|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Cuma akşamı televizyonlarda çeşitli tartışma programları vardı. Hulki Cevizoğlu, Fenerbahçe-Galatasaray maçını çeşitli yönleriyle ele alan gerçekten içerikli bir program yaptı. Bir dakika bile ekran başından ayrılmak mümkün olmadı. Diğer kanallarda da farklı tartışma programları vardı. Bir kanalda ise "İslam ve kadın" meselesi tartışılıyordu. Program sunucusunun başta ilan ettiğine göre "kadim tartışma konularından biri" ele alınacaktı. Tartışmanın başlangıcında sunucu tarafından soruların koşullandırılmasıyla çizilen çerçeve, tartışmanın "kadim" tarafından çok "feodal" tarafını öne çıkarıverdi hemen. Köklü bir sorunu "güncel"e bağlamak yerine, "arkaik" zeminde 'sabitlemek' böylece - siyasi atmosfere ayarlanmış bir tarzda - baştan kotarıldı. Katılımcılardan bir ikisinin birbirine zıt yönlerden konuyu titizlikle açma çabaları da malum zemin yüzünden yeterince ulaşamadı yerine. Çok kısa bir zaman öncesinin en ilgi çeken konularından biri olan "İslam ve kadın" meselesinin bu hali, o gece bu konuyla ilgileneceğini umduğum kişileri de kapsayan bir mini anket yapmaya yöneltti beni. Anket sonucu enterasan oldu. Ezici ağırlık, Fenerbahçe-Galatasaray maçının tartışıldığı programa kilitlenmişti. Fenerbahçe-Galatasaray maçının son zamanların en vurgulu "toplumsal hareketliliğini" üretmesi ile "pratik" sonuçları görülemeyen "söylem" ve tartışma konularına dönük ilgisizliğin artması arasında paralellik var. Çok uzun zamandan beri Türk siyasal hayatının "pratik" yönünü kaybetmesi, toplumun gündelik hayatına nüfuz eden "pratikler" üretmek bakımından tamamen işlevsizleşmesi, "söylem"in her türü karşısında mesafeli durmaya itiyor insanları. Bu nedenle toplumsal hareketliliğin temelini oluşturan "ayrışmalar" ve "eklemlenmeler" öncelikle "pratik" bir kaynağa sahip oluyor. Nitekim, "İslam ve kadın" şeklindeki tartışma konusunun, katılımcısı olan kadınlar veya seyirci-katılımcı pozisyonundaki kadınlar, "pratiklerin öncelendiği" bir pozisyona doğru ilerlediklerini çok vurgulu gösterdiler. Böylece tartışmanın sonuçta kendilerine hak versin veya vermesin "söylem" düzeyinde belirlenmesinin nesneleştirici tarafının farkında olduklarını belli ettiler. "Kadim" olanın bir kere daha "feodal" olanın koluna takılmasına, "pratik" zemine kayarak cevap vermiş oldular. "Pratiğin" "söylem"den daha kuşatıcı olmaya başladığının, en azından mevcut aşamada "toplumsal hareketliliğin" buraya akmaya karar verdiğinin en dikkat çekici örneği Kemal Derviş'e yönelen ilgi de belli oluyor açıkça. Gülay Göktürk, pazar günü yazdığı yazıda bu ilgiyi yorumladı. Yazısında Nilüfer Göle'nin tesbitlerine yer verdi. Göle'nin, Derviş'le beraber Türk muhafazakarlığının geçirdiği değişime yaptığı vurguya, Atatürkçülüğü Kemalizm'den ayrıştırıp dünya ile bulaştıracak bir çerçeveye toplumun ilgi gösterdiğine dair önemli ve bundan sonra takip edilmesi gereken tesbitleriyle bitirmiş yazısını. Bunlar olabilir ve kesinlikle dikkate alınmalıdır, fakat henüz birkaç cümleyi geçmeyen siyasi söz etmesine rağmen Derviş'e yönelen ilginin bir başka hattı var bence. Türkiye'de otoriter siyasetin gündelik hayata nüfüz etme kabiliyetinin yüksekliğine rağmen, demokratik siyasetin sadece "söylem" düzeyinde kalması ve "pratik" üretmekle kronik bir temazsızlık içinde olması önemli. Son kriz halkta "pratik" olanı "önceleme" ve birşeye iyi demek için onun söylemsel doğruluğu kadar "pratik" sonuçlarına yakın zamanda dokunabilme arayışını da güçlendirmiş durumda. Eski siyasetlerin bitmesine karşılık, "pratik" olarak dokunulacak üretimler içinde olmayan yeni siyaset arayışlarına dönük ilginin düşmesi de "pratik" özürlülük dozlarını azaltamamalarından kaynaklanıyor bu nedenle... Derviş pazar günü yaptığı basın toplantısı sonunda maçla ilgili tahminin soran gazetecilere "kur politikasından bile zor bir tahmin" dedi. Kur politikasının kahve sohbetlerinde bile en ilgi çeken bir "statü"ye kavuşması ile Fenerbahçe-Galatasaray maçının bu derece büyük bir toplumsal hareketlilik yaratması arasındaki "kök birlikteliği" "pratiğin" büyük bir güç kazanmasından ileri geliyor. Kur politikasındaki belirsizlik veya maçın sonucunun belirsizliği bu heyecanı besliyor ve her ikisinin de pratik sonucuna dokunmaya yakın olunması "gerçek bir ilgi" üretiyor. Bu ilginin gerçekliği, "pratiğe" temas etmeyen her soruyu, yeni de olsa her söylemi ve farklı bile olsa her biçimlenmeyi süratle "feodalleştiriyor". Söylemin tutarlılığı kadar, pratik gücünü de talep ediyor "sokak"... Not: Umarım bu yazıyı okuduğunuz saatlerde Türkiye Fenerbahçe'nin galibiyetinin sevinciyle uyanmış olur bu güne.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |