|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
DYP lideri Tansu Çiller'in BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ile görüşmesinden birkaç saat sonraydı. Yazıcıoğlu ile iftarda bir araya gelen gazeteciler, "Tansu Hanım size ne anlattı?" diye sordular. Yazıcıoğlu'nun, "Thatcher'le bir anısını anlattı" demesi üzerine bir gazeteci "Hangi Thatcher?" diye atıldı. Hikaye şu: Prof. Çiller, Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim üyesiyken, arkadaşlarıyla üniversitenin sosyal tesislerinde yemeğe gitmiş. Yemekler yenilmiş, kahveler söylenmiş, fıkralar anlatılmaya başlanmış. Bir fıkra Tansu Hanım'ın çok hoşuna gitmiş. Birkaç kez anlattırıp, kahkahaları bir biri ardına patlatmış. Aradan birkaç gün geçmiş. Bu kez Çiller özelleştirme konulu bir panele başkanlık ediyormuş. Açış konuşmasına, "Birkaç gün önce Kissinger'le kahvaltıdaydım, bana şu fıkrayı anlattı" deyip, başlamış birkaç gün önce kendisini çok güldüren fıkrayı anlatmaya. O sırada salonda bulunan ve o fıkrayı Çiller'e anlatan arkadaşı ise yerinden fırlamış: "Hangi Kissinger?!" Bakan Türk, eşiyle sözleşme yapmış Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, büyük uğraşların ardından çıkarmayı başardığı Türk Medeni Kanunu'nu milletvekillerine ve halka bir devrim gibi tanıttı. Ancak Bakan Türk ve eşinin daha yasa çıkmadan notere giderek eski kanuna göre haklarını tespit ettirdikleri ortaya çıktı. Fatoş Türk ile Hikmet Sami Türk'ün nasıl bir anlaşma yaptıklarını ise kimse bilmiyor. Ecevit ve 'dile benden ne dilersen' fıkrası Ecevit çifti arabalarıyla evlerine giderken önlerine bir kaplumbağa çıkar. Ecevit, kaplumbağayı ezmemek için direksiyonu kırar ve duvara çarpar. Kazanın şokunu atlatan Ecevit çifti, kaplumbağanın cin olduğunu görürler. Cin seslenir: "Benim için arabanızı feda ettiniz. Dileyin benden ne dilerseniz?" Bülent Bey, aklına gelen ilk isteği söyler: "Türkiye'yi Amerika'ya yakın bir yere getirseniz." Cin, haritayı açar ancak okyanusta Türkiye'yi salimen yerleştirebileceği bir yer bulamaz. Cin, "Özür dilerim. Başka bir istekte bulunun" deyince Ecevit, kendisi için "sağlık", Devlet Bahçeli için "biraz anlaşabilirlik", Mesut Yılmaz için de "biraz dürüstlük" ister. Cin, Başbakan'ın bu isteği karşısında uzun uzun düşünür ve "Şu haritaya bir daha bakayım. Sanırım Türkiye'ye biryer bulacağız" der. 1 milyarlık vekil 150 milyarlık vekil DYP Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer, bildik üslubu ile Meclis'in renkli ismi Mail Büyükreman'la hararetli hararetli tartışıyordu. Kulak verdik; Büyükerman'ın suçu Sümer'i tanımamış olmasıydı. İşte iki renkli ismin diyaloğu: Büyükerman- Seni tanımak zorunda değilim ki. Sümer- Ben bu ülkede bakanlık yaptım. Büyükerman- Ben de Eskişehir'in en hayırseveriyim. Sümer- Sen seçimde kaç lira harcadın onu söyle. Büyükerman- 600 milyon tanıtım afişlerine, 500 milyon partiye verdim. Sümer- Hepsi bu mu? Büyükerman- Daha ne olsun..? Sümer- Ben seçimlerde 150 milyar harcadım. Sen 1 milyar 100 milyonluk milletvekilisin, ben 150 milyarlık!.. 'Ucundan ucundan tahliye olacaksın' Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan SP'yi izleyen muhabirlere iftar yemeği verdi. Kutan, iftar yemeğinde siyasetten konuşmak yerine anılarını anlatmayı tercih etti. Kutan, 12 Eylül darbesinin ardından Mamak Askeri Cezaevi'nde geçirdikleri günleri anlattı. Kutan, Yasin Hatipoğlu'nun cezaevine girince çok değiştiğini anlatarak, "Kalın yünden kendine şalvar yaptırdı. Yakasız gömlek diktirirken, 99 tesbihini de alıp gelmiş. Adeta kötülerin korkulu belası, hapishane kabadayısı haline geldi" dedi. Kutan, Hatipoğlu'nun hapse girerken 95 kilo olduğunu ancak daha sonra 75 kiloya indiğini hatırlatarak, "Bunu gören Süleyan Arif Emre de, 'Yasin Bey seni tahliye etmiyorlar ama sen ucundan ucundan kendini tahliye etmeye başladın' derdi" diye konuştu. Milletvekilinin keli kameramanı gerdi Kameralar, televizyonculardan çok, siyasetçilerin gündeminde. Meclis Genel Kurulu'nu çeken robot kameralar milletvekillerini rahatsız ediyor. Rahatsızlıkları, kameraların bir gün başlarına düşeceğinden değil, "kellerinin" çekilmesinden Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Yılmaz Karakoyunlu, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklama yapmak üzere aşağı indi, ancak doğruca kameramanların yanına gitti. Kameramanlar, Karakoyunlu'nun "Kardeşim sürekli tepeden tepeden çekiyorsunuz. Kelimi göstermekten zevk mi alıyorsunuz. Artık üstten çekim yapmayın" uyarısıyla şaşırdılar ancak Bakan açıklama yaparken yine bildiklerini yaptılar. Bakan yerine 'bostan korkuluğu' Sağlık Bakanlığı, ekonomik kriz sebebiyle evine ekmek dahi götüremeyen vatandaşların sağlıklı beslenmesi için bir genelge hazırladı. Afişler yaptırdı. Bakanlık sağlıklı beslenme için vatandaşa, kıyma yerine mercimek, muz yerine elma, et yerine kurubaklagiller yemelerini önerdi. Zorunlu kampanyayı duyan bir DSP milletvekili, dayanamayıp espriyi patlattı: -Zaten bakan yerinde de bir bostan korkuluğu oturuyor!.. Kondom Rıza Sağlık Bakanlığı'nın doğum kontrolu ve yeni nüfus planlaması konusunda çıkardığı afişler sadece Türk insanını değil, Batılılar'ı bile gülmekten kırıp geçiriyor. "Atem tutem ben seni, kondoma saram ben seni" gibi abuklukları içeren kampanyanın afişleri ABD'lilerin bile ilgisini çekmeyi başarmıştı. Ancak ABD'liler, deyimlerin tam tercümesini yapamadıkları için Sağlık Bakanlığı'nın dahiyane fikrini biraz geç anlamışlardı. Aynı Sağlık Bakanlığı, şimdi piyasanın tuttuğuna inandığı kampanyanın filmini çekmek istiyor. Ancak bir sorun var, "doğum kontrolüne yanaşmayan" karakteri oynayacak sanatçı bulunamıyor. Kıllı, bıyıklı elinde iri taneli bir tespihle filmde boy gösterecek olan kahramana ad bile bulunmuş: Kondom Rıza!..
BİLAL ÇETİN FARUK MANGIRCI VELİ TOPRAK NEVZAT DEMİRKOL HAKAN GÖKTEPE
|
|
|
|
|
|
|