|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hani "Bu Meclis Anayasa'yı değiştiremez" diyen Sami Selçuk'a verip veriştiriyorlardı... Ne oldu? Bu Meclis daha özgürlükçü, daha katılımcı, daha demokratik bir anayasa yapabilir mi? Buna inanıyor musunuz? Dün Meclis'te yaşanan "komedi"yi izlediniz. Tüm partiler anlaşmıştı... "Anayasa Komisyonu"nda da uzlaşma sağlanmış, Anayasa'nın milletvekili seçilme yeterliliğine ilişkin 76. maddesi (teklifin 27. maddesi) yeniden düzenlenmişti. Madde, ilk turda da 369 oy almıştı üstelik. Bir hafta içinde ne olduysa oldu... İşe, ihtimal ki "ecinniler" karıştı... Milletvekilleri, ilk turda onay verdikleri "değişikliği", ikinci tur oylamada geri aldılar. Bu mu siyasetin önünü açacak anayasa değişikliği? Hani kimse Meclis'e tazyik yapamazdı Ömer Bey! Hani kimsenin haddine değildi parlamentoya akıl vermek? Sami Selçuk'a küfrederek Meclis'in onuruna sahip çıktıklarını zannedenler, üzerinde uzlaşma sağlanmış bir maddenin, bu kadar kısa bir sürede (üstelik Meclis'in saygınlığı ve güvenilirliğine gölge düşürmek pahasına), gündemden düşürülmesini neden "onur" sorunu yapmıyorlar? Niçin burada halk iradesine yönelik bir "tazyik" olduğunu düşünmüyorlar? Meclis'in görevi, görünür görünmez baskılara karşı "irade-i milliye"ye sahip çıkmak değil midir? 76. madde, "Tayyip maddesi" olarak biliniyordu ve Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun başvurusunu, bu maddede değişiklik ihtimali belirdiği için gündeme almayı ertelemişti. Meclis, bu kararıyla, sadece siyaset alanını daraltmış olmadı... Daha kötüsü, siyaset kurumunu "çözüm mercii" olmaktan çıkardı... Tayyip korkusunu anlamak lazım, diyeceksiniz. Mesele, "Tayyip meselesi" değil. Beğenirsiniz beğenmezsiniz, Tayyip Erdoğan hareketi (geniş yığınlar nezdinde) Türkiye'yi içine yuvarlandığı siyasetsizlik ortamından kurtaracak bir "çıkış", bir "şans", belki de bir "son imkân"dı. Bu hareket ANAP'ıyla DSP'siyle MHP'siyle tüm partilere itibarını iade edecek, siyasete yeni bir kulvar açacak bir girişimdi... Çünkü, (ekonomik krizin de etkisiyle) siyasî partilere yönelik halk tepkisi, son aylarda mihver değiştirip parlamentoya ve siyaset kurumuna karşı her düzeyden kabul gören bir "çürütme kampanyası"na dönüştü. Meclis bu kararıyla hem "yasakçılığı" kurumsallaştırmış, hem de kendi geleceğini torpillemiş oldu. Mustafa Erdoğan hocanın da altını çizdiği gibi, mezkur anayasa değişikliğinin akıl dışı "dil yasağı"nı ve idam cezasını kısmen kaldırmak, 12 Eylül tasarruflarına yargı yolunu açmak dışında demokratikleşmeye katkısı "hiç" mesabesindedir. Avrupa Birliği'nin Katılım Ortaklığı Belgesi açısından bakıldığında ise, tam bir hayal kırıklığı...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |