T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Terörist yakalanırsa, terörizm biter mi?

Amerika'yı hedef alan "terörist saldırı"yı, hiçbir gerekçeyle doğru ve haklı bulmak mümkün değil..

6000'i aşkın insanı öldürülmüş ve uygarlığının merkezlerine alçakça bir saldırı yapılmış olan Amerika'lılara, "ama siz de bunu hak ettiniz" şeklinde ideolojik gerekçeler sunmak, akılsızlıktan başka birşey olamaz..

Ne var ki, Amerika'nın mazlum ve tecavüze uğrayan ülke konumunda bulunması, "uluslararası hukuk düzeni"nin temel kurallarını çiğnemeyi de, hiç haklı kılmaz..

Türkiye'nin de içinde bulunduğu "Global Terörizme Karşı Cephe"nin varlık sebebi, intikam almak, misilleme yapmak veya "Kısas" uygulamak değildir.

Amaç, suçluları yakalayıp adalete teslim etmek ve global terörizmin beslendiği bataklıkları kurutmaktır..

Bir kere şu gerçeği unutmayalım..

Usame Bin Ladin veya diğer zanlılar, "terörist"lerdir.. Bunlar yakalanıp, yargılanıp, cezalandırılınca, neticede bireyler ve bunların örgütleri, adaletin ve uluslararası hukuk düzeninin müeyyideleri ile karşılaşırlar..

"Terörist", neticede bireydir veya bir örgüttür..

Ama "Terörizm", tarihte "devlet" kadar eski olan, ideolojilere, inançlara, davalara bağlı olarak kimlik değiştiren, şiddet eylemlerine dayalı bir "politik davranış" biçimdir..

Yani önceden bilelim..

Usame Bin Ladin'in veya "El Kaide" ile ilişkili terörist örgütlerin yakalanıp, cezalandırılmaları "teröristler"i bitirse bile "terörizm"i bitirmeyecektir..

Demek "yeni dünya düzeni" bazı coğrafyalardaki insanları terörizme yönlendiren koşulları da inceleyip, daha adil ortamlar için çabalar göstermelidir..

Çünkü, bir dönemde "terörist" olarak kabul edilenlerin, daha sonra "Bağımsızlık Kahramanı" veya "Özgürlük Savaşçısı" kabul edildiklerini gördük..

İşte Nelson Mandela, işte Yasir Arafat, işte Jomo Kenyatta, işte Cezayir'in FLN'i, işte Makarios, v.b..

İkinci mesele şu..

Bin Ladin ve Taliban hedef olarak alınırken, "İslam Terörizmi" kavramı da, ağızlara alınmamalıdır..

Sri Lanka'daki "Tamil Kaplanları" Müslüman değildir. İspanya'daki "ETA" Müslüman değildir.. İtalya'daki "Kızıl Tugaylar" Müslüman değildir.

Yani "Global Terörizm"e karşı mücadele ilan edilip, terörist örgüt listeleri açıklanırken, din-dil-ırk-bölge ayırımı yapılmamalıdır..

Terörizmi besleyen, uyuşturucu, silah kaçakçılığı ve benzer yer-altı ekonomisi alanları ele alınırken, Kolombiya'nın "Medelin Karteli"nin veya Rusya'nın "Leningrad Mafyası"nın, "Cosa Nostra"nın, Çin Hindi'ndeki "Altın Üçgen"in varlıkları da, hesapta bulundurulmalıdır..

Bir diğer mesele de şu..

"Uluslararası, tarafsız yargı", Bin Ladin ve El Kaide konusunda da, gündemde olmalıdır..

"Pan American" uçağının Lockerbie'de düşmesinin zanlıları, ancak "tarafsız yargı" söz konusu olunca, Kaddafi tarafından teslim edilmişlerdir..

"Sırp Kasabı" diye bilinen Miloşeviç, ne Bosna'lı Müslümanlar, ne de Kosova'lı Arnavutlar tarafından yargılanıyor.

Demek Taliban yönetimine, bu uluslararası-tarafsız yargı teminatı verilip, Bin Ladin'in teslimi istenilirse, çok önem taşıyan "Dünya kamuoyu" önünde, Taliban'ın tutunacak dalı kalmaz.. Bin Ladin'e yataklık etmeleri, sadece "Amerikan ittifakı"nın değil, "ortadaki" ülkelerin de gözünde, onları suçlu kılar..

Ama bir de fiili gerçek var..

Amerika çok güçlü ve çok öfkeli..

Bütün bu noktalara, acaba aldırır mı Amerika'nın karar merkezleri?

ŞAKA

İşte reform teklifi!..

Erbakan ve Tayyip Erdoğan'ın "yasaklı" kalmalarını sağlayan "Anayasa Reformu", ülkenin ufkunu açacaktır..

Bu reformu daha da ileri götürmek için, "Seçim Kanunu Reformu" da yapılmalıdır.

Buna göre yüzde 10 barajının üzerinde oy alan partiler, milletvekili çıkartamamalıdır..

En az oy alan parti, en büyük çoğunluğa sahip olmalıdır..

Ayrıca TBMM kararı ile, "Ecevit'in yaşı", 30 yıl küçültülmelidir..

SİYASİ AYIP

Anayasayı da, kendilerine benzetiyorlar!..

Böyle koalisyonun, "Anayasa Değişikliği" de böyle olur.. Hem "Avrupa Normları Türkiye'ye geliyor" diyeceksiniz..

Hem de, "Siyasi yasaklı" ayıbını, Anayasa değiştirirken devam ettireceksiniz..

Dün önce 25'inci madde değişikliklerinde Erbakan'ın yasaklılığını sona erdirebilecek önerge reddedildi..

Arkasından da, uzlaşmaya varılmış ve ilk turda kabul edilmiş metine yeterli oy verilmeyerek, Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilebilme imkanı da, yok edildi..

Sami Selçuk haksız mıymış?

Yeni bir seçim yapılıp, yeni bir parlamento oluşmadan ve ülkedeki bütün siyasi eğilimlerin katkısı sağlanmadan yapılacak bir Anayasa değişikliği, ne ölçüde getirebilir "Değişim"i?

Bir seçimde barajı geçebilecekleri şüpheli olan ve "lider bağımlısı" milletvekillerinin oylarını kullanan "temsilsiz siyasi partiler", ekonomide ne yaptılarsa, anayasal düzende de aynı şeyi yapıyorlar..

Yasakları sürdüren bu oylara bakılsaydı, kartelleri, tekelleri ödüllendiren "RTÜK değişikliği" bugün yürürlükte olurdu.

Bunlar, lider sultasına veya tekellere "evet", siyasi yasaklılığın bitmesine "hayır" derler.


4 Ekim 2001
Perşembe
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED