Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın kararı açıklamasının ardından NTV ekranında görüşler açıklanıyor. MHP Grup Başkan Vekili Mehmet Şandır, sözlerini kararın milletimize "Hayırlı olması" temennisinde bulunuyor. Şandır'ın Fazilet Partili'lerin karardan çok müteessir olmamalarını da tavsiye ediyor... Şandır, çok üzgün; ah şu "kurallar ve kanunlar" olmasa!

Hadi gelin de müteessir olmayın! Hadi gelin de "Adaletin kestiği parmak acımaz" ve "memlekette kurallar ve kanunlar vardır" diyerek "Ne güzel rejimimiz var!" deyin...

NTV ekranında anayasa hukukçusu Prof. Ergun Özbudun'u da dinliyoruz. Kısa ve net konuşuyor Özbudun; Fazilet Partisi'nin laiklik karşıtı eylemlerinden dolayı kapatılmasını kimseye anlatamayacağımızı açıklıyor. Belli ki, son günlerin bütün "Geliyor! Geliyor!" tezahüratına rağmen, Mahkeme'den kapatma kararının çıkacağını haklı olarak hiç aklına getirmemiş. Kısa ve net konuşuyor, öyle "Kurallar ve kanunlar"dan filan söz ettiği yok. Herşey o derece net ki...

Dikkat ederseniz son günlerde Fazilet Partisi'nden "koskoca bir parti" olarak söz edenler çoğalmıştı. Öyle mi? "Koskoca bir parti" mi diyordunuz, o halde alın size "koskoca bir karar"...

Birkaç gün önce hangi gazetede okudum hatırlamıyorum; milletvekilliği düşürülmesi muhtemel isimler arasında Nazlı Ilıcak'ın da adı geçiyordu. Gazete bayağı uzak görüşlüymüş; çünkü Ilıcak'ın isminin yanında anılan isim de tabii ki Merve Kavakçı'ydı. (Şaşırtıcı bir durum: Her türlü ilişkimisi kestiğimiz Merve Kavakçı adı kararda da geçiyor!) Gazete gerçekten "uzak görüşlüymüş", çünkü "Cumhuriyet"in Merve Kavakçı'nın (O? Başında türbanla Meclis'e girecek ha!) Fazilet listesinden bir milletvekili olarak Meclis'e sokulmasını hiç affetmediğini unutmamış. Bana sorarsanız herşey bu derece net... Ilıcak'ın TBMM çatısı altında verdiği mücadeleyi de buna eklerseniz, çember tamamlanıyor. Ilıcak'ın milletvekilliğinin düşmesi bizim için, yani basın için de büyük kayıptır. Meclis'te neler olup bittiğini, hangi oturumda hangi numaraların döndüğünü bize birinci elden aktaran oydu. Eğer bu ülkenin yüksek mahkemesi "laiklik karşıtı" olarak niteleyerek milletvekilliğini düşürecek iki kişiden birisi olarak bula bula Ilıcak'ı bulmuşsa, doğrusu... Yani "bu ülkede kurallar ve kanunlar vardır" meselesi...

İkinci kişinin Bekir Sobacı olması da çok aydınlatıcı... Hatırlayın, Sobacı, daha birkaç ay önce Meclis'te yaptığı konuşmada nelerden söz ediyordu. Bu konuşmayı iyi hatırlıyorum; "üslup"a ilişkin eleştirilerim saklı kalmak şartıyla "Bir milletvekili bu sözleri de mi edemeyecek?" diye sorduğumu iyi hatırlıyorum. Sobacı'nın seçilmesinden de anlaşılıyor ki, "Cumhuriyet" açısından milletvekillerinin "hal ve gidiş"i birinci dereceden belirleyicidir...

Fazilet Partisi'nin "devam"dan kapatılmaması birçokları gibi benim için de bir sürpriz değil. "Devam"dan kapatılamazdı, çünkü başta Prof. Bülent Tanör, Prof. Mustafa Erdoğan ve Prof. İbrahim Kaboğlu olmak üzere bazı hukukçuların söylediği gibi Anayasa (ve ne de Siyasi Partiler Kanunu) "Temelli kapatılan bir partinin devamı olarak kurulan parti, temelli kapatılır" demiyordu. Dolayısıyla "devam" faslını bu kadar uzatmanın bir anlamı da yoktu. Mesele tabii ki "odak" meselesiydi ve nitekim karar da bu yönde çıktı.

"Odak" deyip geçmeyin; her rejimin bakışlarını üzerine odakladığı bir "şey" vardır. Ve bana sorarsanız, bizimkinin seçtiği bu "şey", Merve Kavakçı dolayımıyla karşılaştığı "o şey"dir. Bülent Ecevit'in o heyecanlı birleşimdeki sözlerini hatırlayın; Ilıcak'ın nasıl "affedilmediğini" hatırlayın...

Ne diyelim? "Yahu bu da geçer!" mi diyelim? Sizi bilmem ama benim kalemin bunu yazmaya yanaşmıyor; bir türlü geçmiyor ya hu!

Yok azizim yok; bu memlekette demokrasi memokrasi olamaz...

Hadi şimdiden yarınki gazetelerin birçoğunda karşılaşacağımız başlığı da verelim:

"Parti kapatıldı, Meclis, Ilıcak ve Sobacı dışında fire vermedi; döviz inişte borsa tırmanışta..." Hadi hayırlısı...

KÜRŞAD BUMİN

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu