T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Sağlıklı bir açılım

Olay şu: Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Org. Cumhur Asparuk'la Yurt Dışı İlişkiler Dairesi Başkanı Em. Tümg. Enver Var ve Kurmay Yüzb. Ufuk Çakmak'tan oluşan bir ekip, Türkiye için müşterek lobi yapmalarını temin amacıyla, yurt dışındaki sivil toplum kuruluşlarını bir masa etrafında toplamayı hedefleyen bir girişim başlatıyorlar. Bu amaçla Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da bir toplantı yapılıyor. Toplantıya, Atatürkçü Düşünce Dernekleri'nin yanısıra Milli Görüş Teşkilatı, Türk Federasyonu, Alevi Federasyonu ve işadamları da katılıyor. Org. Asparuk, "bu oluşumun amacının milli menfaatler söz konusu olduğunda biraraya gelerek müşterek tepki vermek olduğu"nu ifade ediyor.

Toplantıda dikkat çeken boyut, MGK eksenli bir oluşumun, yurt dışında, "akreditasyon" mantığının etkisinde kalmaksızın "milli menfataler söz konusu olduğunda" Türkiye eksenli tüm yapılanmalarla diyalog kurma konusunda gösterdiği esnekliktir. Bu çerçevede, Milli Görüş Teşkilatı temsilcileri de toplantıya katılmışlar, diyalog halkasına girmişlerdir.

Olayın hiç şüphesiz, sivil toplum kuruluşlarının böyle bir resmi koordinasyon içine girmesi yönünden tartışılması gereken bir boyutu olabilir. Bu yapının fonksiyonel olup olmayacağı da tartışılabilir. Ama işaret ettiğimiz öteki boyut, bize göre "sağlıklı bir açılım"ın işareti gibi algılanmalıdır.

Anlaşılıyor ki askeri kesim, özellikle uluslar arası arenada, ülkenin kullanabileceği bütün milli birikimi devreye sokmak gibi rasyonel bir bakışla hareket edilmesini öngören bir konsepte gelmiştir. Bunun, 28 Şubat'tan beri yaşanan süreçten farklı olduğu, hatta halen belirli kesimlerde belki de uyum zorluğu çekildiği için devam eden "ayrımcı" çizgiden çok farklı olduğu açıktır.

Hürriyet gazetesinin, medyaya bu haberlerin yansımasının hemen ardından olayı "Elçilikte skandal- Komutanın masasına irticacıyı oturttular" (20 mayıs 2001, s.27) gibi üstelik çarpıtıcı bir başlıkla vermesi, olsa olsa bu baş dönmesinin sonucu olabilir.

MGK'nın bu çizgisi rasyoneldir, hiç olmazsa pragmatiktir. Diyelim Avrupa'daki "Milli Görüş" çizgisini, daha ötede islami tüm grupları dışladığınızda bundan Türkiye ne kazanacaktır? Oysa sağlıklı bir değerlendirme, hangi siyasi çizgide olursa olsun tüm islami oluşumların Türkiye sevgisinin tartışılmaz olduğu sonucuna varacaktır. Hatta şunu söylemek mümkün, Türkiye'yi rejim açısından eleştirenlerin bile vatan sevgisi tartışma götürmez. Bu açıdan, akıllı bir merkezi yönetim, korkulardan kurtulabildiği takdirde, tüm bu çevrelerde ortak platform üretmekte zorlanmaz. Artı, bu tür diyaloglar, başka konuları tartışma imkanı da vereceği için, belki çizgi dışılıkları törpüleme ortamını da sağlar.

Berlin'deki Türk İslam Federasyonu, uzun hukuki mücadeleler sonucu, okullarda Türk çocuklarına Din Dersi verme hakkı elde etti. Ankara bundan rahatsız oldu ve Alman hükümeti nezdinde bu hakkı engelleme amacı taşıyan olumsuz girişimlerde bulundu. Bu, rasyonel bir tavır mıdır? Bu kuruluşu yargısız infaza tabi tutup peşin peşin dışlamak yerine, oturup konuşmak ve bundan insanlarımız için en sağlıklı biçimde nasıl yararlanılacağını tesbit etmek gerekmez mi?

Belki de askerin en önemli vasfı, sağlıklı durum değerlendirmesi yapabilmesidir. Çünkü onun için her güç ihmal edilmez bir nitelik taşır. Yararlanacağınız güçlerden yararlanmamak kadar, onları başka saflara itmek de rasyonel değildir. Yine asker, kendi güçlerini çoğaltmayı, düşman güçleri azaltmayı ilke edinir. Düşman güçleri çoğaltmak, hiçbir askeri mantıkta yer bulamaz.

Dilerim bu yurt dışı projesi köklü bir özeleştirinin ürünü olsun. Ve bu özeleştiriye Genelkurmay Başkanlığının verdiği "Şehit ilanlarındaki akreditasyon" konusu, yani acıyı paylaşırken bile ayrımcılıktan kurtulamamak da girsin.

TANGO

Türkiye'nin CASA kazalarıyla ve şehit cenazeleriyle meşgul olduğu bir ortamda bir de gündeme Tango tartışması girdi. Olay, 19 Mayıs törenlerinde Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri ile Kandilli Kız Lisesi öğrencilerinin tango yapacağı haberinin Hürriyet'te çıkması (18 mayıs) üzerine gelişti. Akit ertesi gün haberi "Kara günde tango" diye manşetine taşıdı. Kara gün, 34 şehidin yas günü idi.

Bilmem olay, Genelkurmay'da nasıl değerlendirildi. Acaba şehitler için yaşanan üzüntü için, askeri öğrencilerin kollarındaki ince siyah şeritler yeterli oldu mu? Mesela Genelkurmay, Akit'in (gazeteyle ilgili ön fikri ne olursa olsun) manşetinin halkta hiçbir etki bırakmadığını mı düşünmüştür? Mesela Genelkurmay, askeri öğrencilerle kız öğrencilerin bir 19 mayıs töreninde tango yapmasını hangi yarar ile ilgili bulmaktadır? Bu, askeri öğrencilerin iyi dans ettiğini mi, kızlarla iyi arkadaşlık kurduğunu mu, kime hangi mesajı vermektedir? Bu mesaj Türkiye insanına mıdır, yoksa dünyaya mı? Niçin? Genelkurmay bu görüntünün şehit evlerinde nasıl algılandığını düşünmektedir? Yoksa bu görüntünün oralara hiç gitmeyeceği kanaatinde midir?

Ben inanıyorum ki asker iyi durum değerlendirmesi yapar. Bütün bu olan bitenin psikolojik boyutlarını hesap eder. Kendi toplumunun moral değerlerini gözden uzak tutmaz. Cenaze evinde tango yapmak, hiçbir kültürde sevimli bulunmaz. CASA kazalarının tüm Türkiye'yi bir şehit evi haline getirdiğini kim görmezden gelebilir?


21 Mayıs 2001
Pazartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Yeni Şafak'a Yeni Okur ol !!! - Abone ol !!!
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED