T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hükümetin 2 yılı koskoca bir sıfır

Başbakan Bülent Ecevit'in, Bakanlar Kurulu toplantısında, hükümetin iki yıllık icraatını canlı yayınla halka açıklayacağını duyduğum zaman "pek" şaşırdım. Tuttuğu takımı, başında bulunduğu siyasi partinin adını unutması gibi "Ecevit'in unutkanlığının" son zamanlarda çok arttığını görmüştük Ama " başında bulunduğu hükümetle ülkeyi iflasın eşiğine getirdiğini" nasıl olur da bu kadar kısa zamanda unutabilir ve halkın karşısına çıkıp "Biz şunları şunları yaptık" deme cesaretini gösterebilir onu merak ediyordum.

Merakımı İnternet haber portalı Habertürk giderdi. Habertürk, haberinde "50 dakika konuşan Ecevit, Türkiye ile birlikte ortaklarını da uyuttu. İlk önce Bahçeli'nin göz kapakları fire verdi... Ardından Yılmaz'ın içi geçti" diye yazıyordu.

Zaten ancak böyle olabilirdi.

Ecevit, iki kez "kriz tetikleyen" bir Başbakan değilmiş gibi, elindeki kağıdı okuyarak, ekonominin sorunlarınn neredeyse Rusya Krizi'ne bile bağlanabileceğini vurguladı.

İnsanların işsizlikten kıvrım kıvrım kıvrandığını, "kredi kartlarını ödeyebilmek için hırsızlık yapanların çoğaldığını" anlatmadı ama "terörün belinin kırıldığını" özellikle vurguladı.

Şimdi bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Ecevit'in başında bulunduğu "57'nci hükümete 2 yılı için verilecek not, 10 üzerinden sadece ve sadece 0 (yazı ile sıfır)'dır." Türkiye bu hükümetin zamanında, "dış ve iç borçları ödeyemez" duruma düşmüştür. Bu hükümetin ilk işi "Türkiye'yi kurtaracak çıpalı kur" masalıyla, halkın fedakarlığını istemek ve iliğinin, kemiğinin sömürülmesi, daha da fakirleştirilmesini sağlamak olmuştur.

TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan'ın dediği gibi "kötü yönetim" nedeniyle, Kasım ve Şubat aylarında iki ağır ekonomik kriz ve onu takip eden "ağır devalüasyon" sonucu ülkede herkes yüzde 70 fakirleşmiştir.

Bu yönetimin bir şey yapamayacağını gören başta Amerika olmak üzere "dış güçler", Dünya Bankası'nın 26 başkan yardımcısından biri olan Kemal Derviş'i "kurtarıcı" olarak Türkiye'ye yolladı ve "kendi emir ve talimatlarını" Kemal Derviş aracılığıyla bu iktidara yaptırmaya başladı.

İşte Ecevit'in "yapısal reformları gerçekleştiriyoruz" dediği olay budur.

IMF'nin kapısında "el açıp, üç beş dolar dilenirken", "Amerika'nın çıkarları" gerektirdiği için "15 küsur milyar dolar dış destek" sözü verildi. Bu destek dilimlere bölündü ve her dilimin serbest kalabilmesi için "Türkiye'nin vereceği tavizler" bir bir "dikte" ettirildi.

Ortaya bir program denilen, bana göre bir "niyetler manzumesi" çıkarıldı.

Programa uygun olarak bir şey düzelmedi. Türkiye'yi krize sokan en önemli sorun "iç borç sorunu" değil miydi? İç borç sorununda düzelme mi var, yoksa daha da "ağırlaşmış" olarak devam ediyor mu?

Devleti küçültmek, kamu harcamalarını kısmak gerekiyordu. Tam tersine el konulan bankalar ve bu bankaların "el koyduğu" özel sektör kuruluşları nedeniyle "devlet daha da büyüyüp daha da masraflı" olmuyor mu?

"Piyasalarda yaprak kımıldamıyor" sözü, "kıpırdanma var"a dönüştü. Reel sektör, yani sanayi kuruluşları, fabrikalar daha yüksek kapasite ile mi çalışıyor?

Siyasette "yapısal reformlar" yerine getirildi mi? Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası değişti mi?

Her şey eskisinden daha kötü durumda. Ama "halkı afyonlamak" için, görev verilenler görevlerini layıkıyla yerine getiriyor ve "Kemal Derviş masalı" söylemeye devam ediyorlar.


29 Mayıs 2001
Salı
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED