T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Of be... Şöyle bir rahatlayalım.

Nefes nefese bir lig yaşandı. Şampiyonluk heyecanı son maçın son saatlerine kadar sürdü.

Doğrusu, dört senedir rakibi alkışlamaktan yorulmuştuk. Evet, doğrusu bu. Galatasaray'ın dört yıl üst üste şampiyonluğu bir yana, Avrupa'da kazandığı başarılar Türk futbol tarihine "altın harflerle" yazıldı. Biz de bir Fenerbahçeli olarak bu yükselişi alkışladık.

Ama "her güzel şey" gibi onunda bir sonu var.

Hani imparatorlukların yükselişi ve çöküşü gibi.

Bu takımı hemen her şeyi ile sahiplenip yükselten Fatih Terim'in ayrılmasıyla bir nevi sonun başlangıcı yaşandı. Biz sezon başında Galatasaray'ın yarışı bırakmayacağını, lakin dağılmanın da kaçınılmaz olduğunu söyledik, bunu sık sık tekrarladık. Galatasaray bu yıl da şampiyon olabilirdi. Nitekim son maça kadar bu şansını korudu. Ancak başta mali meseleler olmak üzere kulüpteki kan kaybı pek âşikar olmuştu. Takımın omurgası Hagi de futbolu bırakıyordu. Hakan Şükür'den sonra Okan, Emre, Fatih; onların peşinden belki Ümit, Hasan Şaş, Taffarel gibi futbolcular da gidecek. Böylece gerçek bir rüya takım ardında büyük başarılar bırakarak dağılacak.

Bakalım onların bıraktığı boşluk; hangi yönetim, hangi hoca, hangi yeni futbolcular ile doldurulacak.

Doldurulabilecek mi?

Pek sanmıyorum.

Böylesi bir takım, kimbilir, hangi yılda bir daha vücut bulabilir.

Gördüğünüz gibi; şampiyon dedik ama yine Galatasaray'dan başladık. Herhalde hazin olanı bertaraf edelim önce dedik. Şimdi sevince bakalım.

İsminin önüne "şanslı" sıfatı eklenen Mustafa Denizli, bu "şansını" pek çok maçta iyi kullanarak ipi göğüsledi.

Fenerbahçe yeni bir kadro kurmuştu. Yeni bir kadronun (ki bir sürü yabancı futbolcusu var) ilk senesinde şampiyonluğu yakalaması hayli zordur.

Denizli işte bunu yaptı.

Yiğidi öldür, hakkını yeme.

Üstelik geçen yıllar içinde Türkiye'de oynanan futbol I. ligi çok değiştirmiş durumda iken. Artık bu ligde "dört büyükler" hegemonyası sona ermiştir.

Denizli, Ankaragücü, Gençlerbirliği (ki Türkiye Kupası'nı kazanarak gücünü ispatladı), Samsun, beklenmeyen çıkışları ile Yimpaş-Yozgat, Çaykur-Rize ve Kocaeli dört büyüklere kök söktürdüler. Ve elbette ki, tecrübe eksikliği ve son bir iki maçta gösterdiği tutuklukla şampiyonluk şansını kaybeden Gaziantep'in varlığı. Antep zaten ötedenberi gelen yükselişiyle bu noktaya varacağını gösteriyordu. Bu yılki başarısı asla tesadüf değildir. Umarız Sakıp Hoca'dan vazgeçmezler.

Gelelim Şampiyon Fener'in istikbaline. Futbolcular sık sık "biz bir takım olduk" diyorlar ama; "takım olma" yolunda henüz yürünecek çok yol var. "Efsane geri döndü" deniliyor ama şurası unutulmamalı: Gel-geç hiçbir başarı efsaneleşemez.

Bugünkü performansı (bilhassa kondüsyonuyla) Fenerbahçe'nin Avrupa Kupalarında başarı şansı çok zayıftır.

Otoriteler takımın birkaç birinci sınıf elemanla takviye edilmesinin şart olduğunu söylüyor. Yönetim ve hoca da buna katılıyor.

Başarının sürekli kılınması için uzun vadeli planlar yapılacaktır. En kötü ihtimal şampiyonluk sonucu rehavete kapılmak; alınacak tedbirleri ihmal etmek.

Fenerbahçe bugünkü yapısı ile, Avrupa'da oynayan Galatasaray'ın çok gerisinde duruyor. Serinkanlı görüş, bu mesafeyi en kısa zamanda kapatmaktır.

Malûm: Ne oldum dememeli, ne olacağım demelidir.


29 Mayıs 2001
Salı
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED