|
|
|
|
ABD'nin kısa vadedeki tepkisi şiddetli olursa, ABD sistemi miadını doldurmuş demektir. Estetik cinayeti kimin işlediğini aramıyor, sadece fırsattan istifade etmeye çalışıyor. Pax Amerika çatırdıyor. Çatırtının ilk seslerini on yıl önce yazdığımda çok erken davrandığımı söyleyenler çoğunluktaydı. (Bkz. Amerikan Yüzyılının Sonu, İz Yayıncılık.) Oysa kitaptaki telif ve çevirilerde işlenen ana fikir şuydu: Hegemonya döneminden güçler dengesi dönemine giriyoruz. Hegemonya dönemleri göreli barış dönemleridir. İkinci Dünya Savaşı'nın sonundan Soğuk Savaş'ın bitimine kadar geçen sürede, sömürge imparatorluklarının sancılı çöküşü dışında büyük ölçekli sıcak çarpışmalar olmamıştı. Çünkü hakiki süper gücün karşısına dikilecek bir mübariz mevcut değildi. Güç dağılımı dengesiz olduğundan, savaşa ihtiyaç yoktu. Güçler dengelenince, çeşitli biçimleriyle savaş kapı eşiğine yaklaşır. Denge önce ekonomik alanda gerçekleşir, sonra siyasi ve askeri alanlarda. Şu anda henüz bir simetrisizlik yaşıyoruz: Batı Avrupa ve Doğu Asya, ekonomik güç bakımından Kuzey Amerika'yı (esas olarak ABD) yakalamakla beraber, askeri (dolayısıyla siyasi) bakımlardan epey geridedirler. Estetik New York cinayeti, Amerikan gücünün sınırlarını ifşa ettiğinden, terazinin karşı kefesindekileri içten içe sevindirmiş olmalıdır. ABD'nin kısa vadedeki tepkisi şiddetli olacağa benziyor. Eğer böyle olursa, ABD sistemi miadını doldurmuş demektir. Öfkeyle kalkan zararla oturur. ABD estetik cinayeti kimin işlediğini aramıyor, sadece fırsattan istifade yeni avantajlar edinmeye çalışıyor. Avrasya derinliğine Afganistan üzerinden nüfuz etmek suretiyle, yakın geleceğin önemli küresel ve/veya bölgesel güçlerini (Çin, Hindistan, İran, Rusya, vb.) yakından kontrol etmek istiyor. Bu denli ihtiraslı bir yöneliş, yetmiş iki milletten oluşma Amerikan evinin güvenliğini sağlamaktan aciz bir sistem için çok aşırı bir talep değil midir?
Psikolojik çöküş başladıAmerika'nın yirminci yüzyıldaki en büyük sosyal bilimcilerinden biri olan Immanuel Wallerstein, Amerikan Yüzyılının Sonu'na eklediğim "Amerika ve Dünya" başlıklı yazısında şöyle diyordu: "Çöken ilk hegemonik güç değiliz biz. Büyük Britanya çöktü. Birleşik Eyaletler çöktü. Bu çöküşler yavaşça ve maddi bakımdan göreli rahatlık içinde gerçekleşti. Hegemonik bir gücün göbeği çok miktarda yağ bağlar. O yağ sayesinde 50-100 yıl yaşanabilir. ABD, zamanla siyasi bakımdan birkaç güçten biri haline gelse bile, ekonomik bakımdan ağırsıklet bir güç olmaya devam edecektir. Ancak, psikolojik bakımdan çöküş korkunç olacaktır. Ulusumuz çok yükseklerde uçuyordu, şimdi yere basmak zorundayız. Dünya liderliğinin sorumluluklarını zerafet ve etkinlikle yerine getirmeyi öğrenmemiz otuz yıl aldı. Şu anda payımıza düşen daha küçük rolleri zerafet ve etkinlikle kabul etmeyi öğrenmemiz de hiç şüphesiz en az otuz yıl alacaktır."
Yeni bir kollektif liderlikSorumlu ilim adamlığı budur. Sistemin güç odaklarını tahrik ederek, onları sonu gelmez savaşlara yönlendirmek değil; tam aksine, güçlerinin yeniden bilincine varmalarını sağlamak, dünyayı yaşanmaz hale getirmemelerini telkin etmektir. Bu otuz yılın, ABD dahil dünyanın birçok ülkesi için karanlık bir cinayetler çağı olmaması için, ilke-merkezli yeni bir kollektif dünya liderliğinin oluşturulması vazgeçilmez şarttır. Bu önemli noktaya medyadaki haber ve tartışma programlarında Ahmet Davutoğlu'ndan başka temas eden bir ilim adamına da maalesef rastlamadım. Stratejik Derinlik kitabını ikinci defa okumaya başlıyorum.
BEŞ BENZİN İSTASYONUAşağıdaki yazı, Thomas Friedman'ın Lexus ve Zeytin Ağacı (Küreselleşmenin Geleceği) başlıklı kitabından uyarlanmıştır. Biraz abartılı olmakla beraber, farklı sosyo-ekonomik sistemleri anlamamız bakımından öğretici olduğunu sanıyorum. Bugünkü dünya ekonomileri beş benzin istasyonuna benzetilebilir. Birincisi Japon benzin istasyonudur Burada benzinin galonu 5 dolardır. Ömürlük iş anlaşmaları imzalamış, üniformalı ve beyaz eldivenli dört adam size hizmet eder. Benzininizi doldurur, yağınızı değiştirir, camlarınızı silerler. Siz oradan huzur içinde ayrılırken de dostça bir gülümsemeyle arkanızdan el sallarlar. İkincisi Amerikan benzin istasyonudur Benzinin galonu sadece bir dolardır. Fakat benzininizi kendiniz doldurur, camınızı kendiniz siler, lastiklerinize kendiniz hava basarsınız. Sonra sokağın köşesini döndüğünüzde, dört evsiz adam jant kapaklarınızı çalmaya kalkar. Üçüncüsü Batı Avrupa benzin istasyonudur Benzinin galonu orada da 5 dolardır. İstasyonda bir tek görevli vardır. Lutfeder gibi benzininizi doldurur ve asık suratla yağınızı değiştirir. Sendikal sözleşmenin kendini sadece benzin doldurmak ve yağ değiştirmekle yükümlü kıldığını size birkaç kez hatırlatarak camlarınızı silmez. Haftada sadece 32 saat çalışır, günde 90 dakika yemek molası verir ve bu süre içinde istasyon kapalı kalır. Ayrıca her yaz Güney Avrupa'da 6 hafta tatil yapar. Devletin işsizlik sigortası son işlerinden daha çok para verdiği için 10 yıldır çalışmayan iki erkek kardeşi ve amcası, sokağın karşı tarafında bowling oynamaktadır. Dördüncüsü Rusya benzin istasyonudur Burada benzinin galonu sadece 50 senttir, fakat hiç benzin yoktur; çünkü istasyonun dört işçisi bütün benzini karaborsada galonu 5 dolardan satmıştır. Görevli dört işçiden sadece biri istasyondadır, diğer üçü yeraltı ekonomisinde başka işler tutmuştur ve sadece haftada bir kez haftalıklarını almak için uğrarlar. Beşincisi gelişmekte olan ülke benzin istasyonu Burada 15 kişi çalışır ve hepsi birbirinin hemşerisidir. İçeri girdiğinizde kimse sizinle ilgilenmez, çünkü yüksek seviyeli politik bir tartışma içindedirler. Devlet benzini sübvanse ettiği için, galonu sadece 35 senttir fakat 6 pompadan sadece biri çalışmaktadır. Diğerleri bozuktur ve Avrupa'dan gelecek yedek parçaları beklemektedir. İstasyon hayli kırık döküktür, çünkü sahibi Zürih'te yaşamakta ve bütün kazancını ülke dışına çıkarmaktadır. İşçilerin yarısının geceleri tamirhanede uyuduğundan, araba yıkama yerini de duş olarak kullandıklarından habersizdir. Müşteriler ya son model Mercedes veya uyduruk motosikletler kullanırlar; ama istasyonda her zaman iğne atsanız yere düşmez. Çünkü bisiklet lastiklerine hava basmak için insanlar akın akın gelirler. (Şimdi söyleyin bakalım, Türkler kaçıncı istasyonda?)
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
|
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |