|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Doları tutabilene aşk olsun. Amerika'dan "yabancı alacaklarını tahsil" için gönderilen ama kendisine "Türkiye ekonomisini kurtaracak adam" lakabı takılan Kemal Derviş'in yaptıkları piyasaları allak bullak ediyor. Siz bakmayın ekonomi bürokratlarının "Bankaların sendikasyon kredilerini geri ödeyebilmeleri için döviz talebi devam ediyor. Ayrıca banka bilançolarındaki değişmeler ve siyasi istikrarsızlık nedeniyle dolarda hareketlenme var" açıklamalarına. Olayın asıl başlangıcı, "kurtarıcı" Kemal Derviş'in işadamları ile yaptığı toplantıda, "yapılanları haklı göstermek için" söylediği, "Moratoryumu bile düşündük" sözüdür. Bir insanın "diliyle aklı arasındaki yol" o insanın zekasını gösterir. Hacı Bektaşi Veli "Eline, beline, diline sahip olacaksın" der. "Dilini eşek arısı soksun" sözü de, halk arasında, dilini tutamayıp, küçük zararlara sahip olanlara söylenen bir sözdür. Maalesef Kemal Derviş'in "dilini tutamaması" ekonomimizi "küçük zararlara" değil, "sonu belirsiz" yollara sokmuş durumdadır. Nedir moratoryum? Genel olarak "borç ödemelerinin belirli bir zaman için, geçici olarak durdurulması ve ertelenmesi" anlamındaki bir uygulamadır. Bunun iş dünyasındaki uygulaması, vadesi gelmiş borcun yasa ile, mahkeme kararına dayanılarak ya da borçlu ve alacaklı arasındaki bir anlaşma sonucu, fakat genellikle borçlunun tek taraflı kararı ile uygulamaya konulur. Moratoryum, devletlerin iç ve dış borçlarına uygulandığı zaman daha geniş çaplı ve çok önemli bir durumu işaret eder. Yani, "o ülkenin batmak üzere olduğunun resmen tescili" anlamına gelir. Kemal Derviş'e Paşa Dedesi, hiç Osmanlı İmparatorluğu'nun dış borçlarını ödemede zorluk çekince, 20 Aralık 1881'de moratoryum ilan ettiğini, bu yüzden alacaklıların temsilcilerinden oluşan Düyun-i Umumiye İdaresi kurulduğunu, ve bu idarenin, aynen şimdi kendisinin yaptığı gibi Osmanlı mali sistemine, gerekli gereksiz müdahalelerde bulunduğunu anlatmadı mı acaba? Anlatmamış olsa bile zaten şu an kendisinin yaptığı tam anlamıyla bir "modern Düyun-i Umumiye" uygulaması. O da "yabancı alacaklıların alacaklarını daha kolay tahsil edebilmesi için" mali sistemle oynayıp duruyor. "IMF'den ve Amerika'dan destekli" Kemal Derviş'in, Türkiye ekonomisi üzerinde oynadığı oyun bir çeşit "yazı tura" oyunu. "Yazı gelirse faiz düşecek, tura gelirse döviz düşecek" tahmini ile oynanan bu oyun sonucu "Türk halkının geleceği üzerine ipotek konuluyor." İpotek konulmasına, gelecekte Türk halkının "daha çok borç ödeyecek olmasına" rağmen, ekonomi "daha da kötüye" gidiyor. Geç yapılan bir uygulama ile, yerli ve yabancı bankalarla yabancı yatırımcılar, "devlet eliyle" Türk Lirası'ndan dövize dönüş yapmışlardır. "İç borç takası" adı altında devlet bu işlemi, hem de doları 1.160.000 liradan satarak gerçekleştirmiştir. Yani "Türk Lirası güven vermiyor, kimse Türk Lirası'na güvenmiyor" mesajını topluma ulaştırmışlardır. Üstelik "İç borç takası sonrası ekonomi yerli yerine oturacak, borsa yükselecek, faiz ve döviz düşecek" diyerek bu uygulamayı yapmışlardır. Sonuç tam bir "fiyasko". Bankalar açısından değil tabii. Onların keyfi yerinde. Zaten halkın keyfini soran yok. Dövizin yükselmesi, ellerinde döviz olan bankaların işine gelmez mi? Hele yabancı bankalar bu yolla, her gün "çok ama çok para" kazanmazlar mı? Böyle yönetim olursa elbette kazanırlar.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |