|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu mesele çığırından çıktı. Lafı fazla eveleyip gevelemeden konuşmak gerekiyor: Bu iş derhal bitirilmeli. Yasak derhal kaldırılmalı. Ve mağdur edilen, hayatları söndürülen, haksız ve hukuksuz bir şekilde medya ve siyaset kurumu tarafından insanlık dışı muamelelere, hakaretlere, saldırılara maruz bırakılan onbinlerce insandan; ve bu medya ve siyaset yoluyla saçma sapan bir psikolojik savaş yürütülerek ruh sağlığı bozulan, bilinçaltı delik deşik ve zihni ise iğdiş edilen bu milletten özür dilenmeli. Derhal, hemen ve şimdi! Bu insanlar onca hakarete, onca saldırıya, onca işkenceye rağmen yine de kışkırtılmadılar, sokağa dökülüp, ortalığı yakıp yıkmadılar! Peki, bu kadar saldırı, bu kadar hakaret, bu kadar alçaklık, size yapılsa ne yapardınız? Evet ne yapardınız? Bu insanları analarından doğduğuna pişman eder; kurda kuşa yem ederdiniz değil mi? Ama bu millet kurda kuşa yem olmayacak. O yüzden tüm kışkırtmalara, adiliklere, şirretliklere ve saldırılara rağmen hakkını hukuki yollardan ve de son derece estetik, gönendirici, şaşırtıcı yöntemlerle, gösterilerle, eylemlerle ve reflekslerle aramayı tercih ediyor. Siz akıl, vicdan ve izanınızı ayaklar altına alarak bu insanların önce mürteci, fanatik, terörist olduğu yalan-imajını pompalıyorsunuz, (bir görüntüyü bir haberde bile sekiz on kez tekrarlayarak) vahşice bir propaganda savaşı sürdürüyorsunuz. Sonra da bu insanların hayatlarını, hayallerini, dünyalarını söndürüyor; kişilikleriyle oynuyorsunuz. Ardından da milletin ve memleketin altını oyacak, geleceğini tehdit edecek hıyanetlere, yolsuzluklara, karanlık işlere bahane ve kalkan olarak bu "irtica ve başörtüsü ile mücadele" sloganına sığınıyor ve tapınıyorsunuz. Evet şimdiki tanrınız "irtica ve başörtüsü ile mücadele" sloganı. Kim bu sloganı yüksek sesle haykırırsa hortumcular arasında en yüksek mertebeye yükselme hakkına erişiyor! Bu çok çılgınca, bir şey. Ama burası Türkiye ve burada işler böyle döndürülüyor! Ama artık bu işlerin böyle gitmeyeceği, bu geminin böyle yürüyemeyeceği tüm çıplaklığıyla anlaşıldı.. O yüzden onbinlerce mağdur ve masum öğrenciden, öğretmenden, kamu çalışanından ve tüm milletten özür dilemek zorundasınız. Bu insanların suçu ne kardeşim? Hırsızlık mı yaptılar, yolsuzluk mu yaptılar, hortumculuk mu yaptılar? Terör mü çıkardılar? Ülkeyi anarşiye, kaosa mı sürüklediler? Memleketi mi batırdılar? Evet bu insanların suçu ne? Suçu siz işliyorsunuz. Suçsuz insanları suçlu göstererek, medya ve başka yollarla en temel varolma ve yaşama haklarına son derece ilkelce, barbarca yöntemlerle saldırarak hakaretler yağdırarak, böcek muamelesi yaparak. Kimsiniz siz? Bu ülke babanızın çiftliği mi? Bu ülkenin insanlarının en temel haklarını bu kadar fütursuzca, şirretçe ve ahlaksızca yöntemlerle ayaklar altına alma cesaretini nereden alıyorsunuz siz? Bu yasakçıların insanlığından şüphe ediyorum ben: Siz olsanız, vicdanı, aklı, insafı, izanı durmuş, dumura uğramış ve yaptığı yasaklamaların sonuç verdiğinden sapkınca hazlar aldığını söyleyecek kadar ruhsuzlaşabilen kişilerin insanlığından şüphe etmeyip de ne yaparınız! Başörtüsü sorununu icat edenler, tezgahlayanlar ve sürekli olarak tahrik edenler, üç beş yüz veya üç beş bin kişiyi geçmeyecek bir azınlıktan ibaret. Evet, hepsi bu. Ama bu bir avuç fanatik ve militan, ülkenin gündemini bu denli kendi keyiflerine ve çıkarlarına göre belirleyebilecek güce ve etkinliğe sahip demek ki! Ama hakları ayaklar altına alınan insanlar yine de sizin iğrenç, ilkel ve aptalca kararlarınıza ve kışkırtmalarınıza kapılıp da tahrik olmadılar. Sokaklara dökülüp de her tarafı yağmalama yoluna gitmediler. Haklarımız elimizden alınıyor, hayatımız söndürülüyor, ne hakkınız var buna diyerek terör havası estirmediler, silahlara filan sarılmadılar. Ama siz bu masum öğrencileri, insanları sürekli olarak terörize ettiniz ve ediyorsunuz. Kim oluyorsunuz siz? Nerden çıktınız? Oysa bu ülkenin sahibi bu insanlar. Bu insanlara zenci muamelesi yapamazsınız. Bu insanlar, bu ülkenin sizin gibi azınlığını değil çoğunluğunu temsil ediyorlar. Başörtüsü örneğinde olduğu gibi hem göstergebilimsel olarak, hem sosyolojik olarak, hem de kültürel ve tarihsel olarak bu ülkenin aslî unsuru olan Müslümanlığı temsil ediyorlar. Siz kimsiniz? Siz neyi temsil ediyorsunuz. Ve ne yaptığınızın farkında mısınız? Siz, bu ülkenin geçmişi ve geleceği ile savaşıyorsunuz. Siz, bu toplumun dünyaya bir şeyler söylediği tek kaynak olan Müslümanlığı bu toplumun hayatından uzaklaştırmakla, bu ülkenin bindiği dalı kesiyorsunuz. Bu toplumda, hem Batı'yı, hem de İslam kültürünü kompleksiz ve saplantısız bir şekilde hazmeden tek geniş kesim olan bu insanların önünü tıkamakla bu ülkenin önünü tıkamış oluyorsunuz; hayatlarını söndürmekle, hayallerini yok etmekle bu ülkenin hayatını söndürmüş, hayallerini yok etmiş oluyorsunuz. O yüzden hayalleriniz hayalete dönüşüyor. O yüzden memleketi batırdınız. O yüzden suçsuz, masum insanların hayatı ile oynamanın, hayatlarını söndürmenin ne kadar büyük bir insanlık suçu ve cinayeti olduğunu farkedemiyorsunuz. Saldırılarınıza, hakaretlerinize, yok saymalarınıza rağmen oyuna gelmeyen başörtülülerden, dindar insanlardan ve tüm bu haksızlıklara büyük bir sükunetle tahammül eden bu milletten özür dilemek ve başörtülü insanların haklarını derhal iade etmek zorundasınız. Bu insanların çektiği sıkıntıları, acıları göremeyecek kadar ruhsuzlaşmış ve insanlığınızı yitirmiş olabilir misiniz?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |