Oynandı geçti.. Oldukça da keyif vericiydi. Fenerbahçe'nin Göztepe deplasmanına 5 gol sığdırması, ardından Galatasaray'ın Samsun'u 2 golle uğurlaması, zirvedeki yarışa renk kattı. İstanbuspor ara verdiği galibiyet serisine Yimpaş Yozgat maçı ile yeniden başladı sanki. Ama Beşiktaş'ın iki haftadır sergilediği oyun ve farklı galibiyetleri, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın ensesini yakan sıcak bir nefes gibi. Gaziantepspor'un gelişi ise, büyükler için pek hayra alamet değil.

Her hafta sonu yaptığımız gibi kimler iyi oynamış, kimler gol krallığına koşuyor, haftanın bombaları, en iyileri, kötüleri filan, Engin kardeşimizin hazırladığı en kapsamlı panoramada var zaten. Burada yineleyip ukalalık etmeyelim. Benim özellikle üzerinde durmak istediğim konu, bugün ve yarın oynanacak olan Türkiye Kupası maçları ile hafta sonu oynanacak Süper 1. Lig maçlarının programı. Futbolseverlere dört dörtlük bir iftar sofrası gibi. Bir kuş sütü eksik.

KUPA RİSK OLUR MU?

"Lig şampiyonluğunu mu, yoksa Türkiye Kupası'nı mı isterler?" diye sordum, kendime. İlgilenenlere cevap olsun diye. Galatasaray, Fenerbahçe için kesinlikle Lig şampiyonluğu çıkıyor. Beşiktaş için de kuşkusuz öyledir ama, bu pastayı sonuçta biri yiyecek. Türkiye Kupa'sı Beşiktaş'a daha cazip görünüyor. Neden derseniz, Fenerbahçe ile Galatasaray 3. yıldız peşinde.

Ha! bir de işin şu tarafı var. Şampiyonluğun garantisi yok. Kupayı da risk edersek elde var sıfır. Gerçi UEFA Kupası'na katılacak takım sayısı 4 olduğundan, futbolda Türkiye'nin bir bolluk dönemi yaşadığını söyleyebiliriz. Ancak onları tatmin eder mi, bilemiyorum!

İşin aslı şu: Ne Fenerbahçe, ne Galatasaray, ne de Beşiktaş'ı kupalar ve şampiyonluklarla doyuramazsınız. Hepsini isterler. Bütün şampiyonlukları, bütün kupaları. Avrupa ve Dünya kupalarını da...

İŞ HACMİ YÜKSEK

Bu yüzden eleştirdiğimi sanmayın sakın. Tabii ki isteyecekler. Yönetimleri, iyi futbolculara yatırım yapıyor. Kimileri bünyesinden yetiştiriyor. Ülkede iş hacmi en büyük sektör şu anda futbol. Alıyorlar, satıyorlar, kiralıyorlar... Neden, kazanmak, kar etmek için. Sadece futbolcu bazında da değil. Teknik adam konusunda da Avrupalılardan aşağıda değiliz. Hatta çoğundan iyi olduğumuzu söyleyebiliriz. O zaman neden istemesinler?. Şampiyon olmak, kupa kaldırmak kadar güzel vitrin var mı? Yeter ki, bu işi yaparken aptallık etmesinler. Heyecanlanarak, öfkelenerek, para ve kişilik kaybetmesinler.

MEĞER ÇOK KIYMETLİYMİŞ

Şimdi kaşımak istemiyorum ama, geldi gündemin tepesine oturdu. Yazmasam olmaz. Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki transfer sürtüşmesi havayı yeniden gerdi. Fatih giderken "Dönersem yine G.Saray'a.." dedi. Onu dedi, bunu dedi, bir dolu dedi-kodu. Vay anasına be ne kadar da kıymetliymiş. Allah bilir kendisi bile bilmiyordu, bu kadar kıymetli olduğunu. İşin bir başka boyutu da sanki böyle bir olay ilk defa oluyor. Ayrıca son da olmayacak ki. Fener bunu hep yapıyor. İyi mi, kötü mü, onu ben bilmem. Ama bildiğim o ki, iki tarafın yöneticileri de terbiye sınırlarında devriye geziyor. Her an sınır ötesi bir hareket olabilir. İki taraftan da birileri tarihe geçebilir. Cemil Turan'ın transferinde cinayet işlenmişti. Naci'nin, Kadri'nin, Engin Verel'in, Semih'in, Tanju'nun transferlerinde sanki dünya savaşı çıkacaktı. Hepsi geçti. Kuşkusuz bu da geçecek. 50 yıl sonra ne futbolcusu ne yöneticisi kalır. Önemli olan böyle günleri yarasız geçmek. Tarihe kin taşımamak. KİN!.. Asla doyuramazsınız. o nedenle beslemeyin.
Hayırlı RAMAZANLAR...