T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Cumhuriyet çözüm üreten sistemdir

Bugün Cumhuriyet bayramı. Bir çok resmi binanın üstünde, bayraklar ve posterlerle birlikte, Atatürk'e ait, "Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir" vecizesi de asılacak. Bir hanedan yönetiminden egemenliğin millete devredildiği Cumhuriyet'e geçiş, biraz da bu yeni yönetim tarzının 'kimsesizlerin kimsesi' olma iddiası sebebiyle, bayram olarak kutlanıyor.

Bu Cumhuriyet bayramında gündemi işgal eden konunun, "Ülkeyi iki ayda düze çıkarırım" sözü ile, kırk yıl fiilî siyasetin içinde bulunmuş, yedi kez başbakanlık yapmış, yedi yıl süreyle cumhurbaşkanlığı makamını işgal etmiş Süleyman Demirel'in yeniden yönetime göz koyması oluşu ilginç. Osmanlı hanedanı içerisinde otuzüç yıl tahtta oturan vardı; Süleyman Demirel fiilî siyaset süresi olarak o rekoru çoktan aşmış bulunuyor. 78. yıldönümünde, Cumhuriyet'ten sadece iki yaş küçük bir politikacıdan medet aranması, herhalde Cumhuriyetimiz açısından övünülesi bir durum değil.

"Ülkeyi iki ayda düze çıkarırım" formulünün sahibini kınıyor değilim; tersine, onunki, bir yönüyle, 'fedakârlığa tâlip olmak' bile sayılabilir. 76 yaşındaki bir kişinin, devletin eski cumhurbaşkanlarına sağladığı imkânlarla bir köşede oturmak varken, günlük politikanın dağdağası içerisine dönmek istemesi, bir 'hırs-ı pirî'den çok 'görev ruhu' ile açıklanabilir. Üzerinde esas durulması gereken, olgun çağına girmiş Türkiye Cumhuriyeti'nin, bunca ilerleme iddialarına rağmen, hâlâ 'kurtarıcılara' muhtaç olmasıdır...

Cumhuriyet, tanımı gereği, çözüm üretebilme sisteminin adıdır. Monark yönetimlerinde, iktidar bir aileye mensubiyetten meşruiyetini aldığı için, sistem kilitlendiğinde çözüm üretebilmek zordur. Öyle durumlarda bile, kan dökmeyi de göze alarak, çözüm üretilebilen topraklarda yaşıyoruz. Oysa, şimdi yaşayarak gördüğümüz gibi, 'kimsesizlerin kimsesi' olma iddialı Cumhuriyet, hepimizi sahipsizliğe mahkum etmiş bulunuyor. Ekonomik bir kriz yaşıyoruz ve kriz her geçen gün daha da derinleşiyor... Toplumsal dirliğimizi sağlayan değerler sistemi sarsıntıda, bu sarsıntıyı nasıl atlatacağımızı doğru dürüst tartışamıyoruz... 'Teröre karşı mücadele' adıyla açılan global topyekün savaşta senaryoların merkezindeki ülke Türkiye; ancak geleceğimizi etkileyecek kararları alması gerekenlerin arkasında halk desteği bulunmuyor... Sistem kilitlenmiş durumda ve çözüm de ortalıkta görünmüyor.

O halde, bu Cumhuriyet bayramında adını koymakta bir mahzur yok: Şu anda yaşanan bir 'sistem krizi'dir...

Türkiye'nin karşı karşıya olduğu sorunlar, kim aksini iddia ederse etsin, iki ayda çözülecek basitlikte değildir; ancak, bazılarının inanmamızı istedikleri gibi de bütünüyle 'çözümsüz' bir durumumuz yok. Meşruiyet içerisinde üretilebilecek birden fazla formül bulunuyor. Türkiye, iki yakasını biraraya getirecek fedakârlık taleplerine halkın gönülden katılacağı, gözlerini geleceğe dikmiş yeni bir anlayışla sâhil-i selâmete çıkabilir. Ülke nüfusu gibi genç, ülke insanı gibi inançlı bir siyasi kadroyla...

'Sistem krizi' adını koyduğumuz sorun, yalnızca beceriksiz iktidardan kaynaklanmıyor. Siyasetçilerin bütününe yönelik güvensizlik bir gerçek olsa bile, toplum, çözümü, sonu belirsiz maceralarda değil, yine siyasette arama eğiliminde. Sorunun gerçek sebebi, toplumun kendisine kredi açmaya hazır olduğu muhalefetin tercih ettiği siyaset yöntemi. Kamuoyu yoklamalarının önde gösterdiği Ak Parti sözgelimi; etkili iç ve dış çevrelerin suyundan giderek sistem dışı güçlerin engellerini aşacağı, oyların bölündüğü bir ortamda her dört seçmenden birisini ikna ederek iktidara geleceği hesabında... Haklı olsa bile yanlış bir hesap bu; o yolla gelinen iktidar gerçek anlamda bir 'ateşten gömlek' haline dönüşeceği için...

Eski cumhurbaşkanının ülkeyi iki ayda düze çıkartma vaadi bugün tebessümle karşılanıyor olabilir; ancak, ülkeye sahip çıkması gereken siyasi kadroların yanlışları, bir süre sonra, o sözlerin sahibine yeniden şans tanınmasını getirebilir. Sokullu Mehmet Paşa, Zigetvar seferinde vefat eden yaşlı sultanın (Kanuni) ölümünü bir hafta saklamak ihtiyacı hissetmişti; çünkü kitleler, yaşlı da olsa, bildikleri yöneticiye yönelir...

Bugünkü sorunu aşmak için seçime endeksli bir milli mutabakat hükümeti kurmak çok mu zor?


29 Ekim 2001
Pazartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED