|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye'deki gelişmeleri izlerken, "Süleyman Demirel muhalefetteki bir partinin lideri olarak siyasî hayatın içinde bulunsaydı, ne olurdu acaba?" diye içinizden geçirdiğiniz oluyor mu hiç? Benim oluyor. Ekonomisi batmış, savaş arefesinde bir ülkede, halkın desteğini kaybetmiş bir iktidar karşısında, Demirel muhalefeti, siyasî hayatı derinden sarsardı. Tam da gökkubbenin tepesine indirileceği bir iktidar var işbaşında. Türkiye'de bugün iktidar yok, ama maalesef muhalefetin varlığından da söz edilemez. Ekonomik göstergeler gelecek yılın çok daha berbat geçeceğine işaret ediyor: Vergi gelirleri muazzam düşeceği için devlet maaş öderken bile zorlanacak... İşsizlik tahammül sınırları ötesine geçecek, fukaralık yaygınlaşacak... Devâsâ iç ve dış borçlar alacaklıları Hazine'nin kapısına yığacak... Bir devletin iflâsı nasıl oluyorsa, Türkiye, o hale düşecek işte... Bunlar benim kehânetlerim değil, ekonominin gidişine bakarak yabancı uzmanların koyduğu, beynini satışa çıkarmamış bizim ekonomistlerin de paylaştığı teşhisler... Amerikan büyükelçisi Robert Pearson'un kendisine sunduğu, 11 Eylül'deki uğursuz terör olayının Üsame bin Laden'in ürünü olduğuna dair kanıtları 'inandırıcı' bulup bulmadığına yönelik soruya, Başbakan Bülent Ecevit'in, "ABD'nin inandırıcı bulması bizim için de inandırıcıdır" cevabını verdiğini herhalde duydunuz. Böyle bir 'açık çek' ABD gibi ülkelerin arayıp da bulamadıkları fırsattır; Türkiye'nin her şeye rağmen mâceralardan uzak duracağına inanan bizler gibiler için ise tam bir hayal kırıklığı... Sonuçları dün açıklanan ANAR anketi bir çok yönden zihin açıcı. Türkiye'de insanlar, ABD kaynaklı yönlendirici haberlere rağmen, 11 Eylül günü New York ve Washington'u vuran eylemleri Üsame bin Laden gibi birinin yapabileceğine inanmadıkları ("Bin Laden yapmıştır" diyenlerin oranı sadece yüzde 13.3) gibi, bir savaş çıkması durumunda Türkiye'nin ABD'ye üslerini kullandırmasını da ("Kullandırmasın" diyenler yüzde 64.5, "Kullandırabilir" diyenler 27), Afganistan'a asker gönderilmesini de doğru bulmuyor ("Doğru bulmuyorum" diyenler yüzde 86.1, "Doğru buluyorum" diyenler 8.4). İhtilâfın bir 'Müslüman-Hıristiyan Savaşı'na dönüşebileceğinden de endişe ediyor Türk halkı ("Dönüşebilir" diyenler yüzde 57.4, "Dönüşmez" diyenler 30.9). Bu sebeple de, Amerika'ya tam destek verilmesine karşı çıkıyor ("Yanlış buluyorum" diyenler yüzde 63.9, "Doğru buluyorum" diyenler 26)... Bu, hükümetin, halkla ters düştüğünü haykıran bir tablodur. ANAR anketinde hükümetin arkasından halkın çekildiğini açığa vuran başka sonuçlar da var. İktidarı oluşturan üç partinin desteği yalnızca yüzde 11.7; bu da Meclis'te üçte iki çoğunluğa hükmeden koalisyonun vatandaş nezdindeki desteğinin yerlerde süründüğüne işaret ediyor. Halkın sadece 25.3'ü gelecekten çok ümitli veya ümitli olduğunu söylüyor, ancak yüzde 25.6 "Hayatımdan memnunum" diyebiliyor... Mutluluk ve umut düşmanı bir siyasî ortam var Türkiye'de... Böyle bir ortam muhalefet partilerini güçlendirip halkla bütünleştirir ve çıkış yolları göstermesini sağlar... Bugünün tek bir çıkış yolu var, o da fazla gecikmeden seçime gidilmesidir. Muhalefetin, halkın önüne düşerek, ülkeyi adım adım sandığa doğru yönlendirmesini gerektiren bir ortam bu... 'Seçim' sözcüğünün telâffuz edilmesinin bile iktidar partilerinin içlerini karıştıracağı, yeniden seçilme şansını yitirme endişesine düşen iktidar milletvekillerini yeniden düşünmeye sevkedeceği bir ortam... Nitekim, muhalefet kış uykusuna erken yattığı için henüz "Seçim" diye bağıran olmadığı halde, ANAP ve DSP'nin içleri şimdiden karışık... Süleyman Demirel veya politikada halkın gücünü kullanmayı onun kadar bilen herhangi bir siyaset adamı, ülkeyi iflâs ettiren, insanları fukaralaştıran, savaş çığlıkları atanlarla birlikte hareket eden bugünkü iktidara gününü gösterir, koltuğu Hint fakirinin iğneli tahtasına döndürürdü. Anayasa değişiklik paketi Meclis'ten geçer geçmez, muhalefet görev başına!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |