T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Demokrasiye hukuk darbesi!..

Hep korumaya çalıştığımız "Rejim"in bir temel direği "Cumhuriyet" ise, diğeri de "Demokrasi"dir..

Demek ki, "Rejimi korumak" gerekçesi ile, "Cumhuriyet"i veya "Demokrasi"yi tahrip etmek, meseleyi çığırından çıkartabilir. Dünkü kararla bu olmuştur..

"Cumhuriyeti korumak ve kollamak" gerekçesi ile, parlamentoyu kapatıp, anayasayı lağvetmek ne derecede anlamsız ve traji-komik bir ikilem oluşturuyorsa, "demokrasiyi korumak" gerekçesi ile siyasi partileri kapatıp, düşünce özgürlüklerini yok etmek ve çoğulculuğu rafa kaldırmak da, aynı anlamsızlığa sahiptir..

Prof. Dr. Atilla Yayla'nın çok güzel bir tanımlaması var bu konuda..

"Liberal Düşünce"nin son sayısındaki makalesinde, şöyle diyor Prof. Dr. Yayla:

-Demokrasiyi korumanın en kestirme ve en etkili yolu, demokrasinin koruduğu şeyleri, bir başka deyişle demokrasi çerçevesinde kullanma imkanına kavuştuğumuz hak ve özgürlükleri, hukukî ve anayasal koruma altına almak ve katılımı genişletmektir..

Sonuçta, şunları görmemiz gerekiyor:

-Yüzde 100 bir koruma aramak boşunadır. Kaldı ki her rejim gibi, demokrasi de risklerden azade değildir. Elbetteki demokrasiler de risk üstlenmelidir. Risk üstlenmeyen bir demokrasi, zaten, uzun süre yaşamasını sağlayacak mekanizmaları üretemez.

Evet.. Her askeri darbede, her iç siyasal istikrarsızlıkta ve hemen her fırsatta, siyasi partilerin kolayca kapatılabildiği bir ülkede yaşadığımız için, "evrensel demokrasi"nin gereklerini göremiyoruz..

Yok efendim, Almanya da parti kapatıyormuş.. Fransa da parti yasaklıyormuş..

Bizim her alanda çok ilerimizde bulunan ülkelerden bazılarının, sınırlı sayıdaki örneklerini, bostandan seçmece karpuz alır gibi alıp, tüm rejimi buna benzetmeye çalışmak, hangi akla sığar ki?

Prof. Dr. Atilla Yayla'nın gözlemlerine dönelim:

-Korumacılık, hayatın birçok alanında olduğu gibi, demokrasi alanında da zararlıdır. Koruyalım derken, demokrasimizi hiçbir zaman gelişip olgunlaşmamış, istikrarsız ve dayanıksız bir rejim olmaya mahkûm edebilir, hatta aşırı sevgisinden yavrusunu boğan bir anne gibi onu boğabiliriz. Demokrasiyi demokrasiye karşı olma adına boğmakla, demokrasiyi koruma adına boğmak arasında, bir fark olmasa gerekir..

Bütün bu cezalar, "liberal demokrasi" kavramı ile ifade edilen rejimin özünü anlatıyor.

Ama, kimin umurunda bu "liberal demokrasi"nin içeriği?

Bu açıdan bakarsanız, mesela son DSP Kongresi'nde milletvekili Sema Pişkinsüt'e yapılanlar, demokrasiye yönelik bir tehdidin göstergesi değil miydi?

Veya, milletvekillerinin çoğunluğunun karşı tutumuna rağmen, sözde liderlerin baskısı ile çıkartılan ve bereket Cumhurbaşkanı Sezer tarafından veto edilen "RTÜK Yasası", demokrasinin korunmasını mı, yoksa tekelleşmenin teşvikini mi amaçlıyordu?

Daha da ötesi var..

Şu Fazilet'in kapatılması davası, neredeyse iki yıla yakındır sürüyor..

Eğer bu parti, yasalara aykırı ise, bu partinin milletvekillerinin katılımı ile çıkartılan yüzlerce yasanın, "yasalara uygunluğu" tartışmalı değil midir?

Daha da ötesi var..

"Piyasalar ürkmesin" diye, sade piyasaları değil tüm sistemi sarsan "Fazilet Kararı"nın açıklanmasının, piyasalar kapandıktan sonraki saatlere ertelenmesi, yeterli derecede dramatik değil midir?

Neyse.. Demokrasiye bir hukuk darbesidir dünkü karar.. Daha doğrusu, hukuka aykırı yasaların darbesidir bu!..

ŞAKA

Ama ne karar!..

Anayasa Mahkemesi dün Fazilet Partisi'ni ve Nazlı Ilıcak'ı kapattı..

Böylece "piyasa" kurtarıldı..

Demek ki yasalar, hukuka uygun olmayınca, hukuki kararlar da bu şekilde çıkıyor..

Nazlı Ilıcak'ın "şeriat tehdidinin odağı" olması, Türk adalet tarihinin hoş bir sayfası olmayacaktır..

Neticede, Tantan'dan sonra Nazlı Ilıcak'ın kapatılması, "Tekel medyası"na hayırlı olsun!..

TEBESSÜM

Türk modeli uzay çalışması

Birleşmiş Milletler, çok tehlikeli bir uzay araştırması için, astronot arıyordu..

Bir Amerikalı, bir Fransız, bir de Türk başvurdu..

Seçme Komisyonu Başkanı, ilk mülakatı Amerikalı astronotla yaptı..

-Bu tehlikeli görevi yapmak için, karşılığında ne istersiniz, diye sordu..

Amerikalı astronot cevap verdi:

-1 milyon dolar isterim.. Eğer bana birşey olursa, bu 1 milyon dolar, dul kalacak eşime güvence olur..

Fransız astronot, tehlikeli görev için, 2 milyon dolar istedi..

-Ölürsem, 1 milyon dolar karıma, 1 milyon dolar da metresime güvence olur..

Sıra Türk'e gelmişti..

Birleşmiş Milletler Astronot Seçme Komisyonu Başkanı, Türk astronota sordu:

-Bu tehlikeli görev için ne istersiniz?..

Türk, hemen cevap verdi:

-3 milyon dolar isterim..

Komisyon Başkanı şaşırmıştı..

-Neden 3 milyon dolar,  dedi..

Türk astronot izah etti:

-1 milyon doları Amerikalı astronota veririm.. Uzaya o gider.. 1 milyon doları da, beni seçmeniz için size veririm..

KISSADAN HİSSE- Vergileri toplayıp, iktidar olmak ve işleri Amerika'dan gelenlere yaptırmak, "Türk modeli" olmaya başlamadı mı?


23 Haziran 2001
Cumartesi
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED