|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye'ye yazık. Bu arada, Anayasa Mahkemesi'ne de yazık. Ülkenin "en dokunulmaz" kurumlarının başında gelmesi gereken Anayasa Mahkemesi'nin kendi "hukuki saygınlığı" konusunda daha "titiz" davranması beklenirdi. Bu karardan sonra, Anayasa Mahkemesi'nin "kurumsal saygınlığı" kaçınılmaz olarak "ölümcül bir yara" alacaktır. Zira, Fazilet Partisi'nin "laiklik karşiti eylemler"den ötürü "odak"tan kapatılması düpedüz "siyasi" bir karardır. Nitekim, "karşi oy" kullanmış olan Başkanvekili Haşim Kiliç karardan bir gün önce, "Bu siyasi bir davadır. Hukuka oturtmaya çalışıyoruz" sözleriyle durumu bütün çıplaklığı ile gözler önüne sermişti. Neden "siyasi" bir karardır: Tam 2 yıl 47 gün sürmüştür. Uzaması, "siyasi iklim"den etkilenen, "siyasi iklim"i hesaba katan ertemeler yüzünden olmuştur. Öyle "ince" biçimde ayarlı alınmıştır ki, "erken" ya da "ara seçim" gerekmeyecektir. Karar, her ne hikmetse cuma günü ve piyasalar kapandıktan sonra açıklanmıştır. Bunun böyle olacağı, günlerdir herkesin dilindeydi. "Hukuk"la ilgili bir kararda, bu kadar ince "siyasi" ve "ekonomik" hesap yapılır mı? Bari, perşembe günü ya da pazartesi açiklasalardi, kararin "siyasi" olabileceğine dair "amme vicdanı"nda oluşan -hadi şaibe demeyelim- kanaati bir nebze haksiz çikartmiş olabilirlerdi. Refah Partisi'nin kapatılması bile "saf demokratik anlayış" ve örneğin "Kopenhag kriterleri" açısından kolay hazmedilebilecek bir şey değildi. Ama, Refah'la kıyaslanamayacak ölçüde "munis" ve sisteme uyumlu bir profil çizen Fazilet Partisi'ni kapatmak için, hangi ciddi, geçerli ve inandırıcı gerekçe bulunabilir? Fazilet'in Şevki Yılmaz, Hasan Hüseyin Ceylan vs. gibi sunduğu "kozlar"ı bile yoktu. Fazilet'i nasıl olur da, "laikliğe karşı eylemler"den kapatırsınız? "Koz" diye bulunan Nazlı Ilıcak ile Bekir Sobacı! İki kişinin, hem de biri Nazlı Ilıcak olan iki kişinin ettiği "sözler"den ötürü "laikliğe karşıt eylem" gerekçesiyle, Fazilet'i "odak"tan kapatmak ne Türkiye'de "vicdan sahibi" herhangi bir kişiye izah edilebilir, ne de "parti kapatmak" kavramına kapalı AB üyesi Avrupa demokrasilerine… Avusturya Başbakani Wolfgang Schüssel şu anda Türkiye'de. Verdigi hiçbir mesaj belli ki yerine ulaşmadi. Fakat Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı ile Türkiye'nin verdiği "Ben size benzeyen bir hukuk devleti ve demokrasi değilim; dolayısıyla AB üyeliğine ehil de değilim" mesajı Avrupa başkentlerine muhtemelen ulaşmıştır. İddianamede Nazlı Ilıcak'a isnad edilen "suç", nedir biliyor musunuz? Kayseri'de yaptığı bir konuşmada, "Başörtüsü sorununu Türkiye'nin çözmesi gerekiyor. Başörtüsü, bireysel bir haktir. Başörtülü kizlar, okula gidecektir" demiş olmasi! Bu yüzden 6 milyon seçmeni olan bir parti kapatılıyor. Türkiye'nin 6 milyonluk bir "sosyolojik gerçeği" cezalandırılmış oluyor. Ayrıca 100 dolayında milletvekili yani "kanun koyucu" partisiz bırakılarak cezaya çarptırılıyor. Türkiye'nin en büyük kenti ve başkentinin ve birçok önemli il merkezi ve ilçesinin belediye başkanlari partisiz birakiliyor. Galiba Anayasa Mahkemesi kararına ilişkin en doğru başlık www.haberx.com internet sitesinde atıldı: "Fazilet ve Nazlı Ilıcak kapatıldı!" İşin ilginç yanı, "laiklik karşiti eylemleri" ile Fazilet Partisi'ni "kapattıran" Nazlı Ilıcak 550 sandalyeli parlamentoda gerçekten milletvekili sorumluluğuna sahip "en milletvekili" idi. Her anti-demokratik yasa tasarısı önce karşisinda onu buldu. "Andıç"ı ortaya çıkartan, "banka hortumlamaları"nın ve "enerji yolsuzlukları"nın üzerine "arslan yürekli" biçimde giden oydu. Cumhurbaşkani'nin vetosunu yiyen "faşizan" RTÜK Yasası'na karşı mücadelesi unutulmayacaktır. Nazlı Ilıcak bir "onurlu parlamenter" olarak, kendini tarih siciline kaydettirmiştir. Onu "laiklik karşiti" göstererek bir partinin kapatılmasına mesnet gösteren, Anayasa Mahkemesi kararı ise, ne yazık ki, "tarih sicili"ne aynı parlaklıkla geçmeyecek. Nazlı Ilıcak'ı "kapatarak", Türkiye'de yasa dışı kötülüklere karşı mücadele, maalesef, Anayasa Mahkemesi tarafından bloke edilmiş görüntüsü veriyor. Madem Fazilet Partisi'ni illa kapatacaktınız, hiç değilse, Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanatoğlu'nun iddianamesine uyan biçimde "devam"dan kapatsaydınız. Zira Fazilet'in Refah'ın "devamı" olduğunu sokaktaki çocuklar bile biliyor. Gerçi Fazilet Refah değildi; Refah'tan çok farklı bir parti olarak, evrim ve dönüşüm geçirmişti ve geçirmekteydi, ama yine de Refah'ın "devamı"ydı. Bunun yerine, doğru dürüst "muhalefet yapamadığı" için eleştirilere hedef olacak kadar "ılımlı", Türkiye'nin "ana muhalefet" partisini "laiklik karşiti eylem"den kapatmak; Türk toplumuna, AB'ye ve demokratik dünyaya yönelik "üzücü bir meydan okuma"dır. Olan Türkiye'ye oluyor. Yazık oluyor. Türkiye gereksiz zaman ve enerji yitiriyor. Ve ne yazık ki, bunun bedelini yine bütün halkımız ödeyecek.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |