|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Karanlıkta kalırız diyen yalancıdır
Bakanın yazısı var. "Benden habersiz, sandalye alımı dahi yapmayın" diyor. Bu ortadayken Bakan'ın ihalelerden habersiz olması mümkün değildir. Beyaz Enerji, asıl suçunun yanında hafif kalır. Her yanlış işin Türkiye'ye verdiği zarar, yasalara göre, yüzelli milyon yıl hapis cezası alması gerekir.
Beyaz Enerji aslında neleri kapsıyor? Kapsamak istediği bütün Türkiye'nin enerji sorunları ama kapsattıkları birkaç kişinin sırtından bu olayı aşmak. Türkiye'de ülkeyi yönetenlerden kaynaklanan enerji sorunları var. Enerji santrallerinin devrine bakın. Bugün, 20 yılda yapabileceğiniz bir altyapıyı hiçbir şey almadan yandaşlarınıza veriyorsunuz. 18 katrilyona varacak peşin parayı özelleştirme, devir hakkı adına dağıtıyorsunuz. Devir hakkı işinin parasal hacmi nedir? Aydın Doğan'ın gazeteleri, televizyonları vesaire evvelki sene cirosu 82 trilyondu. Devir sözleşmesine imza attığı şebeke bir kuruş masraf yapmasına gerek olmadan 4 katrilyon ciro yapıyor. Aybaşında toplanacak kısmı 800 trilyonlar. Bu parayı ne yapmış da alıyor? Karşılığında devlete para mı veriyor? Bu Bakan'ın yaptığı oyunlarla üste para alıyorlar... Ersümer sizce suçlu mu? Bakan'ın suçlarını ben hesapladım. Bana göre yüzelli milyon yıl falan hapis cezası gerekir, Türkiye'nin mevcut yasalarına göre. Şimdi abarttınız ama... Yok yok... Ben iddianameye falan bakmıyorum. Her yaptığı işten Türkiye'ye verdiği zararı hesaplıyorum. Mesela, alalım bu özelleştirmeyi... Özelleştirme bir suç değil. Olsa da sadece Ersümer'in suçu değil... Tamam zaten hepsinin suçu var. Ama Ersümer'in yaptığı her icraat baştan sona ülkeye zarar veren, yandaşlara çıkar sağlama üzerine kurulmuş. "Türkiye'de elektrik yok" diyerek son 2 senede yaptığı anlaşmalarla bazı "özel" kuruluşlardan elektrik alıyor. Devlet öncelikle özel sektörden alıyor ki nitekim geçen yıl 12'de birini onlardan almış. Alamazsa da parasını verir. Yani, alım garantili anlaşma yapmışlar. Savcı'nın (Talat Şalk) Dünya Bankası'ndan istediği yazıda Ajay Chibber Enerji Bakanlığı Müsteşarı Yurdakul Yiğitgüden'e diyor ki, "Siz bu anlaşmayı nasıl yaparsınız?! Üç yıl içinde bütün kurumlar iflasa gider; bize olan borçlarınızı da ödeyemezsiniz. Bunları yeniden görüşün" diyor. Böyle bir şey olmaz, olamaz. Ve aynı tarihlerde DPT Müsteşarlığı'nın kuruma bir yazısı var: "Atıl kapasiteli yatırımlar yapıyorsunuz" diyor. Türkiye, tüketebileceğinin fazlasını üretebilecek kapasiteye sahip, gerisi hikaye. 27.200 megawatt kurulu gücümüz var, 18 bin megavat tüketebiliyoruz. Yani, en çok tüketebildiğimiz saatlerde 9-10 bin megawatt fazlamız var. Soygun böyle gidiyor. Elektriğin pahalı olmasının bir nedeni de bu herhalde... Biliyor musunuz: Son yirmi yılda, elektriğe yüzde 12 milyon zam yapıldı. Aynı sürede Almanya'da bu oran yüzde 2'yi bulmuyor. Bir Türk, bir İsveçliye göre 113 misli kötü koşulda elektrik kullanıyor. Bir sorun da verimsiz kullanım, değil mi? Türkiye geçen yıl bin dolarlık üretim için, 903 kw/saat elektrik enerjisi harcadı Almanya ise 300 kw/saat. Bu bakanla verimli üretim olamazdı zaten. Bu da mı bakanın suçu? Onun suçu tabii... Yatırım önceliklerini bilmiyor. Şebeke kayıplarının yüzde 25 olduğu bir ülkede santral kurmak intihardır. Bunu önlemenin yatırımı da santral kuruluşunun yüzde 1'idir. Bu kafayla Dünya Bankası'ndan 500 milyar gelse de batarız. Sadece enerji yanlışları nedeniyle batar mıyız? Sadece enerjiden batarız veya sadece enerjideki akıllı politikalarla kurtuluruz. Örneğin, suyumuzun yüzde 3'ünü kullanıyoruz. Enerjimizi sudan karşılasak 18 katrilyon karımız var demektir. Bu adam, mevcut barajları da çalıştırmıyor. Devletin ürettiğini almıyor yandaşlarından elektrik alıyor. 282 şirket devlete elektrik satıyor. Mesela, Bursa'nın elektrik ihtiyacının yüzde 51'i bu şekilde sağlanıyor. Hepsi doğalgazlı, fuel-oil'li dışa bağımlı enerji üretimi. Devlet kendi barajından ürettiğini almayıp bunlardan alıyor, almazsa da parasını ödüyor. TEAŞ Genel Müdürü Muzaffer Selvi'ye (şu anda cezaevinde) "senin bu yaptığının bedelini yedi neslin ödeyemez" dedim. Müdür bana, "Ne yapayım... Almazsam da para ödeyeceğiz. Hiç olmazsa masrafları olsun" dedi. Bu anlaşmaları Ersümer yapmış. İhaleler bakandan habersiz, usülsüz hale getirilmiş olamaz mı? Bakanın bir yazısı var. "Sandalye alımı dahil benden izinsiz hiçbir tasarrufta bulunmayın" diyor. Bu ortadayken Bakan'ın ihalelerden habersiz olması hiçbir şekilde mümkün değildir. Mahkemede kaybedilen davalar Bakan'ın re'sen talimatıyla yürürlüğe giriyor. Bakan, kendisini savunurken yolsuzluk yapmadığını, tam tersine önlediğini söylüyor.... Bu beni hiç enterese etmiyor. İhaledeki yolsuzluklar asıl yanlışların yanında zaten çerez olmaz. Bakın, evvelki sene özel santral sahiplerine verdiği para 1,3 milyar dolar. Bu sene 4 milyar dolar, 10 sene içinde 48 milyar dolarlara çıkıyor... Türkiye batağa gidiyor... Emin misiniz? Bunlar büyük paralar... Ne demek... O satın alma şartını sana, bana verse ihya oluruz. Ben bu Beyaz Enerji mahkemelerine müdahil olarak girmek istiyorum, savcıya da başvurdum. Dünyada en pahalı enerjinin maliyeti nükleer hariç 5 cent'in altındadır. TEK'in geçen seneki ortalaması 3,3 cent'tir. Buna rağmen 12 cent'ten satıyorlar devlete. Bunlardan, Türkiye'nin kullandığı elektriğin 12'de birini alıyorsunuz ama fiyatı pahalı olduğu için Türkiye'nin bütün enerji maliyetini ikiye katlıyor. Şimdi bakın ihanetin boyutuna: TEK Genel Müdürü'nün bunlara yazdığı bir yazı var: "Bir müddet sizden enerji alamayacağız. Çünkü, teknik bir zorunluluk çıktı. Su santrallerinin yükünü sizden enerji almak için yüzde 5'e indirdik. Yüzde 10'un altına düşersek, barajlarda arızalar oluyor. Bu nedenle bir süre sadece kendi ihtiyacınız için üretin, biz sizden enerji alamayacağız." Bu 21 Ekim 1999'da yazılmış yazı. Ayrıca diyor ki: "Barajlara gelen su yüzde 60 seviyesini buldu. Nisan-mayıs aylarında barajlar taşar." Bundan 12 gün sonra bu adam (Ersümer) "barajlarda su yok" diye Türkiye'de enerji kısıtlaması yaptırdı. Demirel de bu oyuna katıldı. "Köşk'ün elektriği de 6 defa kesildi" dedi. Yalan, Köşk'teki jeneratörler nedeniyle teknik olarak elektrik kesilmesi mümkün değil. Tam bir senaryoydu... Bütün özel elektrik santralleri bir günde kapansa da Türkiye karanlıkta kalmaz mı? Hayır, kalmaz. Puantları (puant: enerjinin en çok tükettiği andaki sarfiyat) hergün alıyorum. Türkiye, 24 saattin 2 saatini puantta, yani akşam en yoğun elektrik tüketimi olduğu saatler. Bu 18 bin megawatlarda şu anda. Bunun arkasından gelen normal çalışma saatlerinde 14-16 bin magawat tüketiyor. Akşam 23.00 sabah 07.00 arasında Türkiye 8 bin megawatlarda. Buna karşılık da Türkiye'nin kurulu gücü 27 bin 200 megawat. Yani en fazla tükettiğiniz ana göre, yüzde 60 fazlalığımız var. ABD'de bile bu fazlalık oranı yüzde 20'yi geçmez. Türkiye'nin enerji yatırımları yeterlidir. 27 bin megawat'lık santraller yılda ortalama 6 bin saat çalışsa 165 milyar kilowatsaat yapar. Bu sene tüketeceğimiz miktar 135 milyar kilowatsaat'tir. Hesap ortada. E, üretelim o zaman. Kim tutuyor bizi? Bak şimdi... Termik Santraller Daire Başkanı bir konferansta, Türkiye'deki termik santrallerin küçücük parça eksikleri nedeniyle aşağı yukarı 25 milyar kilowatsaat enerji üretemediklerini açıkladı. Afşin - Elbistan'ın bile yarısı durmuş. Devlet kendi santralini çalıştırmıyor, enerjiyi özelden alıyor. Oraya çanak tutmak için de "enerji kısıtlama senaryoları" oynanıyor.
Türkiye'yi su kurtarır
Türkiye bir yandan da doğalgaz yatırımları yapıyor...
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv Bilişim| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
|
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |