T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

R A M A Z A N

Bitmeyen işkence

Doğu Türkistan'da yaşayan müslümanlar sebepsiz yere tutuklanıp çeşitli işkencelere maruz kalırken, dünyanın gözü önünde yaşanan bu zülme kimse dur demiyor.

20. yüzyılda dünyanın dört bir yanında savaşlar, iç kargaşalar, toplu katliamlar insanlığa dehşet saçtı. Dünyayı böylesine kana bulayan, insanlara zulmün her türlüsünü yaşatan neden ise, 19. yüzyılın köhne ve ilkel bakış açılarına sahip zihinlerin ürettiği ideolojilerdi. Dünyaya dehşet saçan ideolojilerin başında ise komünizm geliyor. Bu ideolojinin Rusya'dan sonra Doğu Avrupa, Çin, Latin Amerika gibi coğrafyalara sıçramasıyla, zulmün çapı daha da büyüdü. Ve bu ideoloji ardında milyonlarca ölü bıraktı. Her ne kadar Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla komünizmin siyasi bir rejim olarak çöktüğü kabul edilse de, komünist ideoloji ve uygulamaları hala devam etmektedir. Hala Kızıl Ordu zihniyetinin hakim olduğu Çin'in Doğu Türkistan'da yürüttüğü uygulamalar bunun en önemli göstergelerindendir.

Sebepsiz yere işkence

Bugün Doğu Türkistan'da yaşayan Müslüman Türkler, Mao'nun Kızıl Çin'inde yaşananların tekrarını yaşamakta. Gençler sebepsiz yere tutuklanmakta, rejime karşı oldukları iddiası ile idama mahkum edilerek kurşuna dizilmekte, müslümanların ibadetlerini topluca yapmaları engellenmekte, kazançları acımasız vergilerle ellerinden alınmakta, halk açlık tehlikesiyle ölümün eşiğinde yaşamakta, yanıbaşlarında yapılan nükleer denemelerle ölümcül hastalıklara yakalanmaktadır. Batılı ülkeler ise, Çin tarafından tüm dünya ile irtibatı özellikle kesilen bu topraklardaki insan hakları ihlallerini her zamanki gibi görmezlikten ve duymazlıktan gelmektedir.

Doğu Türkistan'daki Müslüman Türklerin, 21. yüzyılda dünyanın gözü önünde yaşadıkları acılara ve maruz kaldıkları insanlık dışı muamelelere değinmeden evvel, kısaca Doğu Türkistan'ın ve Türk tarihinin ihtişamlı topraklarına zulmün ve acının nasıl geldiğine bakalım.

Hep bastırıldılar

14. yüzyılla birlikte, Orta Asyalı Türkçe konuşan Uygur halkının tamamı İslamiyeti kabul etti. Taşkent ve Kaşgar gibi kentler büyük bir zenginliğin ve kültürün merkezi haline geldi. Doğu Türkistan'ın karanlık günleri ise 18. yüzyılın ortalarında Rusya, Çin ve İngiltere'nin sömürgeci politikaları ve kendi aralarındaki gerek açık gerek gizli anlaşmalarının sonucunda Türkistan'ı üçe parçalamaları ile başladı. Bu parçalanma sonucunda Çin'in işgali altındaki Doğu Türkistan; eski SSCB, şimdiki BDT sınırları içindeki Batı Türkistan (Rusya tarafından 5 cumhuriyete bölünmüştü. Bunlar: Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan'dır); Afganistan'ın kuzeyi olan Güney Türkistan oluştu.

Birbirinden tamamen farklı üç kültürün, dilin ve medeniyetin egemenliği altına giren bu bölünmüş toprakların son 100 yıldır yolları tamamen ayrıldı. 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla, bu halkların bir kısmı bağımsızlıklarını elde etti. Ancak, Çin yönetimi altındaki Uygurlar, birçok kez özgürlük denemelerinde bulunmalarına rağmen, her seferinde acımasız yöntemlerle bastırıldılar ve Çin'in baskıcı ve zulüm dolu yönetiminden kurtulamadılar.

35 milyon Doğu Türkistanlı öldürüldü

1949 yılında Mao önderliğindeki komünistlerin Çin'in yönetimini ele geçirmelerinin ardından, Doğu Türkistan üzerindeki baskılar eskisine oranla şiddetlendi. Komünist rejim politikası, asimile olmayı reddeden müslümanların fiziksel olarak imhasına yöneldi. Katledilen müslüman sayısı korkunç boyutlara ulaştı. 1949-1952 yılları arasında 2 milyon 800 bin; 1952-1957 arasında 3 milyon 509 bin; 1958-1960 yılları arasında 6 milyon 700 bin; 1961-1965 yılları arasında 13 milyon 300 bin kişi ya Çin Ordusu tarafından öldürüldü ya da rejimin doğurduğu kıtlık sonucunda öldü. 1965'ten sonraki katliamlarla birlikte, öldürülen Doğu Türkistanlı sayısı 35 milyon gibi inanılmaz bir rakama ulaştı.

Müslümanlar kobay yapıldı

Komünist rejim, 1949 yılından itibaren müslümanları imha ederken bir yandan da bölgeye sistemli bir biçimde Çinli göçmen yerleştirdi. Çin hükümetinin 1953 yılında başlattığı bu kampanyanın etkisi son derece düşündürücüdür. 1953 yılında bölgede % 75 Müslüman, % 6 Çinli yaşarken bu oran 1982 yılında % 53 Müslüman, % 40 Çinli'ye yükseldi. 1990 yılında yapılan nüfus sayımında ulaşılan % 40 Müslüman, % 53 Çinli nüfus oranı bölgedeki etnik temizliğin boyutlarını göstermesi açısından son derece önemlidir.

Bu arada Çin yönetimi, Doğu Türkistanlı Müslümanları nükleer denemelerinde kobay olarak kullanmıştır. Bölgede ilk olarak 16 Ekim 1964 tarihinde başlatılan nükleer denemelerin olumsuz etkileri yüzünden bölge insanı ölümcül hastalıklara yakalanmış, 20 bin özürlü çocuk dünyaya gelmiştir. Nükleer denemeler nedeniyle ölen müslüman sayısının 210 bini bulduğu bilinmektedir. Binlerce insan ise sakat kalmış veya sarılık vebası, kanser gibi hastalıklara yakalanmıştır.

Çin 1964'den günümüze kadar Doğu Türkistan topraklarında elliye yakın nükleer bomba patlatmıştır. İsveçli uzmanlar, 1984 yılında yapılan yeraltı nükleer denemesinde 150 ton gücündeki bombanın richter ölçeğiyle 8,8 şiddetinde yer sarsıntısına sebebiyet verdiğini tesbit etmişlerdir.

BİR AYET

"Onların malında isteyenin ve (iffetinden dolayı açıkça isteyemeyen) yoksulun da bir hakkı vardır." Zariyat, 51

BİR HADİS

"İnsan ölünce üç şey dışında bütün amelleri kesilir. Bu üç şey: İnsanların ve mahlukatın istifade gettiği hayr işleri, faydalanılan bir ilim ve kendisine dua eden evlattır." Müslim , vasiyye, 14


 
KISSADAN HİSSE
Hz. Ömer'in adaletine bir misal
Ashab'tan Abdurrahman bin Avf, Hazreti Ömer (r.a.) halife iken onu makamında ziyarete gelmişti, selâm verip müsait bir yere oturdu. Hz. Ömer kendisiyle hiç meşgul olmuyor hattâ selâmını bile almıyordu. Hayretle neticeyi beklerken, Hazreti Ömer, işini bitirdikten sonra yanan mumu söndürdü; aynı onun gibi başka bir mum yaktıktan sonra: «Ve aleyküm selâm» deyip selâmını aldı. Ve konuşmaya başladılar.
Abdurrahman bin Avf Hazretleri, Ömer (r.a.) Hazretlerine niçin o mumu söndürüp başkasını yaktıktan sonra kendisiyle meşgul olmaya başladığını sormuştu.
Hazreti Ömer (r.a.):
–Ya Abdurrahman; evvelki mum devletin hazinesinden alınmış mumdu. O yanarken şahsî işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mes'ul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra seninle meşgul olmaya başladım, deyince Abdurrahman bin Avf Hazretlerinin gözleri yaşarmıştı.
Ellerini kaldırarak şöyle dua etti:
–Ya Rabbi! Hattab oğlu Ömer'i bizim başımızdan eksik etme!
Devlet hazinesini har vurup - harman savuranlara karşı ne güzel bir numune-i imtisal değil mi?..

BAYRAMPAŞALILAR İFTARDA BULUŞTU
Bayrampaşa Belediye Başkanı Hüseyin Bürge, 'Öğretmenler Günü' dolayısıyla Ataköy Mavi Marmara Et Lokantası'nda verdiği iftarla Bayrampaşalı öğretmenleri biraraya getirdi. Bürge'nin iftarına Bayrampaşa'da görev yapan 700 öğretmenin yanı sıra, bürokratlar katıldı. İftar yemeğinden sonra, yemek duası yapan Bayrampaşa Müftüsü Ruşen Özkan, "Türk halkı arasındaki birlik ve beraberlik sürdüğü sürece, bayrağımız gönderden inmeyecek, minarelerimizde okunan ezanlar susmayacaktır" dedi.
Sivaslı öğrencilere iftar
Bu arada İstanbul'da çeşitli üniversitelerde öğrenim gören Sivaslı öğrenciler iftar sofrasında biraya geldi. Sivaslılar Vakfı tarafından Park Restaurant'ta düzenlenen yemeğe 350 Sivaslı üniversite öğrencisinin yanında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ali Müfit Gürtuna, MHP Sivas Milletvekili Mehmet Ceylan, MHP İstanbul İl Başkanı Hasan Hüseyin Ceylan ve BBP İstanbul İl Başkanı Lütfü Akkuş katıldı.
Sivaslılar Vakfı Başkanı Muhsin Kaya açıklamasında, her yıl geleneksel olarak öğrencilere verdikleri iftar sofralarına bu yıl da devam edeceklerini belirtti.
26 Kasım 2001
Pazartesi
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Ramazan| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED