T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Naz Bitti

Ali Ayçil (Doğ. 1969-Erzincan) ikinci şiir kitabını çıkardı. Naz Bitti (Ekim 2001. Şule Yay). Kendisi Atatürk Üniversitesi KKEF Tarih Bölümü mezunu. Milli Eğitim'de ve yayın dünyasında çalıştı. İlk kitabı Arasta'nın Son Çırağı 1999'da yayımlanmıştı.

Ali Ayçil hece vezni ile yazıyor. Bu tercih tıpkı Neşet Ertaş'ın yeniden keşfedilmesi gibi kabul görüyor.

"Bozkırın tezenesi"ne dudak kıvırmak da mümkün değil hani. Bu cesaret isteyen işe ilk Süleyman Çobanoğlu soyunmuştu. Demir asa, demir çarık kuşanıp, "Şiirler [henüz] Çağla" deyip dağlara doğru gitti. Hangi çölde kaybolduğunu bilmiyoruz. Birgün ola çıkagele.

Naz Bitti'nin kapağında yan yana iki kibrit çöpü var. Biri tamamen yanıp kavrulmuş, öteki yarı yolda sönüvermiş.

Bir şairin kibrit çöpüyle ne alışverişi olabilir [Sedat Umran hariç]. Bunlar elbette ki Kerem ile Aslı, Arzu ile Kanber, Ferhat ile Şirin timsalidirler. Sevdanın narına yanıp kavrulmuşlardır. Zaten kitabın atmosferinde de bir gizli aşkın gizliliği hissediliyor.

Naz Bitti'yi "içindekiler" kısmında ikiye bölüp birincisine "Naz" ikincisine "Bitti" adını koymuş şair. Kitabın son şiirinde [Ki adı Av] şöyle iki mısra var:

Düşenin kırığını sarmak ehven iş iken

Ne varsa iliğimde canhıraş sömürdünüz.

Acaba buuradan "herşeyin bittiği"ni çıkarabilir miyiz?

Hece vezni kırdan gelen bir nağmedir. Bu sebeple çokluk tabiata, taşraya, turnalara, köye, bozkıra, coğrafyaya yaslanır.

Kıymeti şurada: Şehirleri kapsayan çevre kirliliği münasebeti ile pek bulunmuyor. Karakovan balı gibi mübarek.

Şiir bir nebze muğlak olmak gerekir. Hani Hâşim'e kadar gidersek mâna dahi ehemmiyetsiz addolunur. Oysa ki folklorun kalıplaşmış tıkırtısı Cemal Süreya'nın fetvası ile küçümsendi, horlandı [Gerçi kendisi bol bol harcadı bu hazineyi ya, olsun].

Özal döneminde büsbütün gözden çıkarıldı: Köy ve köylü. Neredeyse aşağılandı. Oysa nüfusumuzun yarısı hâlâ köylü, geriden kalan yarısının da yarısı şehre gelmiş köylüdür.

Bunlar şiiri açıklayan, yapan, kotaran asıl unsurlar değil, ama; her sanat eseri ayağını basacağı bir sağlam [sahih] zemin ister.

Ali Ayçil'e gelince o atalarının yolundan yürüyor. Ama günümüzün jargonunu kullanarak. Ayrıca muğlak olmak bir yana alabildiğine dobra. Böyle açık sözlü davranmak tehlikelidir. Sığ bulanlar olur sizi. Ne var bunda derler yani, bunun neresi şiir. Şair kitabı açıp şu cevabı verir herhalde:

Sülüsünü almaya her gidende yaradır

Kitaplara daldıkça derinleşen bir yırtmaç

Ayçil'in şiirinde basmalar, patiskalar, hayal-meyal şehirleri uykulu gözlerle geçen otobüsler, dumanlı trenler, kasap çengelleri, kıpırtısız ılık yaz akşamları, minarede leyleklerden oluşan bir de "Albüm" (sf. 37) var. Bu albüm göçten geriye kalanları belgeliyor. Ve şair şehre varınca haliyle varoşlardan birine saklanıyor "Varoşlu kızlar korosu" (sf. 21).

Naz Bitti'nin bütün şiirleri 14'lü hece ile yazılmış. Bu elbette ki bir biteviyelik, bıkkınlık veriyor. Şair kitabı bir tek şiir gibi düşünmüş olabilir; ama Divan edebiyatı mesnevilerinde bile bu biteviyeliği kırmak için araya "tegazzül" bölümleri konulur.

Ayçil'in şiirini kendine has kılan, yolunu-mecrasını bulduğunu gösteren bikr-i mazmunları, mısraları, kıtaları ve hatta bütün şiirleri var. Onları buraya dercetmem yer darlığı sebebiyle mümkün değil; okuyun göreceksiniz. Sadece kitabın arka kapağına aldığı dörtlüğü ben de buraya alıyorum:

Ne etsem berabere bitmedi o yılgın maç

Herkes bende kalanı bir küçük sıyrık sanır

Sen aklıma düştükçe içim nasıl izdiham

Terkedilmiş bir evin ilk günü kadar ağır.

Evet, "Naz Bitti", terkedilmiş bir evin ilk günü gibi o zehir yeşili acısıyla içimize çörekleniyor.


7 Kasım 2001
Çarşamba
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED