|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kemal Derviş'in gittiği her yerde bir kurtarıcı gibi karşılanması, herhalde geleneksel misafirperverliğimizle açıklanamaz. Tabii ki medyanın yaptığı kampanya da kamu adına haber yapma özgürlüğü falan değildir. Zaten ne bizde misafire "Mesih" muamelesi yapmak gibi bir gelenek, ne de medyada halkın nabzını tutmak gibi bir meziyet vardır. Derviş ve eşinin ayak bastığı topraklarda sergilenen coşku gerçekte bir sevincin değil, kendini sokağa vuran bezginliğin tezahürüdür. Yoksa toplumun, iki ay öncesine kadar adını bile işitmediği bir insana bağlanması için, "aklını peynir ekmekle yemiş" olması gerekir. Gerçek şu ki, bir toplum için bezginlikten daha ağır bir hastalık, yılgınlıktan daha lanet bir ruh hali olamaz.... Hafta sonu, bir panel için Mehmet Altan ve Ali Bayramoğlu ile birlikte; Kitap Dünyası'nın sahibi Mustafa Çalışkan ve Birey Yayınları'nın sahibi Mahmut Balcı'nın davetlisi olarak Konya'daydım. Ne konuştuğumuzu değil, ne gördüğümüzü aktarmak istiyorum. Türkiye'de helikopter üretildiğini ve üstelik bunun da Anadolu sermayesi ile bir Türk şirketi tarafından üretildiğini öğrendim. Bu başarıya imza atan Büyük Gurup Holding'in ürettiği 8 helikopter şu anda Türk semalarında uçuyor. Holdingin başkanı Ayhan Karapınar gururla, her geçen gün daha ileri teknoloji ile daha yüksek üretim hacmine doğru gittiklerini anlatıyor. Ekonomik krize rağmen gerçekten sevindirici bir haber... Tıpkı, ileri teknoloji ile üretilen Stroton ürünleri gibi. Yine, "yerli" bir teşebbüs olan Noya Holding'in; 9 şiddetindeki depreme dayanıklı konut inşasında kullanılan malzemeleri üreten, Konya Organize Sanayi Bölgesi'ndeki fabrikasını gezmek de heyecan vericiydi. Hem yapılan işleri, hem de bu işleri büyük bir sadelik ve profesyonel işletmecilikle gerçekleştiren Noya'nın "entelektüel" Yönetim Kurulu Başkanı Sami Tokgöz'ü takdir etmemek mümkün değil. Gazeteci deyimiyle, tam "Türkiye'de güzel şeyler de oluyor" dedirten iki manzara... Konyalılar da her zamanki gibi, misafirperverlik ve dostlukta rakipsizdi. Başta, başarısı herkese parmak ısırtan Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Özkafa olmak üzere Konyalı dostlar bize unutulmayacak iki gün yaşattılar. Mehir Vakfı'nın yerinde duramayan heyecanlı Başkanı Mustafa Özdemir ile Yeni Şafak'ın rekortmen temsilcisi Lokman Koyuncuoğlu'nun dostlukları da her zamanki gibi unutulmazdı. Tek sorun, ülkede herkesin yüzüne inen o yılgınlık perdesinin Konyalılar'ı da kuşatmış olması. Herkes gibi onlar da bir türlü kabul edemedikleri "Kemal Derviş tezi"ne karşı meşru siyaset aracılığıyla bir antitez üretilememesinin, ülkenin göz göre göre rayından çıkıyor olmasının ızdırabını yaşıyorlar. Anadolu tedirgin ise bunu ciddiye almak lazım. Anadolu insanının sezgisi, işlerin hiç de iyi gitmediğini söylüyorsa, bunun aksini iddia etmekle vakit kaybetmemek lazım. İnsanlar, Kemal Derviş üzerinden tahakkuk ettirilen değişime itimat etmiyor, değişim bu istikamette devam ederse işlerin telafi edilemeyecek kadar kötü bir noktaya gideceğini düşünüyorlar. Konya'nın sezgisi Ankara'da sahnelenen "değişim tiyatrosu"nu kabullenemiyor. Bu sezgi, "siyasette boşluk var, bu yapı değişmeli korosu"na katılıp avaz avaz bağıranlara; bu türküyü söylemekle gerçek bir değişimi değil, bir ucu Washington'da bir ucu da Ankara'da olan siyasi mühendislik hattını güçlendirdiklerini görmeleri gerektiğini ihtar ediyor. Aynı sezgi, bugün bağırış çağırışlarla ilan edilen değişim ihtiyacının 19 Şubat krizi öncesine kadar dillendirilen değişimle aynı şey olmadığını söylüyor. "Sahici değişim" parmakla gösterilemese de, "yalancı değişim" kolaylıkla teşhis edilebiliyor. Herkes, ülkenin hak etmediği bir krizle diz çöktürüldüğünün ve bu teslimiyetle değişime zorlandığının farkında. İnsanlar, en azından olan biteni seziyor. Belki de tek umut hâlâ burada yatıyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |