T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Üzeyir Garih cinayetinin üstündeki 'hayalet'.

Üzeyir Garih gibi çok yönlü bir kişiliğin, İshak Alaton'un deyişiyle 'ucuz' bir şekilde öldürülmüş olma ihtimalini kabullenmekle, daha kapsamlı bir olayla karşı karşıya olmaktan şüphelenmek arasında 'askıda' kaldı Türkiye. Polisin ilk anda yaptığı açıklamalar son derece sıradan bir olayla karşı karşıya olunduğu izlenimini verince, kuşkuculuk ile donanmış gazete merkezleri bile, 'kuşkuculuklarını işletememenin şaşkınlığını' yaşadılar epey bir müddet. Yani, Garih'in şu anda doğru çıkmadığı anlaşılan tinerci olayına benzer bir şekilde ölmüş olması kabulü zor bir şey gibi gözüktü. Ölüm en çok sıradan bir olgu olarak ortaya çıktığı zaman kabullenilmesi zor bir olgu oluyor çünkü. Şimdi ise yavaş yavaş daha karmaşık bir olayla karşı karşıya olunduğu izlenimi edinilmeye başlanınca, 'bu toprakların idraki'ne daha kolay hitap eden bir hale büründü olay.

Kuşkusuz Garih herhangi biri değil. Sadece önde gelen bir işadamı olmasının ötesinde bir kişiliğe ve kimliğe sahip. Türkiye'nin tüm yapısal sorunları hakkında fikir yürütebilen ve belli bir safı olan bir kişi. Anlaşıldığı kadarıyla geniş bir uluslararası ilişkiler ağına da sahip. Ayrıca, İsrail-Filistin anlaşmazlığında, ait olduğu kök-kimliğe aykırı gelebilecek yaklaşımları olduğu da öğrenildi. Fakat bütün bunlar Garih'in de diğer tüm insanlar gibi sıradan bir şekilde ya da ucuz bir yolla ölümle buluşmasına engel değil. İlk anda yapılan açıklamalar tabloya daha uygundu bu yüzden. Eğer ortada bir örgüt varsa, kalabalıklara yakın bir mekanda ve mekanın kalabalığını daha da artıracak bir cumartesi günü, üstelik bir bıçakla cinayetin işlenmesinin mantığını açıklamakta zorlanmak kaçınılmaz. Tüm bunlar sıradan ve ucuz bir cinayetle karşı karşıya olunduğu kanaatini pekiştirecek özellikler...

Fakat şu anda bu tablo kimseye makul gelmiyor artık. Bunu yanı sıra, polisin 13 yaşında bir çocuğu yakalar yakalamaz olayın çözüldüğü izlenimini vermesi ve ardından olayın karanlık bir çukur içinde belirsizliklere gömülmesi bir sürü soruyu yığdı bu olayın üzerine. Üstelik tüm bu kargaşa içinde gerçek suçluların izlerini kaybettirmek için yeterince zaman kazandıkları da çok açık.

İşte tüm bu soruların ortasında bu olayla birlikte malum 'hayalet' yine ortaya çıkıyor. Gerçekten sıradan bir olayla karşı karşıyaysak, olay neden bu kadar dallanıp budaklandı? Eğer bu bir örgüt işiyse ve görünenden çok daha başka sebeplere dayanıyorsa, işin uzmanları bunu tesbit etmekte neden bu kadar zaaf göstermiş oldular? İşte hayalet tam bu noktada başını uzatıyor ve kötü bir ihtimal beliriyor. 'Olay gerçekten sıradan bir olay olabilir ama birileri bu olayı Türkiye'de bir gerginlik çıkaracak biçimde toplumsal bir niteliğe mi büründürmeye çalışıyor?' sorusu ortalıkta dolaşmaya başlıyor.

Bu yazının yazıldığı saatlerde, polis yeni bir şüpheli tespit etmişti. Şüphelinin afla salıverme yasasından yararlanarak çıktığı özellikle belirtiliyor haberlerde. Bu arada, tinerci denilen çocuğun tinerci olmadığı, yaşının 13 olmasına rağmen emniyet binasında kötü muameleye tabi tutulduğu, üzerinde Arapça 'Allah' yazısı bulunduğu söylenen kanlı çuvalın polisin cesedi örtmek için kullandığı çuval olduğu gibi bir dizi 'gerçek' ortaya çıktı. Tüm bunlar asıl şiddetin nereden kaynaklandığını ve bu toplumun sembolik olandan fiziki olana kadar şiddet üretmede ne denli iştahlı olduğunu apaçık ortaya koyuyor. (Bunun yanı sıra cinayetle ilgili olarak MOSSAD ajanları gelip özel çalışma başlatıyorlar, oysa Garih'in cenazesi Türk bayrağına sarılarak gömüldü...)

'Hayalet' ise bütün bu olayların çevresinde dolanıp duruyor... Olay adi bir cinayet mi, yoksa örgüt bağlantılı siyasi bir cinayet mi henüz aydınlanmadı, ama belli yerlerden kimi örgüt adları verilerek ve belli toplum kesimlerini itham altında bırakması çok kolay senaryolar üretilerek, olayın çözümü oldu bittiye getirilmeye çalışılıyor. Her olayda kolaylıkla yapılan şeyin yapılmasında bu sefer biraz zorlanıldı, ama bu sefer de teşebbüsler devam edyor.

Olayın gerçek sebebinin ne olduğu ve olayın arkasında kimler olduğu meselesinden çok, 'olayı bir yerlere bağlama ve bir an evvel rahatlama seansları' bütün korkunçluğuyla sahneyi işgal etmeye çalışıyor. Böylesi önemli bir kişinin öldürülmesinden sonra, bu kadar sorumsuzca davranılması ve bu sorumsuzlukta en büyük payın devlet görevlilerine ve medyaya ait olması gerçekten vahim.

Gerçekten varsa bir örgüt bağlantısı, o bağlantının izini kaybettirmesi için gereken zamanın dolaylı biçimde yaratılmış olması sonucunu doğuracak kadar birçok yanlış üst üste yapıldı. Netice de, her geçen an 'hayalet'in güçlenmesine biraz daha müsait hale geliyor. Hem de herkesin gözleri önünde...


29 Ağustos 2001
Çarşamba
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED