T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bir girişimcinin hazin sonu

"Sanayi sonrası" toplumların gücü, ordularından değil, Peter Senge'in yönetim literatürüne kazandırdığı deyişle "öğrenen örgüt"lerinden gelir. Türkiye'nin öğrenmesini seven kuruluşlarından Alarko Holding'in Eşbaşkanı Dr. Üzeyir Garih dehşet verici bir cinayetle hayatını yitirdi.

Ben Garih'le ilk 1967 yılının bahar aylarında karşılaştım. O yıl biz İTÜ'nün son sınıf öğrencileriydik. O dönemin gözde mesleği mühendislikti. Dönemin etkisinde kalarak, ben de kendimi mühendislik eğitimi veren İTÜ'de buldum. "Toplu iğne bile üretemeyen" Türkiye'ye sanayileşme yolunu o yıllarda mühendislerin açacağına inanılırdı.

"Isıtma, Soğutma ve Havalandırma" dersinin hocası İhsan Gülferi, bir dersinde bizi Alarko'nun o günlerde Rami'de olan fabrikasına götürdü. Sınıfı kapıda eski bir İTÜ'lü olarak Garih karşıladı. Fabrikayı baştan sona gezdirdi. Ayrıca "Isı Tekniği" alanındaki ürünlerini bir bir tanıttı. Sanayileşmede mühendislerin önemini anlatan da bir konuşma yaptı. Onun yerinde duramayan, dünyaya açık enerji dolu davranışları hepimizi etkilemişti.

Yıllar sonra ÖFK'larında üst düzey yönetici olarak çalışırken, işbirliği yapmak için kendisine gittiğimde hiç tereddüd etmeden, kurumlar aracılığıyla hammadde ve malzeme aldı. Çünkü Garih yeniliklere açık, hesap yapmayı iyi bilen "bir mühendis girişimciydi." Fatih Üniversitesi'nin İşletme Bölümü'nde, son sınıf öğrencilerinin seçimlik dersi "Girişimcilik ve Girişim Kültürü"ne hoca olarak onu düşünmüştük. Ancak onu Üniversite'de görmek kısmet olmadı.

Garih gerçek bir girişimci mühendisti. Mühendisleri çok sever "Bizim holdingimizde finansmancılar bile mühendistir" derdi. Türkiye'nin üretim gücünün büyütülmesinde gerçekten İTÜ'nün ayrı bir yeri olmuş. Özal'dan Erbakan'a, Garih'ten Arnold Hornfeld'e kadar iş ve siyaset dünyasına önemli isimler kazandırmış.

Bir yandan globalleşirken, bir yandan da lokalleşen glokal dünyanın merkezini Garih gibi "kalitenin pasaportu olmaz" diyen girişimciler oluşturuyor. Sınırların önemini yitirdiği bir dünyada artık tek merkez yok. Mükemmeli arayan her girişimci ülkesini dünyanın merkezi yapabildiği gibi, ülkesinin ürün ve hizmetlerini dünyanın diğer merkezlerine de taşıyabilir.

Girişimciler, ülkelerinden aldıklarının kat kat fazlasını toplumlarına vererek, ülkelerinin üretim gücünü büyütmede lokomotif görevi yüklenirler. Bu bağlamda, sivil ve asker bürokratlarla birlikte politikacıların büyük bir çoğunluğu onların eline su bile dökemez. Çünkü zamanın ruhunu kavramış, çağın nabzını tutan bir girişimci, ülkesine yalnızca tüketmesini bilenlerden çok daha büyük katkıda bulunur.

Girişimciler evrensel etik ilkelere bağlı kalarak, iyi güzel ve doğru olanı yapmaya çalışırken, ayrıntıları gözden kaçırmazlar. Onlar boş hayallere kapılmamak için, ayaklarını yere sağlam basarak, günlük hayatın da gerçeklerinden kopmazlar.

Glokal dünyada artık merkez ve çevre çatışması olmayacak. İster siyasi, ister ticari, isterse gönüllü olsun, her kurum ve kuruluş kendini merkez olarak görmedikçe, bir dünya şirketi olamaz.

Garih Türkiye'yi merkez olarak görüyordu.

O dünya devleti olmasını bilen Büyük Osmanlı'nın simgesiydi.

Onu öldüren Osmanlı'yı öldürdü.


29 Ağustos 2001
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED