevî mâliyeti akıl alır gibi değil. Bunda en büyük payın sahibi, PKK'ya karşı nasıl bir tavır alacaklarını tam belirleyememiş kadrolar; benzer kadrolar bugün de sorunun 'siyasallaşması' sürecinde aynı hatalı yaklaşımları sergileyebilirler...

Son olayın akla getirdiği türden oyunlara âlet olmamak için Türkiye'nin tutması gereken yol belli: Toprakları üzerinde yaşayan bütün insanları mutlu edecek köklü bir yapısal değişimi kendi eliyle gerçekleştirmek... Bunu yapmadığı sürece, bu topraklar dışında planlanmış oyunlara sahne haline gelmesi ve sonu baştan kestirilemeyecek süreçlerin elinde oyuncak olması kaçınılmaz...

Bize sağduyu ve biraz da akıl gerekiyor...


25 Şubat 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Fehmi Koru

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...