T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Şimdi şükretmenin tam zamanı!

Bilimadamları -elbette bir açıdan bakıldıkda- gerçekten de acınası durumdadırlar; çünkü onlar sadece "var(olan)" hakkında konuşmak zorundadırlar; "yok" onların araştırma-inceleme alanına girmez; "yok" hakkında konuşamazlar, "yok"u laboratuarlarına sokamazlar; "yok"un istatistiğini çıkaramazlar; "var(lık)"a dâir bütün bilgilerini "yok(luk)"a borçlu oldukları halde, onu görmezlikten gelirler; gelmek zorundadırlar.

Evet, ne yazık ki hiçbir bilimadamına 'yokluk' hakkında yargıda bulunma izni verilmemiştir. Bilimadamları "yok" hakkında, olumlu bir yargı öne süremezler, sözgelimi "Yok vardır" diyemezler. Deseler/diyebilseler, bu sefer kendilerinden niçin "yok"a var dediklerinin hesabını sorarlar. Bu hesabı vermeye muktedir olamadıklarından susarlar, susmak zorundadırlar. "Yok" onların yargılarının konusu olamaz; "yok" üzerine hiçbir yüklem(e)de bulunamazlar. Sadece varolanlar/varolduğu kabul edilenler hakkında "yüklemli cümleler" kurabilirler. Lâkin yokluk'u varlık'a yükleyip "Var yoktur" demeleri de mümkün değildir; zira bu acullukları da onlardan 'bilimadamı' sıfatının alınmasına yol açar. Demek oluyor ki onlar yok'u sadece olumlu yargıların konusu haline getirememekle kalmazlar, onu varlığa hiçbir sûrette yüklem de yapamazlar.

Peki bilimadamları bari "yok" hakkında değilleme yapabilirler mi? Yani hiç değilse "Yok var değildir" ("Yok yoktur") diyebilirler mi?

Hayır! Onlar bunu da yapamazlar; ne gariptir ki "yok"un yokluğundan da söz edemezler. Etseler/edebilseler, bu sefer de kendilerinden vazifeleri olmadığı halde ne hakla "yok"a dâir yargıda bulundukları sorulur. Bilimadamından beklenen, "yokluk" üzerinde değil, "varlık" hakkında bilgi vermesidir. Üstelik "yok" yoktur ki bilim adamı onun üzerine mütalaada bulunabilsin! Olsaydı, zaten bu sefer onun konuşması "yokluk" üzerine değil, "varlık" üzerine olmuş olmayacak mıydı? Hani o yok'u yüklem yapmaktan menedilmişti? Yok'un onun dünyasına girmesi -doğası gereği- onun gibilerinin yasaklar çevreninde yer almıyor muydu?

Bu nedenle bilimadamları varolanların "yoklamasını" yaptıklarında dahî, sözcüğün içerdiği anlamın aksine varolanları tesbit etmeye çalışırlar; "yoklama" yokolanların yok olup olmadıklarını değil, varolanların var olup olmadıklarını tesbit etmenin adıdır onların nezdinde. Böyle olmasına rağmen lugatlarında "varlama" diye bir sözcük de bulunmaz.

Ne var'a "yok", ne de yok'a "var" diyebilecekleri muhakkak olduğuna göre, üstelik bir de yok'un yokluğunu da dile getiremeyecekleri anlaşılmışken, bilimadamları esas itibariyle ne söylerler? Nedir onların vazifesi?

Sadece "varolanlar" hakkında konuşmak... Evet, eskilerin deyişiyle ma'lûmu i'lâm etmek, bilineni bildirmek... "Var vardır" demek. Tahsîl-i hâsıl yani.

Sanılmasın ki bilimadamları varolanlardan sözettiklerinde "Varlık"tan da sözetmiş oluyorlar. Hayır! Onlara "Varlık"ın kendisi hakkında konuşmak izni de, iktidarı da verilmemiştir. Onların Varlık'a yanaşmaları yasaktır; varolanlarla oyalanmaktan ötürü "Varlık"ı göremezler, gafletleri "Varlık"ın gözlerinden perdelenmesine yol açtığı için Varlık'ın kokusunu bile duymaksızın varolanların içinde ömürlerini tüketip giderler.

Son devrin büyük âriflerinden Sütlüce Dergâhı Postnişini Husayrîzâde Mehmed Elif Efendi'nin Türkçe olarak terceme ve şerh edip 1924'de neşrettiği Şeyh Muhammed b. Fazlullah'a ait et-Tuhfetu'l-Mürsele adlı risalenin ilk cümlesi şöyledir:

- "el-Hak (subhânehu teâlâ) hüve'l-Vücûd!" (Hak Teâlâ ki o Mutlak Varlık'tır!) Daha doğrusu: "O, 'mutlak' kaydından dahî münezzeh mahzâ Varlık'tır."

Bilimadamları "mutlak"ı bile soruşturamazlarken, "mutlak kaydından dahî münezzeh olan" hakkında bize ne diyebilirler ki?!?

Hiç! Evet sadece sessiz bir "hiç"!

Bari bu hiç'i nimet bilin ve hiç değilse bu Ramazan'da olsun tv kanallarından bilimadamları (!) marifetiyle üzerinize pislik boca edilmesine izin vermeyin de biraz kendinizle meşgul olun! Çünkü Ramazan geldi ve ne hoş ki her zaman olduğu gibi yine bizler büyük (!) dertlerden muzdarib iken geldi.

Daha ne bekliyorsunuz, şimdi şükretmenin tam zamanı!


16 Kasım 2001
Cuma
 
DÜCANE CÜNDİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED