T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bir borcu ödemek

Bu borç Sancak'a... Cumartesi günü birlikte olduğumuz Sancak Boşnak Milli Meclis Başkanı Dr. Süleyman Uglanin böyle bir göreve çağırdığına göre, Türkiye'nin yoğun gündemi içinde de olsa, bu görevi ifa etmeli.

Dr. Uglanin'in çağrısı özetle "Sancak'la ilgilenin" ifadesinde özetlenebilir. Sanki "Orada küçük bir Türkiye var" demek istiyor Dr. Uglanin. Sancak, yüzde 81'i Müslüman olan, Osmanlı'nın Bosna-Hersek eyaletinin 7 sancağından birisi... Ve İstanbul'un Bayrampaşa ve civar ilçelerinde, şu an Sancak'ta bulunanın 7-8 misli Boşnak göçmen bulunuyor. Yani gövdesi Türkiye'de, kolları Balkanlar'da kalmış çocuklar Boşnaklar... Dr. Uglanin, "Sancak'ın merkezi olan Yenipazar'da Ramazan'ın tadına doyum olmaz"diyor.

Türkiye, ne kadar milli sınırlar içinde kendisini tanımlasa da, dalları kolları kıtalar aşan bir ülke... Osman Gazi'nin göğsünde büyüyen çınar, manevi bir iksirle varlığını sürdürüyor sanki.

Ve oralardan bakınca bir sığınak, buralardan bakınca bir borç ilişkisi giriyor devreye... Hissediyorum ki, sanki oraların insanları başları dara düştüğü her defasında Türkiye'yi hatırlıyor, biz de oralarda bir şeyler olduğunda yüreğimizde bir damarın kanadığını hissediyoruz. Eğer Sancak konusu sizin önünüze "Osmanlı bakıyesi Balkanlar'dan kazınmak isteniyor" şeklinde konuluyorsa, nasıl duyarsız kalabilirsiniz?

Dr. Süleyman Uglanin, İstanbul medyası ile bir araya gelmeden önce Ankara'da temaslarda bulunmuş. Başbakan'la, İçişleri Bakanı Tantan'la, Devlet Bakanı Haluk Çay ile, parti başkanları ile görüşmüş ve alaka istemiş, artı yanlış anlamaları gidermeye çalışmış.

Yanlış anlamaların, genelde, Miloseviç yönetiminden beri Sırp propagandasının eksenini oluşturan "Sancak'taki Müslüman vakıasının fundamentalist çizgide olduğu" iddiasından kaynaklandığını düşünüyor Sancaklılar. Bu propagandanın değişik çevreleri etkilemiş olmasından, bir ara Türk diplomasisini de etkilemiş olmasından üzüntü duyuyorlar.

Evet Ruslar bir yandan, işte Balkanlar'da Sırplar bir yandan Batı dünyasının, bu arada Türkiye'nin "fundamentalist kaygı damarı"na hitap ediyorlar. Ve bu Türkiye'yi İslam coğrafyası ile tek ilişki boyutu olan bir alanda (Müslümanlık alanında) tereddüde sevkediyor. Hatırlarsak, Bosna kahramanı "Bilge Kral" Aliya İzzetbegoviç bile fundamentalist suçlamasından nasibini almıştı ve muhtemelen NATO çevrelerinde bile kabul görmüştü bu suçlama...

Oysa Türkiye, daha serinkanlı bakmalı İslam coğrafyasında olan bitenlere...

Sancak, Balkanlar gibi zaten sancılı olan bir bölgede, daha dramatik şartlara sahip. 1913'te Sırbistan ve Karadağ arasında ikiye bölünmüş küçücük bir İslam yurdu. Halen bu bölünmüşlük devam ediyor. Karadağ'ın şu anda Yugoslav Federasyonu içinde yer alması belki Sancak'a göreceli bir bütünlük sağlıyor. Ama Karadağ'ın bağımsızlık girişimleri karşısında da yeniden bölünme tedirginliği içine sürükleniyorlar. Bir yandan yakın zamana kadar (1945'e kadar) sahip oldukları otonomi-özerklik statüsünü yeniden kazanmayı arzuluyor, diğer yandan da Karadağ-Sırbistan arasında parçalanma endişesi içinde bulunuyorlar. Karadağ'da yapılan son bağımsızlık referandumunda Yugoslavya'nın bütünlüğünden yana oy kullanmışlar. Belgrad'la otonomi, Karadağ'la bölünmeme problemleri var. Derin bir ikilem...

"Ayrılıkçı değiliz, diyor Dr. Uglanin... Demokratik, insan haklarına saygılı,çok kültürlü, çok kavimli Yugoslavya içinde özerk bir Sancak istiyoruz. Artık göç etmeyelim. Kendi kimliğimiz içinde, ata ocağında yaşayalım. Türk Dışişleri, Hikmet Çetin'in şükranla karşıladığımız ilgisi gibi, bizi desteklemeli, çünkü meşru bir mücadele veriyoruz. Bölgeyi istikrarsızlığa itecek hiçbir davranışımız da yok." Belki Türkiye, bu tür sorunlarda kendi iç problemlerini hatırlayıp, tıkanıyor, ama gerçekten içerde sür'atle rahatlayıp, bu uluslar arası oyunda sağlıklı roller üstlenmesi gerekiyor.

Dr. Uglanin, Özal'ın Cumhurbaşkanı, Hikmet Çetin'in Dışişleri Bakanı olduğu dönemi, "Sancak'a ilginin altın yılları" olarak niteliyor. "Sonra bir suskunluk dönemi olmuş Türk diplomasisinde... Bunu canlandırmaya çalışıyoruz. "

Dr. Uglanin, Sancak'ın mücadelesinin çerçevesini çok iyi çizen bir insan. Artı, Türkiye'nin sıkıntı ve hassasiyetlerini çok iyi okuyan bir insan. İşte bir muhakeme: "Karadağ'ın bağımsızlığı Sancak'ı ikiye böler ve çatışma başlar. Bu göçü getirir ve göçün hedefi Türkiye olur."

Türkiye ne yapabilir?

Bana göre şu anda Türkiye'nin yapması gereken en öncelikli hareket, "Türkiye hinterlandı" diye nitelenebilecek bütün bu coğrafyada, olan biteni doğru okumak, bunun için CIA'in de KGB'nin de Mossad'ın da bilgi kirlenmesinden arınmış bir bilgilenmeye ulaşmak, ve bütün yüzyılı gören bir politika oluşturmaktır. Sancak'tan, Bosna'dan, Çeçenistan'dan, Ortadoğu'dan, Asya'dan, Afrika'dan soyutlanmak, Türkiye'yi çırılçıplak bırakacak bir yaklaşım olur. Türkiye tüm bu dünya ile canlı ilişkiler kuracak bir dili bulmak zorundadır. Bunun için 100 tane stratejik araştırma enstitüsü kurup işletse değer.

Değilse CIA'in, KGB'nin, Mossad'ın stratejik hesaplarla kirlenmiş bilgilerine-değerlendirmelerine mahkum olunur.


7 Mayıs 2001
Pazartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED