|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Siyasal sistem kilitlenince, demokrasilerde bunu parlamento açar, milletvekilleri açar.. Son kriz ertesinde, gerek iç kamuoyu, gerekse dış dünya, Türkiye'de böyle birşey olmasını bekledi.. Bilinçli ve sorumlu milletvekilleri parti farkı gözetmeksizin, ortak bir akıl oluşturacaklardı.. Öncelikle, "liderler sultası"na son vermek için, gerek Siyasi Partiler Kanunu'nda, gerekse Seçim Kanunu'nda gerekli değişiklikleri yapacaklardı.. Bu sırada da, geniş tabanlı bir "Büyük Koalisyon" kurulması ve belirli bir sürede erken seçime gidilmesi için, karar alıp, uzlaşacaklardı.. Erken genel seçime uzanan dönemde, gerekli reform kanunları çıkartılacak ve Anayasa değişiklikleri yapılacaktı.. Açıkçası, Millet Meclisi'nden beklenilen buydu.. Çünkü sistem kilitlenmişti.. Ülke, hem bozuk yapılanmadan, hem de kötü yönetimden kaynaklanan, sosyo-politik ve ekonomik bir krizin içine düşürülmüştü.. Ne yazık ki, milletvekilleri, kendilerinden bekleneni yapamadılar.. İMF'nin, yeni kaynak için ön-şart olarak koştuğu, ekonomik içerikli kanunları, harıl harıl çıkartıyorlar.. Ama ülke şartlarının kaçınılmaz gereği olan, iç politikaya ve siyasal yapıya ilişkin reformlar konusunda, suskun suskun oturuyorlar.. Daha da kötüsü, liderler oligarşisine, daha büyük bir uysallıkla, teslimiyetlerini artırıyorlar.. Bu bozuk tabloya, DSP'nin Kurultayı'nda görülen sahneler, tüy dikmiştir.. Müflis bir iktidarın Başbakanı olan Ecevit'e karşı çıkmayı deneyen tek muhalif isim, milletvekillerinin de oyları ile kurultayda susturulmuştur.. ANAP'ta ise, milletvekilleri homur homur hoşnutsuzluklarını seslendirirken, Mesut Yılmaz, "temizlik" çabalarına karşı Parti'yi sürmektedir.. Öyle bir tablo doğmuştur ki, sanki ANAP, yolsuzluk soruşturmalarına karşı direnen ve bunları engellemeye çalışan bir konumdadır.. Kısacası, milletvekillerimiz, kendilerinden beklenileni yapmak yerine, arazi olmayı tercih etmişlerdir.. Siyasi kilitlenmişliği demokratik yolla aşacak yerde, bunu "dışarıdan" birilerinin yapması için beklemeyi yeğ tutmuşlardır.. "Parti disiplini" ile "lidere bağlılık" kavramlarını karıştırmışlar ve gelecek kuşakları düşünmek yerine, gelecek seçimlerde listede yer alabilmeyi düşünmüşlerdir.. Bu kötü alışkanlıklarını geçmişte aşabilmiş olsalardı, şimdi savcıların ve DGM yargıçlarının önünde bulunan soruşturma dosyaları, hiç olmayabilirdi.. Meclis, grup kararları ile reddedilen araştırma-soruşturma önergelerini kabul eder ve denetleme gücü ile, "kokuşmuş görüntü"yü, ilk elden kurutulurdu.. Eğer Millet Meclisi, siyasi iktidarları denetleyebilecek gücü gösterseydi, bugün parlamento-dışı güçlerin düğmeye basmasına gerek kalmazdı.. Bu son kriz, milletvekillerimiz için de tarihi bir fırsattı.. "Değişim"i, parlamento planlar ve uygulardı.. Ama "liderler oligarşisi" daha ağır bastı.. Milletvekillerinin bağımlılık dereceleri, daha fazla açığa çıktı.. Oysa "değişim" bir kader gibi, kaçınılmaz bir gerek.. Keşke bunu, "seçilmişler" yapmayı başarabilse.. ŞAKA
İktidarın alternatifi!.
Bu koalisyon gitti, gidecek.. Ama hep aynı lafı tekrarlayıp direniyorlar.. - Bizim alternatifimiz yok!. Sonunda aranılan alternatif bulundu işte.. - Bunların alternatifi Kartal'dır!. Baksanıza "Hürriyet"in yaptığı "Kartal listesi"ne.. Politikacı, medya patronu, bankacı, reklamcı, belediye başkanı, mafyacı, terörist.. Her meslekten nefis bir kadro var Kartal'da.. - İktidarın alternatifi Kartal'dır!. TEBESSÜM
Heykeltraş ve Mesut Yılmaz
Moskova'da çekilen fotoğrafın sırrı nihayet açıklandı.. Bir tarafta Mesut Yılmaz ve yakınlarının, bir tarafta da Moskova Belediye Başkanı Lujkov ile adamlarının göründüğü hatıra fotoğrafındaki "bilinmeyen kişi", meğer bir heykeltraşmış.. Bilinmeyen şey, "bir heykeltraş ile Mesut Yılmaz heyeti, Moskova'da acaba ne görüştüler" sorusunda kilitleniyor.. Yılmaz'ın Budapeşte'de de kimlerle neyi görüştüğü, bir türlü anlaşılamamıştı.. Rus heykel sanatındaki gelişmeleri yakından izleyen bir dostumuz, şu yorumu yaptı.. - Rus heykeltraşları, Lenin heykelleri kaldırıldıktan sonra yıllardır heykelini yapacakları bir erkek arıyorlardı.. Bu erkeğin zekası yüzüne vurmuş olmalı, tebessümü La Jakond kadar içten olmalıydı.. O heykeltraş, daha önce fotoğraflarından gözüne kestirdiği Yılmaz'ın Moskova'ya geldiğini duyunca, kendisini yakından görmek için, herhalde Başkan Lujkov'dan yardım istedi.. Durum böyle olmalı!. Bu Rus sanatı uzmanının tahmini doğru ise, önümüzdeki dönemde, yıkılmış Lenin heykelleri yerine Moskova'da, Mesut Yılmaz'ın heykellerini göreceğiz demektir..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |