| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Alkışlanacak bir demokrat tavır
Bir taraftan yasa ve anayasa maddelerini dillerinden düşürmeyip diğer taraftan onları dilediği gibi çiğnemekte kimse bizimle yarışamaz. Yürütme veya yargının kendisine tanınan sınırlarda durmadığı, hukukun ayaklar altına alındığı her olayda yetkililerin demeci hazırdır: "Türkiye bir hukuk devletidir; hukukun gereği neyse o yapılacak; kimse kendisini kanunların üzerinde görmesin." Aslında bu cümlede "yapılacak" sözcüğünden sonra çıplak gözle görülmeyen parantez arasında bir ünlem işareti, "kimse" sözcüğünden önce de bizden gayrı eki vardır. O zaman cümle gerçek anlamıyla ortaya çıkar: "Türkiye bir hukuk devletidir; hukukun gereği neyse o yapılacak(!); "(bizden gayrı) kimse kendisini kanunların üzerinde görmesin." Evet gerçekten cümlenin esas şekli böyledir ve uygulama buna göre olur. Buna sayısız örnek verilebilir, bu örneklerin alt alta sıralanması bile sayfalar tutar. İsterseniz son örnekten başlayalım. Bilindiği üzere Anayasa, cumhurbaşkanlığının süresini bir defaya mahsus olmak üzere 7 yıl olarak belirlemiş. Şimdi bu hüküm değiştirilmek ve 5+5 yapılarak aynı cumhurbaşkanının iki defa seçilmesine imkan tanınmak isteniyor. Bu değişikliğin halihazırdaki cumhurbaşkanının görev süresini uzatmak için yapılması en azından şık değil. Ne var ki artık şıklık filan aradığımız yok. Deve misali, neremiz doğru ki... Ancak hiç değilse bu değişikliğin yasal gerekler yerine getirilerek yapılması icap etmez mi? Mevcut Anayasa, cumhurbaşkanlığı seçimini, anayasa değişikliklerini belli bir esasa bağlamış; gizli oyla yapılacak ve bu konuda gurup kararı alınmayacak. Pekala neden böyle bir yol izlemiş Anayasa? Nedeni belli: Milletvekilleri Cumhurbaşkanını seçerken, anayasa değişikliklerini yaparken herhangi bir baskı altında kalmasınlar, liderlerinin yönlendirmesi olmadan yapabilsinler. Türkiye'de mevcut lider sultasının zararlarını kısmen olsun hafifletmeyi düşünen bir düzenleme biçimi. Gelin görün ki sanki Anayasa böyle dememiş de tam tersine "değişiklikler sadece liderlerin oyuyla yapılır" demiş. Başbakan'ın son konuşmasına bir kulak verin: "Anayasamıza göre Anayasa değişiklikleri de (md. 175), cumhurbaşkanlığı seçimi de (md. 102) gizli oyla yapılır. Bu konularda bağlayıcı parti kararları alınamaz." Buraya kadar bir gariplik yok; mevcut kurallar tekrar ediliyor. Esas şenlik bundan sonrasında. Ecevit devam ediyor: "Eğer bir genel başkan, Cumhurbaşkanlığı gibi devletin bütünlüğünü, ulusun birliğini rejimin esenliğini ilgilendiren yaşamsal bir konu söz konusu olduğu zaman, kendi partisinde uyum sağlayamazsa liderliğinin gereğini yerine getiremiyor demektir." Gördünüz mü mantığı? Anayasa'nın açık hükmüne rağmen Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Anayasa değişikliği konusunda bir lider milletvekillerine baskı yapmıyor, bir başka ifadeyle partiyi esas duruşa geçiremiyorsa liderliğinin gereğini yerine getiremiyor demektir. Başbakanın demokrat tavrına şapka çıkarmamak mümkün değil. Halbuki Anayasa'yı hazırlayanlar cumhurbaşkanının bu önemli fonksiyon ve konumundan ötürü milletvekillerinin hür iradeleriyle seçilmesi, yine anayasanın başka etkilerle değil millet temsilcilerinin serbest tercihleriyle değiştirilebilmesi için gizli oy şartını getirmişlerdir. Her zaman ifade etmeye çalıştık. Bir ülkede hukukun üstünlüğünün tesisi, halkın iradesinin yönetime yansıması bu yöndeki yasal metinlerin kabûl edilmesiyle olmuyor; bu metinlerin içeriğinin hayata geçirilmesiyle oluyor. Bu da iktidarı ellerinde tutanların ya gönül rızasıyla veya mecbur kaldıkları için yetkilerinin, daha genel bir ifadeyle iktidarlarının sınırlanmasına razı olmasıyla gerçekleşiyor. Aksi halde Türkiye'deki gibi hukukun üstünlüğünün, demokrasinin ağızlarda sakız gibi çiğnendiği ama hayata geçirilmediği garip bir uygulama karşımıza çıkıyor. Hasılı, bizde anayasa uyulmak için değil, çiğnenmek için hazırlanıyor.
makifaydin@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|