T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Bu defa Türkiye'yi savunmayacağım!"

"Tarihî gün: Türk demokrasisinin sınav günü" başlığını koydu M. Ali Birand CNN Türk'teki "Manşet" programına...

Anayasa Hukukçusu bilim adamları söz birliği etmişçesine "FP'yi kapatacak somut deliller yok" diye açıklama yaptılar. Onlara göre de artık Türkiye "parti kapatma" sebebiyle AİHM'de tazminat ödemeye mahkûm edilmemeliydi.

Ekonomi FP dâvâsına kilitlendi. Karar günü, nerdeyse Borsa'da kuş uçmadı.

Avrupa Türkiye'yi dinledi. Acaba Türkiye, bilinen Avrupa Birliği kriterlerine karşılık nasıl hareket edecekti?

Hükümet, mahkeme kararının seçime yol açması "tehlike"si ile yattı kalktı.

Şu anda sonuç vermese de, Meclis son anda, parti kapatmayı zorlaştırma yönünde anayasa değişikliği için atağa kalktı.

Ve Anadolu'da milyonlarca seçmen, oy verdikleri parti ile ilgili kararı beklediler.

Gerçekten bir sınavdı bu. Türk demokrasisinin 2001'de, AB ile ilişkilerinin böylesine kritik süreçten geçtiği bir zamanda farklı düşüncelere ne kadar tahammül edebilecek bir açılım noktasına gelmişti?

Ve karar verildi:

FP kapanacak.

"2001 Demokrasi sınavı"nı geçtik mi?

Demokrasi bir başka bahara...

Hayırlısı olsun.

Şu anda yenilikçi-gelenekçi hangi eğilimde olursa olsun FP tabanının, kendisini yaralanmış hissettiğini vurgulamak zaid. İnsanlar bir kere daha siyasî temsil ve meşruiyyet taleplerinin "suç"damgası yemesini, vatandaşlık duygularıyla birlikte hazmetmek durumundalar.

Gene şu anda, Türkiye'den olumsuz tahminlere rağmen bir farklı açılım bekleyen çok farklı düşüncedeki çevrelerde şaşkınlık var. Herkesin içinden "Bunca gerçeğe rağmen mi?" sorusunun geçtiği muhakkak.

Merhum Prof. Dr. Erol Güngör'ün bir tesbiti vardı: "Sistemin en muhafazakâr ayağı yargıdır" diyordu. Türkiye koro halinde "daha fazla demokrasi" diye seslenirken yargıdan bir kere daha siyasî yasak çıktı. Beklentiler karşılığını bulamadı yargıdan...

Kararın önemli bir yanı "düşünce ve ifade yasağı" ndan yola çıkılmış olması. Parti "laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak"tan kapatılıyor. "Başörtüsüne ilgi"yi Anayasal suç saydı Anayasa Makemesi... Hani Namık Kemal'in ünlü "Ne efsunkâr imişsin" diye başlayan mısraları var. Onu şimdi "Ne efsunkâr imişsin ey başörtüsü!" diye tekrarlamak lâzım. Başörtüsü değil sanki bir yağlı ip... Merve Kavakçı zaten "başörtüsü" sebebiyle gitmişti, şimdi Nazlı Ilıcak'ı ve Bekir Sobacı'yı vuruyor karar. Kararın hukuki açıdan çok çok tartışılacağı açık. Uluslararası camiada Türkiye'yi zora sokacağı da açık.

Cemil Çiçek karardan önce yaptığımız telefon konuşmasında "Yassıada'dan bu yana üzerinde böylesine fazla konuşulan bir dâvâ olmadı" dedi. Haklı.

Türkiye'nin 40 yıl sonra Yassıada gibi hukuk özürlü bir yargılamayı hatırlaması ne kadar garip.

RP Davasının AİHM'deki duruşmasında Türkiye'yi savunan Prof. Dr. Ergun Özbudun "Bu kararın savunacak yanı yok. Türkiye'yi savunmayacağım. Kararı onaylamıyorum. FP'nin kapatılacak yanı yoktu" dedi NTV'ye verdiği demeçte. İşte Türkiye'nin dramı...

Bundan sonra ne olacak?

Bundan sonra FP camiasında ne olacak? Gözlerin ikili bir oluşum üzerinde olduğu açık.

Yenilikçilerden şu anda tabanı yaralayıcı hiçbir tavrın sergilenmeyeceğini, dün sabah yapılan toplantıda "bu hassasiyet içinde olma gereği" vurgulandığını biliyorum.

Ama kapatma kararının "yeni bir siyasî oluşum"un başlangıç vuruşu anlamına geldiği de muhakkak.

Yenilikçilerin ileri gelenlerinden birine "Kapatma kararı çıkmazsa bir arada kalış için bir denemeyi daha düşünmez misiniz?" diye sordum. Ayrılık tohumları ekilmiş bir aileye "Bir kere daha deneseniz" gibi bir soruydu bu. Cevap: "Parti kapanmasa bile" ayrı bir siyasî oluşumun artık kaçınılmaz olduğu şeklinde geldi. Parti kapandığına göre şimdi durum açık.

Önümüzde parti tabanı açısından da, akraba çevreler açısından da sancılı bir dönem başlıyor. 32 yıl sonra aynı tabanda iki siyasî oluşum. Bu kolay olmayacak. MNP-FP misyonuna gönül bağlayan toplum kesimleriyle, başka siyasî partiler içinde temsil imkânı arayan akraba topluluklarla bile gergin ilişkiler olurdu geçen 30 küsur yıl içinde. Şimdi aynı tabanı farklılaştıracak bir oluşum söz konusu... Zor...

Ben burada, ilk sözler olarak, bu farklılaşmayı "rahmet"e dönüştürecek bir olgunluk talep etmeyi gerekli görüyorum. Bunun başarılması gerektiğini düşünüyorum. "Farklı düşüncelerde rahmet olduğu" bilgisiyle yetişen insanlar, birbirine karşı "yokedici" duygular beslememeyi başarmalılar. Siyasî ihtilâflar taa ilk İslâm günlerinden bu yana yaralayıcı olmuş? İbret almak gerekir demek istiyorum. Tarihin tekerrür etmemesi için...

"Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır. Her zorluktan sonra bir kolaylık..."

Türkiye'ye geçmiş olsun!


23 Haziran 2001
Cumartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED