T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Bizim takım

Eyüp Camii'nde kılınan İkindi Namazı'nı takiben Zincirlikuyu Mezarlığı'na geldik ve orada canımız kadar sevdiğimiz Tayfun Gündoğar'ı toprağa verdik. Geçen hafta başıydı. Acısı hala içimizde. Mezarlıktan ayrılırken İlker Ateş, özel otobüsün arkasından önlere doğru bağırdı: "Bizim ekip gibi yoktu!.." Aracın içi spor yazarı doluydu, İlker'e laf atmadan duramadım: "Kimlerden kuruluydu sizin ekip?" Nefes almadan cevap verdi: "Başta siz, sonrasında ben, Kazım Kanat, Halil Özer, Mustafa Yener, Altuğ İstanbulluoğlu ve rahmetli Tayfun Gündoğar..." İlker Ateş, doğru söylüyordu, çok, çok iyi arkadaştık ama ayrı ayrı gazetelerde çalıştığımızdan birbirimizi atlatmanın keyfini de yaşardık, dargınlık yoktu. Ercan Güven, Ömer Altay ve Mehmet Başaran da zaman zaman "Bizim Ekibin" içindeydiler. Şimdi bu saydığım arkadaşlar yıllar önce güreş yazmayı bıraktılar ve çok iyi yerlere geldiler. Rahmetli Tayfun kulüp başkanı bile olduydu. Eskiden Babıali'de güreş yazanlara değer verilirdi: M.Sami Karayel, Murat Sertoğlu, Ahmet Bengisu, özellikle güreş üzerine tefrikalar yazarlardı. Ahmet Rasim, Abdi İpekçi, Hakkı Süna Gezgin, Orhan Koloğlu da bu dalda unutulmazlardandırlar. Abdi İpekçi'nin fırçasından çıkma "Kurtdereli Mehmed Pehlivan"ın yağlı boya tablosunu iftiharla muhafaza ederim. Benim ilk ekibimde Samim Var, Eyüp Karadayı, Kadir Akat, Kemal Deniz, Mahmut Küçük ve Hüseyin Kırcalı vardı. Var, Akat ve Deniz rahmeti rahmana kavuştular. Abdülkadir Yücelman ile Hıncal Uluç da atasporumuza hizmet etmiş değerlerdir. Köklü bir aileye sahip olan Hıncal Uluç'u, meslekdaşım ve insan olarak pek severim, aramızdaki dostluk ayrı, O'nun yazdıklarının tümüne katılıp katılmamak ayrı şeylerdir. Artık O da Yücelman da minderlere dokunmuyorlar. Güneri Cıvaoğlu gençliğinde güreşmişti, hatta sağ kulağında kırık bile vardır. "Savulun Türk Futbolcuları Geliyor" başlığı altında 10 yıl önceden geleceği gören tek futbol uzmanı Deniz Gökçe de seçkin kişilerdendir. Prof. Dr. Gökçe, Stanford Üniversitesi mezunu, aynı zamanda Modern Kırkpınar'ın kurucularından Kırklareli Milletvekili (rahmetli) Şevket Ödül'ün damadıdır. Şevket Bey'in evine girer-çıkardım, sohbetlerimiz vardı. Artık Deniz Gökçe de güreşle ilgili yazılar yazmıyor. Süreyya Ayhan gibi süper klas bir atletimizin olmasında bu arkadaşımızın büyük payı vardır. "A Benim Mor Çiçeğim/Sen Doldur Ben İçeyim/Ahdettim yemin ettim/Uğrunda Öleceğim" diyerekten maşukasını faytonda bırakıp davul-zurna sesini takip eden; güreşen Tamburacı Osman Pehlivan'ın torunu Osman Tamburacı da artık güreş yazmıyor. Tayfun'u toprağa verdikten sonra bunları düşündüm, kimimiz gitti, kimimiz kaldı, iyi yerlere gelenler de güreşten ellerini çekti. Yoksa ben de böyle mi yapayım? Büyük İskender, "-Törelerini unutan milletler yaşamaz" demiştir ki, şu güreş konusunda biraz gayret ediyorsam bundandır. Tayfun'a, aramızdan ayrılanlara rahmet diliyorum.

PES DOĞRUSU

Hayatta en sevdiğim ve en "korktuğum" şey kendi yazılarımı okumaktır. Severim, çünki, bir düşünce, tecrübe ürünüdürler, korkarım, "El, elin eşeğini türkü çağırarak arar" örneği, "dizgi" hatalarının meydana gelmesidir. Geçen hafta ben diyorum ki: "Toplulukları iki hareket alanlara çeker, bunlardan biri spor, diğeri siyasettir." Keyifli günümdeydim, gazeteyi aldım, okurken bir de baktım ki, "spor" kelimesi "rapor" olmuş. Ne zamandan beri "rapor" toplulukları alanlara çekiyor? Yabancı ülkeler, hala İstanbul'u "başkent" kabul ediyorlar, bu yüzden kentteki Başkonsoloslar, kendi ülkelerinde "Büyükelçi" muamelesi görüyorlar. İşte, Avrupa topluluğunu tanıyın. Onlar, "Sevr"in peşindeler. Ben diyorum ki "İstanbul'daki Başkonsoloslar, bağlı oldukları memlekette Büyükelçi muamelesi görüyorlar ama T.C. vatandaşlarına "Koncolos" (Umacı ve gülyabani gibi korkutmak için uydurulmuş, korkunç hayali yaratık ya da alev şeklinde mezardan çıktığına inanılan ölü) imişcesine davranıyorlar. Yazımı okuyorum "Koncolos" tanımı tek bir darbe ile "Konsolos" olmuş. Ben ne demek istiyorum, başkaları ne anlıyor! Atalarımız boşuna mı "El, elin eşeğini türkü çağırarak arar" diye not düşmemişler! Özür dilerim.

YAKUP TOPUZ

Sade yanımda olduğunda kantarın topuzunu kaçırıyor. Samsun'dan milletvekili aday adayı olmuş. Milletvekilliği O'na yakışır. TBMM'de yanyana oturduğumuzda birbirimize fıkra anlatıp güler, görüşmeleri izleyemeyiz" diye yazmıştım. Mecliste ben olmayacağım ki. Politikaya ilgim yok. Yakup Topuz, dört-dörtlük değerli vatan evlatlarındandır. Bundan sonrası seçmenlere aittir. O'na, bu yolda başarılar diliyorum.


21 Ağustos 2002
Çarşamba
 
ALİ GÜMÜŞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED