|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hasan Kaçan 1957 yılında Kayseri'de doğdu. İncesu'da irileşti, Dolapdere'de semirdi, Cağaloğlu'nda boy attı, Levent'te göbek yaptı, Mecidiyeköy'de battı, Topkapı'da zayıfladı, Etiler'de tekrar şişmanladı, Bayrampaşa'da gene zayıfladı. Sonra oturdu bu kitabı yazdı. Süper bir kitap oldu. Okumayanın aklına şaşayım. Alanın da aklına şaşayım. Aslında yazanın da aklına şaşayım. Kitabın kapak kulakçığında bu şekilde bir şaşma vaziyetleri sayıp dökülmüş ama aldırmayın, şaşılacak bir durum yok aslında. Bir başka açıdan bakarsanız, şaşılacak çok durum var dersiniz, itiraza meydan vermeyelim. B'run'dan (0212.528 52 32) çıkan Haltt'ın sayfalarında karikatür arayanlar şaşacak asıl. Hasanabi'nin yazılarından oluşuyor çünkü bu kitap. Yine arka kapaktan başlayalım: Eflatun Abinin Tahtakurusu Çoğumuz hayvanları severiz. Hele kedi-köpek gibi hayvanlara içimiz titrer. Yemeğimizi onlarla paylaşır, oynaşır, şakalaşırız. Kimisi de kuşlara hastadır. Muhabbet kuşu, saka, kanarya gibi kuşlar hayatlarında önemli bir yer tutar. Bizim bir Eflatun Abimiz var. Eflatun Nuri. Yılların karikatürcüsü. Şu sıralar 70'li yaşlarına merdiven dayamış bulunuyor. (Allah ömür versin.) Eflatun Abi garip alışkanlıklarıyla meşhurdur. Mesela çalıştığı gazeteden "Sigara almaya gidiyorum" diye çıkıp, dört yıl sonra, elinde bir paket sigarayla dönerek aynı masaya oturduğu Bab-ı Ali'de yıllardır konuşulur. Eflatun Abi hayvanları sever ama öyle herkes gibi kedi, köpek beslemez. Onun yıllar önce beslediği bir tahtakurusu varmış. Gazetede çalışırken arada bir cebinden kibrit kutusunu çıkarır, içerisinde beslediği tahtakurusunu sever, tekrar cebine koyarmış. Sıkı durun, Eflatun Abi tahtakurusunu nasıl besliyormuş dersiniz? Efendim, öğle olup da Eflatun Abi karnını doyurduktan sonra, tahtakurusunu da cebinden çıkarıp bileğindeki damara yerleştiriyor ve oradan hayvanı besliyormuş. Tahtakurusu şişince de tekrar itinayla alıp kutusuna koyuyormuş. Sevmek o kadar kolay değilmiş di mi?.. Kedinin, köpeğin önüne yemek artıklarımızı atınca onu sevmiş mi oluyoruz? Annelerimizden neler öğrendik?
"Hataların düzeltilmesi ve alternatifler geliştirilmesi ümidiyle" Özgen Felek, çocukların annelerinden neler öğrendiğini ayrıntısıyla ortaya koyuyor. Sabırlı olmayı:"Baban eve gelsin, sen görürsün!"
Sus! Bana cevap verme! Tıp bilgilerini:"Gözlerini şaşı yaparken bir gün öyle kalıvereceksin, göreceksin gününü." Olgun olmayı:"Bu tabağın hepsini bitirmezsen asla büyüyemezsin". Genetik bilgileri:"Sen de o lanet olası babana çektin." Bilgeliği:"Benim yaşıma gel de anlarsın o zaman..." Adaleti:"Bir gün senin de çocukların olacak.. İnşaallah onlar da sana senin şimdi bana yaptıklarını yaparlar..." Cep telefonnarı zararlı
Cep telefonnarı zararlı deyola. Faydeli olsa neye öle desinne? Geçennede yolda çoluknan berabe yörüyoduk. Garşıdan bi oğlan bi gız geliyodu. Artık yeni mi evlile, yoksa yavuklu mu bilmem. İkisinin de elinde torbala vadı. Galba öteberi almışla eve dönüyola. Gız önden yörürken, oğlan az geriden geldi, sokağın orta yerinde gızın ensesinden şappadanak öpüvedi. Gız bi gorkdu bi gordku, "Ayyy" deye bağırıvemesinen elindeki cep telefonu yere düşdü, duznan buz oldu. Şimdi eğri oturup doğru gonuşalım. O gızın cep telefonu olmaseydi, evindeki goca telefonu alıp yanında dolaşdıramaz, yavuklusu boynundan öpüverince de yere düşürmezdi. Söyleyin bakem, zararlı mıymış, değil miymiş cep telefonnarı? Tezahürat
ANAP İzmir Kongresi sırasında Mesut Bey'e "Başbakan Yılmaz" diye tezahürat yaptılar.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |