T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
'Ordu millet'ten 'girişimci millet'e dönüş stratejisi

Yirminci Yüzyıl'da "Çoğulcu Demokrasi" bütün ülkelerin benimsediği ana yönetim sistemi oldu. Demokratik yönetimlerde iktidar güç odaklarının değil, milletindir. Çok partili siyasi yapılarda "yürütme organı" olan hükümeti seçmenler belirler. Seçmensiz demokrasi, milletsiz devlet olmaz.

Türkiye elli yılı aşan çok partili dönemde, demokratik mekanizmayı işletmede başarılı olamadı. Siyasi partiler oylarını demokrasiden yana kullanmadıkları için, Türkiye'de devlet ile millet arasındaki soğukluk bir türlü giderilemedi. Farklılıkların korunması ve yönetimde adaletin sağlanması bakımından, Türkiye'de demokratik kültürün zenginleştirilmesi büyük önem taşıyor.

Demokratik mekanizmanın kusursuz bir biçimde işletilebilmesi için, devletçilikten, milletçiliğe dönmek şarttır. Çünkü devlet millet için vardır. Milletin olmadığı yerde devlet olmaz. Millet üretken olmazsa, devletin güçlü olması mümkün değildir.

Geçen hafta sonunda AK Parti, Üçüncü Kurucular Kurulu toplantısını yaptı. Genel Başkan Tayyip Erdoğan yaptığı konuşmada Türkiye'nin üretim gücünün büyütülmesi gerektiğinin üzerinde önemle durdu. Erdoğan "Yatırım yapmayı kolaylaştıracağız, vergileri düşüreceğiz, girişimcilerin elinden tutup, hep birlikte dünya pazarlarına açılacağız" dedi.

Türkiye ürettiği ürün ve hizmetlerle, dünya pazarlarına açılamazsa, Afganistan'ın Filistin'in ve Kıbrıs'ın geleceğinin belirlenmesinde söz sahibi olamaz. Milleti güçlü olmayan ülkenin devleti gibi, ordusu da güçlü olamaz. Güçlü ve etkili bir ülke için de Türkiye'de köklü bir paradigma değişikliğine ihtiyaç vardır.

Dr. Alaaddin Büyükkaya, Erdoğan'ın konuşmasını dinlerken "Ordu milletin dönemi kapandı. Artık girişimci millet olma dönemi başladı" değerlendirmesini yaptı. Gerçekten artık dünyayı ordular değil, markalar işgal ediyor. Sınırların anlamını yitirdiği bir dünyada medeniyetlerden önce girişimciler savaşıyor.

Dünyadaki gelişmelere ayak uydurmada, vizyon sahibi, bardağın sürekli dolu yanını gören, üretim yapmanın coşkusunu duyan ve Türk bayrağını dünya pazarlarına taşıyan girişimcilerin vazgeçilmez bir yeri ve önemi vardır. Ekonomisi duran Türkiye'ye "can suyu"nu meyvada ağacı, ağaçta da meyvayı gören girişimciler verecek.

Bir ülkede girişimci, tükettiği ürün hizmet ve bilgiden kat kat fazlasını üreterek, toplumun üretim gücüne, yalnızca tüketmeye bilen kesimlerden çok daha fazla katkıda bulunur. Bunun için, bir ülkede girişimciden daha etkin, daha güçlü ve daha üretgen bir kaynak yoktur.

Global toplumda, zamanın ruhunu kavramış, günün gerektirdiği bilgilerle donanmış girişimci, doğal kaynak ve sermayeden çok daha önce gelir. Günümüzde Microsoft firması gibi, dünya ölçüsünde başarılı olmuş kurum ve kuruluşlarda insan kaynakları, sermaye kaynaklarından daha önemlidir. Onlar yatırımlarını arsa ve binalara değil, insan ve bilgiye yaparlar.

Yirmibirinci Yüzyıl'da, bütün kurum ve kuruluşlarda Thomas Stewart'ın "Intellektuel Capitol" isimli kitabında vurguladığı gibi, düşünme gücü, örgütleme yeteneği ve yenilik yapma becerisi çok büyük önem kazanacaktır.

İster bir siyasi parti, ister kâr amacı gütmeyen bir vakıf, isterse de bir ticari kuruluş olsun, bütün kurumların gücü, çalışanlarını ortak bir amaç doğrultusunda yönlendirmesini bilen öncülerinden gelir.

Örnek girişimciler, evrensel değerlere bağlı kalarak, doğruyu ararken, ayrıntıları gözden kaçırmazlar, hayale kapılmazlar, yere sağlam basarlar ve günlük hayatın gerçeklerinden de kopmazlar.


7 Kasım 2001
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED